T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Naziler'in 'piç kardeşi...'

Nasıl acı çekiyorum şimdi bir bilseniz. Çünkü ölüm bu kadar yakın olmamıştı çocuklara... Zaman zaman acaba çok mu şey istiyorum bu dünyadan diye kendi kendime sorular sordum. Oysa yıllardır sadece "iyi bir Perşembe" istedim, aklıma küçücük gözlerden bir hançer aradım.

Kim olduklarını bilmediğim davetsiz konuklar var şimdi canevimde. Aslında onların kim olduklarını biliyorum, dünyanın bütün çocukları da biliyor. "Naziler'in piç kardeşi..." Çünkü onlar yine çocuklar için geliyorlar, sarı saçlarımızı, mavi gözlerimizi vuracaklar.

Keşke kalbimdeki aşkın köpürüşünü durdurabilseydim, keşke o harika susuşlarıyla dünyanın gittikçe kirlenen yüzünden bir silüet gibi akıp giden dünyanın o son çocuklarına yetişebilseydim. Ama olmuyor, celladımız yarınlarımız için yalan bile söylemiyor.

Biliyorum, her zaman olduğu gibi bu savaşta da vahşetlerin makul bir sebebi bulunacak. Ve zalimler hiçbir zaman "iyi bir Perşembe" istemeyecek.

Bütün savaşlarda çocukların kalbinin ilhamıyla yanacak bütün dualar. Çünkü orada bir ilahi gibidir ölüm...

Şimdi Pentagon'un totaliter dokularında "masumların kanı" üzerine yapılan şeytani planların gölgesi dolaşıyor. Muhtemeldir ki, Naziler'in "piç kardeşi" pek yakında gece olurken uykunun giriş aralığında düş gören, bir demet çiçek gibi lambaların geçişini gözleyen çocukların rüyalarını zehirleyecek. Ve dünyanın bütün lambaları sönecek, annelerin avucundaki güneşin rengi solacak. Tıpkı Sezai Karakoç'un şiirindeki gibi...

Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne

O anda bütün bir insanlık ve bizim için belki de gün bitmiş olacak, çocuklarının üstüne eğilip meleklerin yola çıkışını izleyen yüzbinlerce annenin acılı yüzünde minicik gözlerin son gülüşü kalacak...

Dünyanın bu kıyısından huzur içinde ayrılmaya, "ölümün efendileri"ne tükürmeden uzaklaşmaya imkan var mı? Hayır, belli ki hepimiz "ölüm tarlaları"nın kıyısından yaralı bir ruh ile ayrılacağız. Üstelik evlerimiz rüyasız, çocukların "mavi bahçesi" ilahisiz kalacak.


22 Aralık 2002
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED