|
|
"İş Kanunu ön tasarısında alt işveren"
İş Kanunu Öntasarısı'nın genel gerekçesinde açıkça dile getirildiği üzere, iş mevzuatımızın Avrupa normlarına uyumlu hale getirilmesi süreci de itina ile başlatılmalı. Tam üyeliğe geçişe kadar Avrupa sosyal hukukunun temel düzenlemelerini benimseyip, bunlara aykırı hükümleri, sosyolojik ve teknolojik şartlara uygunluğu da sağlayarak mevzuatımızdan ayıklamak gerekmektedir. Üretim veya hizmet yapısı içerisinde, muvazaalı işlemlerden arındırılarak asıl işveren-alt işveren ilişkisinin düzenlenmesi de öncelikler arasında yer almaktadır. Nitekim 2003 yılının ilk gündem maddeleri arasında yer alacağı kesinleşen "İş Kanunu değişikliği" için bilim kurulunca hazırlanan 26 Haziran 2002 tarihli İş Kanunu Ön Tasarısı ve Gerekçesi"nde düzenlenmiş bulunmaktadır. (*) Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi:
Öntasarının "Tanımlar" başlıklı 1. maddesinin (ç) bendinde "Bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerinde-İş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir" tanımına yer verilmiştir. Bu tanımın içerdiği unsurlara büyük ölçüde "Alt İşverenin Niteliği" başlıklı yazımda değinilmiştir. Tanıma göre, bir işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin "aslî işin bir bölümünde" veya "yardımcı işlerinde" iş alan diğer işverenler, işçilerini sadece bu işyerinde çalıştırdıklarında asıl işveren-alt işveren ilişkisi doğmuş olacaktır. Nitekim madde gerekçesinde, "bir işyerinde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğumu için, asıl işin "bir bölümünde" iş alınmasının anlamı, aynı bölümde asıl işverenin artık işçi çalıştırmayacağı, işçilerin bölünme suretiyle bir kısmının asıl işverence, diğer kısmının alt işverence yürütülmesine madde düzenlemelerinin imkân vermediği konusunun da göz önünde tutulmasıdır" denilmekte ve bu düzenlemeyle istihdam kriterine yeni bir nitelik kazandırılması öngörülmektedir. Buna karşılık, ek inşaat yapılması ya da bina onarımı gibi işyerinde yürütülen aslî ve yardımcı işler dışında iş alan diğer işveren, alt işveren nitelendirmesinden ayrıştırılmıştır, daraltıcı bir yaklaşımla... Nitekim Yargıtay'ın son kararlarında da bu yönlü görüşler dikkati çekmeye başlamıştır. Temizlik ve yemek gibi işleri alan diğer işverenlerin de alt işveren olmadıkları yorumu, daraltıcı bir yargı yorumu olarak öne çıkmıştır. İşyerini bildirme
Konu hakkında, öntasarının "işyerini bildirme" başlıklı 3. maddesinin ikinci fıkrasında bugün uygulanmakta olan metinde bulunmayan bir düzenlemeyi de ele alacağım: "Alt işveren bu sıfatta mal veya hizmet üretimi için meydana getirdiği kendi işyeri için birinci fıkra hükmüne göre (yani asıl işveren gibi) bildirim yapmakla yükümlüdür." Bu düzenlemeye göre, madde gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere, "asıl işveren-alt işveren ilişkisinin oluşması halinde alt işveren, asıl işverenin işyerinde bir mal veya hizmet üretimine geçmek ve bunun için işçi ve diğer unsurlarıyla faaliyet göstermek üzere bir birim meydana getirdiği için, onun da kendi adına kurduğu işyeri için gerekli bildirimleri yapması öngörülmüştür. Bu düzenlemenin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'ndaki hatalı bir uygulamaya son vereceği de gözden uzak tutulmamalıdır. 506 Sayılı Kanun'un 87. maddesinde düzenlenen asıl işveren-alt işveren ilişkisinin unsurları yönünden İş K.m.1'deki düzenlemeden bir farkı bulunmamaktadır. Bu durumda alt işverenin, asıl işverenin işyerinde bir iş alması ve bunun gerçekleştirilmesinde işçileriyle birlikte diğer unsurları da örgütlemesiyle onun için de ayrı bir işyeri meydana gelmesi ve Sosyal Sigortalar Kurumu'na yapacağı bildirim üzerine ayrı bir işyeri numarasıyla kayıt ve işleme tabi tutulması gerektiği halde, Bakanlık, bu işyerinin de asıl işverenin işyeri numarası altında kayıt etmekte ısrar etmekle ve yalnız sosyal sigortalar alanında değil, ferdî ve kollektif iş ilişkileri yönünden, örneğin yetki tespitinde olduğu üzere, önemli sorunlar çıkmasına neden olmaktadır. Alt işveren için de bir işyeri oluştuğuna göre bu işyerinin de ayrı bir numara almak suretiyle işleme tabi tutulması, alt işveren birden fazla ise, tümü için ayrı ayrı işyeri kayıt işleminin yapılması ve sonraki gelişmelerin bu kayıtlara göre gerçekleştirilmesi gereklidir." Sözkonusu işyerini bildirme yükümlülüğü düzünlemesiyle iş ve sosyal güvenlik mevzuâtları yönünden birçok tereddüt giderilmiş ve yeknesaklık sağlanmış olacak; böylece genelgelerle oluşturulan mevcut yapı da doğru ve olumlu yönde değişecektir. Sonuç: Öntasarıdaki düzenlemelerin mevcut İş K.m.1/son hükmü ile SSK.m.87 hükmü doğrultusundaki Yargıtay Kararları ile bir süreç içerisinde varılan olumlu sonuçların sağlıklı bir şekilde yasa metnine alınması niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Ele alınan hükümler olumlu düzenlemelerdir, kanımca. (*) Yazıda MESS tarafından Ağustos 2002'de yayınlanan metin esas alınmıştır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |