|
|
Mal, mülk derken, iman da gidiyor!..
Hani okkalı bir söz vardır, engin tecrübe ve olgunluğun eseri olarak: "Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?" "Mal da yalan, mülk de yalan; var da biraz sen oyalan!" Ne zaman, etrafta bir fırtına koparsa, sürekli bu sözler aklıma gelir. Herkes bu âlemde bir şeyle uğraşıyor, aklınca da topluma yarar sağlamak için bunu yapıyor, ki ardından bir felaket ve bir bela ile herşeyin bom-boş olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Bir "rejime bağlı öğretim üyesi", eskisi gibi, bir akşam vakti evinin önünde "iki kurşunla" bu âlemden göçe hazırlanıyor... Ve ardından Sayın Cumhurbaşkanları eski "kaos dönemleri"ni çağrıştıran birtakım "yasal vetoları"na başlıyor!.. Bir bakıma Sayın Cumhurbaşkanları'nın kaderi ile, AK Parti'nin lideri Sayın Erdoğan'ın kaderi birbirine benziyor... Üçlü iktidar, Sayın Demirel'in Cumhurbaşkanlığı'nı uzatamayınca kalkıp, parlamentonun dışından bir hukukçuyu bulup, Köşk'e, TBMM'nin o zamanki beş partisinin oyları ile taşıyor. Kimse kalkıp da, "Bu Anayasa Mahkemesi Başkanı'dır, CHP kökenlidir, TBMM'den hiç mi bir üye Cumhurbaşkanlığı'na layık görülmedi?" demedi. Şimdi de Sayın Erdoğan'ın durumu aynen böyle... O da partisinin başında seçimlere gitti ve 363 üye ile çok partili hayatımızın elli yıllık döneminin en başarılı seçimini demokrasi tarihimize kaydetmiş oldu! Onun içindir ki, AB için başgösteren temaslarda, AK Parti liderini, Batılı devletlerin başkan ve liderleri "Türkiye'nin muhatabı" kabul etti!.. Böyle bir kimlik, nasıl olur da TBMM'nin dışında olabilir? İşte bu çarpıklığı düzeltmek parlamentonun işi iken, Sayın Cumhurbaşkanları 440 oyla TBMM'den çıkan bir yasayı, nasıl da geri gönderip "bir daha görüşülmek üzere" ibaresini koyabilir ki? "Kişiye göre yasa" kuralı olmazmış!.. Sayın Sezer, selefi Sayın Demirel'in o Köşk'e nasıl çıktığını biraz irdelemeli ve merhum Özal'a hasıl saldırıp, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü, nasıl "istiskal" ettiğini aklından çıkarmamalıdır!.. O makam, onurlu ve saygın bir yerdir!.. Bundan sonra "Çankaya sakini" diye birtakım spekülatif sözleri bu millet duymak istemiyor!.. Sayın Sezer, dikkatle bu yeni jenerasyonu izlemelidir!.. Çünkü, Sezer'i seçen partilere millet gereken cevabı verdi: 3 Kasım seçimlerinde aldıkları toplam oy: yüzde 25'i geçmiyor!.. Şimdi birileri kalkarak, "Sezer'i seçen oyların toplamı yüzde 25, istemeyen ise yüzde 75'dir. O halde Köşk'te yüzde oyla oturmak, demokratik değildir" denebilir mi? Bu soruya muhatap olmamak için, Sayın Cumhurbaşkanları, bu "yeni jenerasyonla iyi diyalog sağlama"da öncülük etmelidir!.. "Mal mülk yönünden" benzer temel nitelikleri vardır. Sayın Sezer'in bir "kooperatif villası" için günlerce basında koparılan yaygara hâlâ unutulmuş değildir. Bu yazlık ev için 250-300 milyar "spekülatif değer" biçenleri unutmuşken, bu sefer de AK Parti lideri için, "260 milyarlık mal varlığı"nın hesabı sorulmaya başlandı!.. O Erdoğan ki, "Sultanbeyli'de yedi villası var" diyerek, propaganda yapanların başında Tufan Bey'in eşi, "Laz kökenli" Pınar Türenç Hanım vardı. Sonradan bu yaygara ters tepti ve Bayan Türenç'in basın hayatı, ikinci derece programlarla sınırlı kaldı... O da yetmedi, AK Parti lideri için, "iskan izni olmayan bir evde oturmak"la yeni bir yaygara koparıldı. Amma, 45 yılda, evinden başka bir "kamu malında" oturup, yemek yemedi ve evinden başkanlık makamına gidip geldi!.. Ve nitekim, AK Parti iktidar olup, hükümet etme aşamasında, ilk yaptığı şey, Ankara'ya "ala-yi valâ ile taşınmak" için heyecan duyan 363 mebusuna, "mebus lojmanları" için bir umutları olmamak üzere, satılmalarına karar verilmiş oldu!.. Bu şu demekti: Mebuslar, asiller gibi oturup kalkacak, vekiller gibi, "El-vekulü, kel asil/Ve lev kane Kör Vasil" tekerlemesinden vazgeçmiş olacaklardı. Şimdi, bunun başka yerlere de yansımasını, "at sahibine göre kişner" atasözü üzere, bekliyoruz: Özellikle de İstanbul'a... Geçen gün, "Cumhuriyet"te bir haber: "Belediye lojmanları paylaşılamıyor." (18/12/02) "Büyükşehir Belediyesi'ne ait Fatih'te 125, Bakırköy'de 75, Beşiktaş'ta 31 ve Kartal'da 24 daire bulunuyor"muş! Bunların da toplam değeri (408 daire olarak) 20 trilyon ediyormuş!.. Şimdi doğru oturup doğru konuşalım. Bu "daire"lerin içinde, belediye başkanları ile, genel müdürlerin oturduğu villalar var mı? Florya'da ve Etiler ile Boğaz'daki köşk ve villaların "ederi ne kadar?" hiç hesap eden oldu mu? Sayın Cumhurbaşkanları'nın biriktirip oturacağı "kooperatif evi" için, 250-300 milyarı hesap edenler, şu anda gazeteleri ile hükümeti yıpratmak için fikir üretip, yayın yapanlar, üç-beş milyon dolarlık yalı ve köşklerden Boğaz'ı seyredip, "milletin tir-tir titrediği günlerde, sıcak koltuklarından" viski içip, gelip geçen Rus tankerleri'nin seyrine dalıp dalıp mal-mülk ağalığı içinde keyif çatıyorlar!.. Öyle sanıyoruz ki, her biri 200-300 bin dolar eden başkan ve genel müdürlerin "köşk-villaları"na eski başkan el atacak! Çünkü, mebus lojmanları bunun bir habercisi... AK Parti lideri de bu bakımdan, "kamu malı" olan 200-300 bin dolarlık meskenlerde, işçi-memur kesiminin "hademe" olmasını istemiyor!.. İşçi-memur, asgari ücretle geçim kavgası verirken, nasıl olur da oyunu alıp, "başkanlık" koltuğuna oturanlar, 200-300 bin dolarlık kamu mallarında oturup, "hizmet" üretebilirler? 50'li yılların başında Cumhurbaşkanı İsmet Paşa'yı Haydarpaşa'da 'adamları' ile karşılayan vali ve belediye başkanı F. Kerim Gökay'ın söylediği o meşhur söz hâlâ hafızalardan silinmiş değildir. "İşte Paşam İstanbul!.." Amma sonunda ne oldu? Vali-belediye başkanının ahkam kestiği "vali konağı"ndaki saltanat ve debdebenin yerinde yeller esmeye başladı. Bunu bilen "eski başkan", ulaşım için "tramvay" açılışına sadece "telgraf"la katıldı. Değil mi ki birtakım güçler, "biz Tayyip'in adını koparacak, hafızalardan sileceğiz" deyip, Bahçelievler'deki "Metro" çıkışındaki "tabelası"nı söküp atmışlardı... Şimdi de Sayın Cumhurbaşkanları, bunları iyi değerlendirmeli ve AK Parti Genel Başkanı'na "Başbakanlık" yolunu açacak parlamenter yasal çabalara, öncülük etmelidir!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |