Fenerbahçe'nin Feyenoord karşısında galibiyet için ihtiyacı olan tek şey: sükûnet.

Neden?

Çünkü "sakin kişi aynı zamanda hâkim kişidir". Sakin olan salim kafa ile düşünür, hareket eder. Sükunet bir kararlılığa işarettir. Hani ne demiş eskiler:

"Tîz-reftar olanın pâyine dâmen dolaşır
Varır menzil-i maksuduna âheste giden"

Yani bir işi acele ve telaşla yapmaya kalkarsan eteklerin ayağına dolaşır. Buna karşılık sakin hareket eden, paniğe kapılmayan hedefine ulaşır. Bu sükûnet çağrısını niçin yapıyoruz?

Şu sebeple: Malum Fenerbahçe'nin öncelikle ve en azından bir gole ihtiyacı var.

Takım galeyana gelip, dolduruşa gelip, ilk dakikalardan itibaren "aman bir an evvel golümüzü atalım" diye çırpınmaya başlarsa, kendi sahasında elinde bulundurması lazım gelen inisiyatifi kaybeder. Bu maç hakkında "kader maçı" değerlendirmesi yapılmaktadır ki; haklı bir nitelemedir. Bu başarısızlık camiada büyük bir beklenti yaratmıştır. Bu tatminsizliği körükleyen bir başka etken de Milli Takım'ın Dünya Kupası'nda kazandığı üçüncülüktür. Galatasaray'ın başardığını Fenerbahçe niçin tekrar edemesin?

Cevap bekleyen soru budur.

Ve işte bu maç bu sebeple "Avrupa kapısını aralayabilecek veya büsbütün kapatacak" bir maçtır. Bir başka husus Lorant ile ilgilidir. Hoca'nın istikbali de [Aziz Yıldırım her ne kadar kesin bir dil ile Lorant'ın ardında olduklarını belirtmiş olsa dahi] bu maça bağlanmış gibidir. Hayat bazan bize böyle kritik anlar yaşatır. Bu noktada başarılı olan liderler, öncüler, hocalar kalır, başarısız olanlar gider. Ayrıca Lorant sonrası Fenerbahçe yönetimi de bir kaos yaşamaya mahkumdur. Hocayı gönderse bu saatten sonra yerine kimi bulacak? Bir yabancı mı? Yoksa yeniden Mustafa Denizli mi? Umarız Fenerbahçe bu maçı alır, Lorant ile yoluna -şimdilik dahi olsa- devam eder.

MUSTAFA KUTLU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu