|
|
Umut: Karamsar
olanın hakkı!
Karamsarlığı 'umut' olarak tanımlamanın, tanım sahibini, sevimsiz bir kelime oyunu yapmak suçlamasının muhatabı haline getireceğini dikkate almıyor değilim. Fakat yine de sevimsizliği göze almak pahasına işaret edilmesi gerekene işaret etmek yükümlülüğünü yerine getirmek gerek. Yükümüzü çekeceğiz o halde. Geçenlerde bir vesileyle birlikte olduğumuzda Turan (Koç) ağabey "Ben karamsarım ama kötümser değilim" demişti. Ne kadar da doğru! Kötümserlik umutsuzluk demek çünkü... Kötümserliğin toprağından umut filizleri başlarını göğe doğru uzatamazlar... Kötümserlik umudu tüketen, sahibini ânın içine gömüp onu geleceğin nasibinden mahrum eden bir halet-i ruhiye... Binaenaleyh inanmış adamın, etrafında olup bitenleri kavrayışına yaklaşmaması, bitişmemesi gereken bir illetin adı 'umutsuzluk'... o bir karabasan.... hayattan geri çekiliş... bir tür kaçış... ilahî inayete, yardıma, adalete güvensizlik... düşünülürse pekâlâ anlaşılır: umutsuzluk şefkatsizlik demek.... şefkat yoksunu olmak, şefkat beklentisinden uzaklaşmak, ilahî adalete yeryüzünde yer tanımamak demek.... umudu kesmemeli, umutsuzluğu inanma yetisini kaybedenlere bırakmalı... demek oluyor ki Yusuf'u ve kardeşini aramaya devam etmeli... Peki karamsarlık öyle mi?!? Hayır! Karamsarlık olup biteni olup bittiği şekilde görmeye çalışanların zaruri hali... Hamakatla yanyana duramayacak denli köklü bir kavrayışın tezahürü karamsarlık.... Kavramanın ve kavradıkça kavranılana razı olamamanın sonucu... Bir şeyler iyi gitmiyor.... Bu doğru! Bir şeyler kötü gidiyor.... Bu da doğru.... Lakin arada çok ince bir fark var... fark, zaviye farkı... Çünkü bir şeylerin 'iyi' gitmediği söylenildikde, bir şeylerin, her ne ise onların olması gerektiği şekilde olmadığı kastediliyor... olmayan adına, olması gereken adına olana itiraz ediliyor, olandan, olup bitenlerden şikayet ediliyor... İşbu itiraz ya da şikayetin adı mı karamsarlık, hiç çekinmeksizin karamsar olmayı sürdürmeliyiz. Olup bitmekte olanları olup bittikleri gibi görmek iç karartıyorsa şayet, bu karartıyı karaltmaya maruz kalan bizler dile getirmeye devam etmeliyiz. Hamakatın ışığı her yere kararttığı sürece, birileri basiretin karanlığıyla etrafı aydınlatmaktan vazgeçemez. Hamakatin aydınlığında şapşal şapşal ikamet etmektense, hiç değilse birileri basiretin karanlığında süzülen gözyaşlarının çığlığını duyabilmeli... .bari bir bölük Anka, Kaf-ı Kanaat'te beklemeyi vazife bilmeli.... Bir şeyler kötü gidiyor... Olup biteni 'kötü' olarak tanımlayabilme kudreti, tanım yapabilenlerin, yani elini korun içinde tutabilecek denli sabır ve tahammüle malik olabilenlerin mülkü... Bu mülkiyetin adı karamsarlık, kötümserlik değil... Kötümserlik âna yönelik nazarların değil, geleceği karartan, olacak olanın kudretinden şüphe edenlerin zavallılığı... adalet ve merhametin tecellisinden umudunu kesenlerin, Kadir'in kudret elini tutabilme beceresinden yoksun olanların çaresizliği... Olmakta olanın karalığı, olacak olanın olması/gelecek olanın gelmesi için görülebilmeli.... görülüyorsa görüldüğü an dile getirilmeli... hiç düşünülmemeli karamsarlığın gereği yapılmalı... Karamsarlık, olanın karalığını bütün o açıklığı içinde teşhis etmek demek... kötümserlik ise tam da aksine olacak olanın ışığını karartmaya çalışmak... düpedüz umutsuzluk demek.... umudun, doğduğunda, inadına karanlıklar içerisinden doğacağını bilmemek demek.... Kötümserlik ne kadar umutsuzluksa, karamsarlık da bir o kadar umut demek... Çıkar sahipleri karamsar olamazlar; sermayeleri hamakattir çünkü... hakikat talibinin vazifesi ise kararan ne varsa onu bütün açıklığı içinde ifşa etmektir, geceleri değil sadece, bu yüzden gündüzleri de elde kandil karaltıların üzerine yürümektir. Sakın unutmayınız: Umut, karamsar olanın hakkı!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |