İstanbul bağımsız milletvekili değerli dostum Dr. Azmi Ateş 31.05.2002 tarihinde TBMM Başkanlığı'na Sağlık Bakanlığı'nın cevaplandırmasını istediği 14 soru içeren bir önerge verdi. Sağolsun bir suretini de bana fakslamış. 14 sorunun her biri bir demir leblebi. Sadece soruları nakletsem en az iki makale eder. Bir üniversite rektörü üniversitede çalışan personel yakınlarından başörtülü olanlara sağlık hizmeti almalarını engelleyen yazılı talimat vermiş. Ateş 14 soruda, bu talimatın Anayasa'ya, yasalara ve yönetmeliklere aykırılığını gözler önüne sererek Sağlık Bakanı'ndan cevap istiyor. Sağlık Bakanı ne cevap verecek bilemiyorum. Ama ortada akıllara durgunluk verecek korkunç bir ihlal olduğunda kuşku yok.

Evvelki gün Eyüp ve Kadıköy İHL önünden göğüslerinde "okulumu istiyorum" yazılı başörtülü kız öğrenciler velileriyle birlikte Ankara'ya yürümeye başladılar. İş istemiyorlar, aş istemiyorlar. İstedikleri tek şey okumak ve okullarını bitirmek. Eğitimlerinin engellenmemesi. Bu tatbikatın da normal akıllara ziyan bir uygulama olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?

Aynı sıkıntılar farklı biçimde bazı İlahiyat Fakülteleri'nde devam ediyor. İmam Hatipler'i ve İlahiyatlar'ı bitirme azim ve kararlılığında olduğu anlaşılan bu hükümet barındırdığı milliyetçi unsurlara rağmen, milletin öz değerleriyle kıyasıya mücadele ediyor.

Geçen hafta İlahiyat Fakültesi'nde okuyan 2 erkek, 3 kız öğrenci ile bir müddet bu meseleleri konuştuk.

Takip edilen politika İlahiyatlar'ı bitirme politikasından başka bir şey değil.

Din kültürü dersi 82 Anayasası'yla mecburi ders haline getirildi. Sadece şu anda mevcut 14 bin İlköğretim okuluna birer tane din kültürü öğretmeni atasanız –ki yetmez- en az 14 bin din kültürü öğretmenine ihtiyaç var demektir.

Uygulama nasıl?

Geçen sene Marmara İlahiyat'tan 450 öğrenci mezun oldu ama birinci sınıfa sadece 150 öğrenci alındı. Ve sadece 2 kişi öğretmenliğe atandı. Evet sadece iki kişi. Bu sene 750 öğrenci mezun oluyor yine sadece 150 öğrenci kabul ediliyor.

Yani, İlahiyatlar resmen açık tutuluyor ama fiilen kurutuluyor.

Dini eğitim ağırlıklı meslek okullarıyla bu denli uğraşmanın ne anlama geldiğini aziz milletimiz çok iyi anlıyor ve uğraşanlara hadlerini bildirmek için fırsat kolluyor. Lakin milletin değerlerine karşı adeta savaş açmış görünümü veren bu hükümet, milletin hakemliğine gitme cesaretini kendisinde bulamıyor.

28 Şubat'ta MGK, irticayla mücadele edilmeli ama "mütedeyyin" insanlar zarar görmemeli tavsiyesinde bulunmuştu!

Oysa şu anda öyle değil. İrticayla mücadele adı altında maalesef dînî özelliği olan her şeye karşı mücadele ediliyor ve mütedeyyin insanlar mağdur ediliyor. İmam Hatip Liseleri'nin ve İlahiyat Fakülteleri'nin irticayla ne ilgisi vardır ki kontenjanları düşürülüyor ve öğrencileri derslere alınmıyor?

Üniversite personelinin başörtülü yakınlarıyla irticaın ne ilgisi vardır ki, sağlık hizmeti almaları engelleniyor?

AB için hükümeti bile yıkmayı göze alanlar acaba bu mütediyyen insanların hukukunu korumayı ne zaman akıl edecekler? Yarın Meclis dışında kalınca mı?

Türkiye'nin AB'ye girmesi küreselleşmenin getireceği muhtemel birçok olumsuzluğa engel olacaktır, ama ondan önce şu anda yollara düşmüş masum öğrencilerin, tedavisi engellenen insanların hukukunu korumak için AB'yi mi bekleyeceğiz. Öyleyse hükümetin ve Meclis'in şu anki misyonu nedir?

Ben inanıyorum ki, AB'ye girelim ya da girmeyelim bu sorunların üstesinden gelecek olan yine millet olarak biziz.

Avrupa Birliği için toplanan 175 sivil toplum örgütü kendi insanlarının hukuku için de bir araya gelmeyi akıl ettiği zaman bence sorun çözülecektir.

Birkaç medya patronunun çıkarı için RTÜK Yasası'na verilen desteğin onda birini, medyamız insan hakları ihlaline karşı verdiğinde, sorunlar çözülecektir.

AB ve RTÜK için Meclis'te gösterdikleri özveriyi, siyasetçilerimiz kendi insanlarının hukuku için de gösterdiği zaman sorunlar kendiliğinden çözülecektir.

Çözmüyor musunuz?

Bekleyin ilk seçimde bu millet size haddinizi nasıl bildirecek göreceksiniz!

RESUL TOSUN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu