|
|
Kabul edilemez tarihler;
kabul ettirilir kozlar
'Müzakere tarihi' olarak 1 Temmuz 2005 tamam mı? Netice itibarıyla, AB'nin belkemiğini oluşturan Almanya ve Fransa, ilk kez, AB'yi 'müzakere tarihi' konusunda yükümlülük altına sokmuş olmuyorlar mı? İstenen bu değil miydi? Hayır. Tamam değil. Çünkü, bu, hem 'şartlı' bir tarih ve hem de 'şartlı tarih'in süresi, kabul edilemez, anlamsız ve gereksiz derecede çok uzun. Üstelik, konulan 'şart', daha şimdiden yerine getirilmiş sayılır. Jacques Chirac ile Gerhard Schröder'in vardığı ve Chirac'ın AB Dönem Başkanı Danimarka'nın Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'e açıkladığı 'uzlaşma formülü', Türkiye'nin 2004 Aralık ayına dek 'Kopenhag siyasi kriterleri'ni yerine getirip getirmediği konusunda izlenmesini ve getirdiğine hükmedilirse, 1 Temmuz 2005'te müzakerelere başlanmasını öngörüyor. Bu 'tarihler' kabul edilemez, anlamsız ve gereksiz; çünkü: 1. 2004 yılının Mayıs ayı itibarıyla, AB genişlemesi gerçekleşmiş ve bugün 15 olan üye sayısı 25'e çıkmış olacak. Bugün 15 üyenin alamadığı karar, Aralık 2004'te 25 ülkenin 'atıfeti'ne bırakılmış olacak. Saçma... 2. Türkiye, 1999 Helsinki'de AB'ye 'aday üye' olarak ilan edilmişti. Neredeyse, aradan geçen süre kadar bir süre daha, Türkiye, hem de '25'lik bir jüri' tarafından 'Kopenhag siyasi kriterleri'ne dair 'sınav'a tâbi tutulmuş olacak. Bu, ayırımcılıktır ve dolayısıyla kabul edilemez. Türkiye, bugüne dek, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirebilmek için 48 Anayasa maddesini değiştirdi. 12 Aralık 2002 tarihli Kopenhag Zirvesi'nden önce, 21 yasada ve 30'dan fazla maddede değişiklik yapılması için Abdullah Gül hükümeti, TBMM'nin önüne yeni bir 'uyum paketi'ni sunacak. Geçtiğimiz Çarşamba günü öğle saatinde Başbakan Abdullah Gül ile görüşmek için Başbakanlık'ta beklerken, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le karşılaştım. Abdullah Gül'ün yanından çıkmıştı. Kendisine, DEP milletvekillerine (Leyla Zana ve arkadaşları) 'yeniden yargılanma hakkı' tanıyacak olan değişikliği niçin geri çektiklerini sordum. 'Başbakan'a şu anda işte o değişiklik önerisini sundum' cevabını verdi. 16 yasada değişikliğe ek olarak, Cemil Çiçek'in verdiği bilgiye göre, Çarşamba günü 5 yasa değişikliğini daha içeren bir 'uyum paketi' daha, 10 Aralık'ta TBMM'ye 'hükümet tasarısı' olarak sunulması için Başbakan Gül'e aktarıldı. Bütün bunlar, hükümetin, 'Kopenhag siyasi kriterleri'ni yerine getirmek konusunda 'son derece kararlı' olduğunu ve 'uygulama'da gayet ciddi davranacağını ortaya koyan 'irade beyanı'dır. Dolayısıyla, ta 2004 yılının Aralık ayına dek, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirip getirmeyeceğini gözlemek ciddi değildir ve dahası Türkiye'ye karşı 'terbiyesizce' bir davranıştır. Ayrıca, Bulgaristan, Romanya, Litvanya, Letonya ve Slovakya, 'Kopenhag siyasi kriterleri'ni tam olarak yani yüzde 100 yerine getirmemişken, bu 5 ülke ile 'müzakereler' başlatılmıştı. Çünkü, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmek doğrultusunda adım attıkları saptanmıştı. Türkiye, aynı konuda, bu 5 ülkeden çok daha ileridedir. Türkiye'nin yüzde 75'i, Kıbrıs Türk halkının yüzde 88'i AB yanlısıdır. AB adayları arasında böylesine 'bilinçli' bir AB yandaşlığı hiçbir yerde bulunamazken ve Türkiye, kısa süre içinde azimli bir demokratikleşme iradesi ortaya koymuşken; başta Almanya, kimi ülkelerin takındığı haksız tavıra boyun eğilemez. Ancak bir yönüyle bakıldığında, Kopenhag Zirvesi'ne bir hafta kadar zaman var iken, 'şartlı tarih'in ve bunun 'Aralık 2004 ve 1 Temmuz 2005' olarak telaffuz edilerek dışarıya sızdırılması; söz konusu tarihlerin 'pazarlığa açık' olduğu izlenimini veriyor. Sanki, bu tarihler ortaya atılarak, Türkiye'nin tepkisi ölçülmek istendi. Nitekim, gerek Tayyip Erdoğan, gerek Başbakan Abdullah Gül, gerek Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ve gerekse muhalefet lideri Deniz Baykal, gayet kesin bir dille, söz konusu tarihleri 'kabul edilemez' bulduklarını beyan ettiler. Bu tarihler, değişmek ve değiştirilmek zorundadır. 'Müzakere tarihi'nin mutlaka, AB genişlemesinin yürürlüğe gireceği 2004 Mayıs'ından önceye çekilmesi gerekiyor. Daha zaman var ve Tayyip Erdoğan'ın elinde kozlar da var. Türkiye'nin 'öfkeli tepkisi' önce Kopenhag'da Tayyip Erdoğan tarafından Rasmussen'e aktarılacak; ardından Washington'da George W.Bush'a taşınacak. Irak konusunda Amerika ile yapılabilecek ve George W.Bush'un Tayyip Erdoğan'la görüşmesine yol açan 'işbirliği isteği'nin yerine gelebilmesi için; Türkiye'nin 'ikinci lig'den çıkarılması yani 'Üçüncü Dünya ülkesi' muamelesi görmekten kurtarılması, bir 'Ortadoğu ülkesi' olarak ele alınmasından vazgeçilmesi gerekiyor. Türkiye'nin 'Batılılığı' önce 'AB'de tescil' edilsin; bu konuda Bush, Avrupalılar üzerinde üzerine düşeni 'tüm olarak' yerine getirsin; o takdirde Türkiye bir 'Batılı-Avrupalı Müslüman ülke' olarak Irak konusunda Amerika ile işbirliğini öngörebilir. Yani, Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'nin –bu kabul edilemez tarihlerden gayrı- tarih alması şansı mevcuttur. Bu, Tayyip Erdoğan'ın 'elini iyi oynaması'na büyük ölçüde bağlıdır. Yani, 'Saddam'ın devrilmesi için Amerika ile işbirliği', Türkiye'nin elinde tuttuğu ve Avrupa hedefli olarak oynayabileceği bir 'koz' mudur? Evet, öyledir. Ustaca oynandığı takdirde, Kopenhag'da 'tarihler' de değişir; Türkiye, bölgesinde 'tarih' de değiştirebilir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |