|
|
Birkaç güzel adam
Aralarında üniversite hocaları, bilimadamları, yazarlar, şâirler, sinema ve tiyatro oyuncuları, sivil toplum önderleri, Hıristiyan ve Musevi dinadamlarının da bulunduğu bir grup Amerikalı aydın, önceki gün, bir bildirinin altına imzalarını koydular. İmzaladıkları, 11 Eylül sonrası yaşanan 'şok' halinden yararlanmak isteyenlere bir uyarı bildirisi... Aydınlar, İngiliz The Observer gazetesinde yayımlanan bildirilerinde, "Oyunun farkındayız ve bizim adımıza sahneye konulmasına iznimiz yok" mesajını açıkça vermekteler... ABD, 11 Eylül'den sonra, George W. Bush'un ağzından çıkan "Ya bizimle birliktesiniz ya da teröristlerle" biçimindeki dışlayıcı söylemle dünyayı ikiye ayırdı. Alenen ve şartsız destek vermeyenleri 'ihanet' ile suçlayan bir yaklaşımdı bu. Sivil özgürlükleri kısıtlayan, sorgusuz-sualsiz ve avukatsız gözaltı ve tutuklama uygulamaları başlatan bir dizi yasal düzenleme Kongre'den bu ortamda geçti. Ne ile suçlandıklarından habersiz binlerce insan özgürlüklerinden mahrum bugün. Daha da önemlisi, 'intikamcı' duygularla açılan savaşta, binlerce mâsum Afgan da hayatını kaybetti. Bunların gerçekleşmesi için ABD'de kimselerin yapılabileceğini düşünemeyeceği bir baskıcı hava üretildi ve sansür gündeme sokuldu. Beyaz Saray sözcüsünün, "Ne söylediklerine dikkat etsinler" diye gözdağı verdiği yazarlar, gazeteciler ve fikir sahiplerinden tehdit edilenler, başkan yardımcısı Dick Cheney'in eşinin hazırladığı kara listelere alınanlar oldu. 'Yurtseverlik Yasası' adını taşıyan bir düzenlemeyle, polise, istediği evi basıp arama yetkisi tanındı. Yürütmenin yasamaya ve adalet kurumuna müdahalesi yüzünden 'kuvvetler ayrılığı' ilkesi zedelendi; sivillerin askeri mahkemelerde yargılanabildiği, insanlarla örgütlerin yargılanmadan en yetkili ağızlar tarafından "Terörist" ilân edilebildiği bir ülkeye dönüştü ABD... 'Global savaş'ın nesiller boyu sürmesi için 'baskıcı bir yeni iç düzen' beklentisi ülkede yaygın. ABD dünyaya 'emperyal iştah' ile yaklaşıyor ve hakları gasp edebilmek için de içeride 'korkutma' yöntemleri uyguluyor... Ülkenin en saygın aydınları, işte bu manzaraya bakarak, "Bütün bunları 'onlar adına' yaptıklarını iddia edenlere" cevap teşkil edecek keskin bir tavır ortaya koymaktalar. Beraberce okuyalım: "Cevabımız şu: Amerikan halkının bütünü adına konuşmanıza izin vermeyeceğiz. Sorgulama hakkımızı size teslim etmeyeceğiz. Boş bir 'güvenlik' vaadi karşılığında vicdanlarımızı emrinize sunmayacağız. 'Bizim adımıza' konuşamayacağınızı söylüyoruz. Bu savaşlara taraf olmayı reddediyor, adımıza veya refahımız için olduğu söylenerek girişilen her türlü müdahaleye karşı çıkıyoruz. Dünyanın her tarafında bu politikalardan zarar görenlere elimizi uzatıyoruz; dayanışmamızı hem sözle hem de davranışlarımızla göstermeye kararlıyız." Bildiriyi imzalayanlar diğer vatandaşları da kendilerine katılmaya dâvet ediyorlar. Saçmalığa son vermek için girişilecek çabada, kişisel risk üstlenerek ülkelerinin Batı Şeria ve Gazze'yi işgaline karşı çıkan İsrailli 'redçi' askerlerin kendilerine ilham kaynağı olduğunu da bildiriyorlar... "Amerika'dan ses çıkmıyor" görüntüsünün hoş kaçmadığının farkında olan aydınlar, altına imza koydukları metni şu sözlerle bitirmekteler: "Bizleri izleyen dünyanın, suskunluğumuz ve harekete geçmedeki gecikmemizden umutsuzluğa kapılmasına izin vermeyelim. Gelin, şu vaadimizi bütün dünyaya duyuralım: Savaş yöntemlerine ve baskıya karşı direneceğiz ve yanlışlığı durdurmak için elden gelen her şeyi yapmak üzere başkalarını da harekete geçireceğiz..." Dünyanın dokuz ayda aldığı olumsuz biçimin en çarpıcı göstergesi, bir 'haykırış' ve 'meydan okuma' kabul edilmesi gereken bu bildiri metninin ABD merkez medyasında kendisine yer bulamamasıdır. İmzacı aydınların yazılarıyla katkıda bulundukları gazeteler, yayın kadrosunda yer aldıkları dergiler ve sıkça görüşlerine başvuran kanallar bile, "Ülkemizi diktatörlüğe çevirmekle sonuçlanabilecek gelişmelerin önüne geçilmelidir" diye özetlenebilecek bu haykırışı duymazdan gelebildiler... ABD'nin sivil direniş geleneği bu vurdumduymazlığa Vietnam'dan alışık. Şimdilik, 'birkaç güzel adam' ile sınırlı bir çıkış da olsa, ABD'nin sınır tanımaz politikaları ve politikalara meze ettiği düzmece haberler gizlenemez hale geldikçe, bunun bir çığa dönüşeceğine hiç kuşkumuz yok... Bizim yapabildiğimiz, bu cesur çıkışa, Türkiye'den coşkun bir alkış...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |