T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yüksel ki yerin bu yer değildir

Türk Milli Takımı'nın taraftarı olmak, gerçekten olağanüstü bir duygu. Gruptan çıkana kadar kalp çarpıntısının, öfkenin, heyecanın, stresin her türlüsünü yaşadık. İlk maçtan itibaren geçen her saniye bizi, futbol tarihimizin bir başka önemli ve kritik eşiğine yükseltirken futbol bağımlılığmızı da olabildiğince artırdı. Bir kupadan bundan daha büyük bir heyecan ve keyif herhalde alınamaz. "Hem futbol seyredelim, hem de heyecanı sonuna kadar yaşayalım" diye dua etsek nasibimize bundan fazlası da düşmezdi.

Dua etmeye devam edelim. Çünkü artık, hataların ve talihsizliklerin telafisi olmayan ve de bir başka takımın atacağı gollerin fayda sağlamayacağı yeni bir tünele giriyoruz. Bundan sonra, nerede kaybedersek kaybedelim bu bize acı verecektir. Çünkü, bir takım o büyük final rüyasına ancak bu kadar yakın olabilir ve şimdi biz o rüyanın sadece üç maç uzağındayız.

Peki, bakalım gerçeğin ne kadar yakınındayız?

Önce şunu bilmeliyiz ki rakibimizin evsahibi olması sanılanın aksine hakem faktörü açısından bir dezavantaj değildir. Doğru, hakemler evsahiplerini kayırırlar ve grup maçlarında Japonya'yı da kayırdılar ama buraya kadar. Bundan sonra futbol, daha fazla göz tarafından, daha dikkatli ve daha toleranssız izlenecek. Bu yüzden de kimse, evsahibi olduğu için bir takımın dünya futbolunun ensesinde boza pişirmesine müsaade etme cesaretini gösteremeyecek. Ayrıca, hakem hataları defteri açıldığında, Brezilya maçından kalma epeyi büyük bir alacağımız olduğunu, yani sıramızı savdığımızı da bir kenara not etmek gerekiyor.

Japonya, diri, disiplinli, çok koşan, sinirlenmeyen ve çabuk oyunculardan oluşan bir takım ama bu özellikler aynı zamanda bizim futbolumuzu sergilemememiz için de avantajlar içeriyor. En azından, Kosta Rika maçında olduğu gibi 90 dakika kilit açmakla uğraşmayacağız. Her ev sahibi takım gibi, galibiyeti kendisine daha çok yakıştıracak Japonya, kendi golünü ararken bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak bize de gerekli futbol zeminini sağlamak zorunda kalacaktır. Yeter ki biz, o "gerçek futbol" denilen şeyi; yani doğru olanı doğru zamanda yapma beceresini gösterebilelim.

Bunu kolaylaştıracak temel faktör de "taşıyıcılar"ın yani Rüştü, Hasan Şaş, Yıldıray ve Ümit Davala'nın performans sorunu yaşamamaları; Hakan Şükür, Tugay ve oynarlarsa İlhan ve Nihat'ın da artık bu yüke bir el atmalarıdır.

Bütün bunlara rağmen yenilirsek, bu elbette bir kabus değil ama, rüyadan uyanmak keyfimizi kaçıracak...


16 Haziran 2002
Pazar
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED