T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

S P O R

Hakemden hâkime!..

Uzun ince bir yol, hakemle hakim arasındaki. Her hafta bir dosya daha. İçinde taraftar, yönetici, futbolcu, kızarmış kartlar ve hakaretler bulunuyor. Söyler misiniz bunun neresi futbol? Beşiktaş'ı örnek göstermek istemezdim, ama üç maç oynadı, üçü de mahkemelik.

HAFTANIN YORUMU
SALİH SEZER

Korkarım bundan sonra Beşiktaş'a karşı oynayacak takımlarda, "Nouma nasıl attırılır" konulu özel bir çalışma da yapılacak. Bu nedenle Beşiktaş'ın sevimli, siyahi futbolcusu için radikal önlemler alması gerekiyor. Mesela takım gol attığı zaman futbolcu arkadaşlarının hemen Nouma'nın etrafını sarmaları, kolunu bacağını tutup ağzını kapamaları gibi. Beşiktaş seyircisinin en delikanlı tarafı, haksız da olsa futbolcusunu koruma duygularını en üst düzeye taşıması. Bunu sadece taraftarında değil, yöneticilerinde de görüyoruz. Aslında asil bir davranış. Ancak biraz da "bencillik" taşıyor. Bunu, karşı tarafı düşünmeden yapmak, Beşiktaş'ın kendisine zarar veriyor. "100. yılda şampiyonluk" elbette takımı ve taraftarı motive eder. Ama "Biz şampiyon olalım da, nasıl olursa olsun" demek, Beşiktaş'ı 18 takımlı ligte tek başına bırakır. Bu arada İlhanMansız - Şenol Güneş olayını kaşımak istemiyorum ama, medyayı 2'ye bölen konuda İlhan'ın haksız olduğu görüşünü savunanlardan yana olduğumu da belirtmek isterim.

UEFA TEHLİKESİ

Beşiktaş ayrıca bu sezon UEFA Kupası maçları oynayacak. Beşiktaş'ın maçları da çift gözlemci ile izlenecek. Neden biliyor musunuz? Çünkü, futbolcusu Paskal Nouma, UEFA'nın "Riskli futbolcular" listesinde. İşte olay burada boyut kazanıyor. Yani Beşiktaş, UEFA Kupası'nda Nouma ile olaylı bir maç oynarsa, taraftarı da "koruma içgüdüsüyle" yanlışlık yaparsa, diğer Türk takımları da bundan olumsuz etkilenebilir. Türkiye'nin dünya 3.'lüğü muhtemel olaylarla yıpratılmamalı. İşte bu noktada sorumluluğu üstlenmiş olan Beşiktaş Yönetim Kurulu realist düşünerek önlemler almalıdır. Bu sorumluluğu taraftarı ve futbolcularıyla paylaşmanın yollarını aramalıdır.

BRAVO ERSUN YANAL

Olaysız, sessiz sedasız 3'te 3 yaptılar. Gençlerbirliği hocası ile pırıl pırıl haftalar yaşıyor. Geçmiş yazılarımda Fatih Terim'le rekabet edecek hocaların artması ile Türk Futbolu'nun aşama yapacağını savunmuştum. Yanal'ın elinde 3 büyüklerin elinde olan kadroların belki de onda biri bile yok. Ama o futbolda savunduğumuz bir şeyi kanıtlama adına büyük işler başarıyor. Yani, futbolun bir takım oyunu olduğu, temel prensiplerin başında yardımlaşmanın geldiği ve oyunu paylaşmanın izleyene de zevk verdiğini bilmek gibi.. Ersun Yanal'a da, O'nun sözünü dinleyen ve yapan futbolcularına da helal olsun. Zirvede olmak onlara yakışıyor. Kutluyor, alkışlıyorum.

KUŞKUSUZ FATİH TERİM

Galatasaray'ın başına yeniden geldiğinde kafalarda soru işaretleri vardı. Şimdi merak ediyorum, "hala var mı?" diye. Tıkır tıkır işleyen bir sistem. Şık goller, galibiyetler ve 3 haftada 9 puan. 'Kadro seçimi yanlış' diyenlere bir çift sözüm var; Terim'i tanımıyorsunuz. Tanısaydınız eğer, Terim'in ideal kadro arayışı içinde 'beğenmediği galibiyetlerle' zaman kazandığını da işaret ederdiniz. Bana göre O'nun ideal kadrosu 11 kişiyle sınırlı değil. 16 kişiyle de değil. Şampiyonlar Ligi için kaç kişi bildirilmişse o kadar.

Bugün Fenerbahçe'nin sonucu ne olursa olsun, 'kıyamet koparacak' bir maçı var. Dileğimiz o ki, geçen hafta maçı ertelenen Sarı-lacivertli takım, lige yeniden süper bir moralle dönsün. Bunun ne anlam taşıdığını açmama gerek yok herhalde.



27 Ağustos 2002
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED