|
|
İnsaf yahu, daha
mürekkebi kurumadı!
Canları sıkılınca, hele de "itibar" sıralamasında dibe vurunca, oturup yayın ilkeleri belirliyorlar; "şunu şunu yapacağımıza, bunu bunu yapmayacağımıza, kişilik haklarına saygı göstereceğimize, yalan haber yazmayacağımıza, devleti soymayacağımıza söz veriyoruz" falan filan... İki yılda bir bu tür "şirinlikler" yapıyorlar. Alıştık. Doğan Grubu olarak, önceki gün bunlardan birini daha deklare ettiler. Aydın Doğan önermiş. Onlar da, yani Doğan Medya Grubu ileri gelenleri de oturup yeni ilkelerde kavilleşmişler. Metin güzel. 20 maddeden mürekkep, herkesin altına imza atacağı bir prensipler manzumesi. Örneğin ilk maddede, "gazeteci mesleki çalışmalarını her türlü çıkar ve nüfuz ilişkisinin dışında tutar" deniyor. Ne güzel! Tabii benim aklıma da, telefon açıp Başbakan'a ana avrat dümdüz giden, mesleğini ve konumunu kullanarak devlet katlarında teşvik dilenen TÜSİAD üyesi gazeteciler geliyor. Dramatik tevafuk. Okumaya devam edelim: Beşinci maddede "yayınlarda hiç kimsenin ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi veya ilişkisi, dini inançları, fiziki kusurları veya yaşı nedeniyle aşağılanamayacağı ve kınanamayacağı", sekizinci maddede "suçlu olduğu yargı kararıyla kesinleşmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği" belirtiliyor. Ben en çok yedinci maddeyi tuttum: "Kişileri ve kurumları eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan lakap ve ifadeler kullanılamaz." Bu madde Çölaşan ve Altaylı'yı sıkıntıya sokacak. Tabii Ertuğrul da kendine çeki-düzen verecek; artık yazılarında "marjinal yaygaracılar", "dünyanın en sahtekar yaratıkları", "demokrasi şaklabanları", "Siyamlı Taliban ikizleri" gibi, kişi ve kurumları eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren ve aşağılayan sözcükler kullanamayacak. Neyse... Dün, Hürriyet gazetesinin yeni prensipleri havi sayfasını, "lüzumlu evraklar arşivi"nde muhafaza etmek üzere kestim. Arşive koymadan önce de son kez şöyle bir göz attım. Fakat o da ne! "Yayın ilkeleri"nin dercedildiği sayfanın arkasında Yalçın Bayer imzalı bir yazı... Dayanamayıp okudum. Bayer, yazısında, Mustafa Duran diye birinden sözediyor. Mustafa Duran, vaktiyle Şişli Belediyesi'nin Piyalepaşa Bulvarı'ndaki 3.5 dönümlük arsasını ucuza kapatmış. Arsayı "yok fiyatına" satan kişi, daha sonra türlü yolsuzluğu saptanan Şişli Belediye Başkanı Gülay Atığ imiş. CHP İlçe Başkanı Dursun Çatlı, satışta yolsuzluk yapıldığını belirterek Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş. Mahkeme de arsayı Mustafa Duran'ın elinden almış. Fakat yazının başlığı ilginç: "Tayyip'in arkadaşı Duran'ın öyküsü..." Şimdi Hürriyet gazetesinin "yayın ilkeleri"ne dönelim. Onikinci maddede şöyle buyuruluyor: "Sanıkların, suçluların akrabaları ve yakınları, olayla ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği bulunmadıkça teşhir edilemez..." Soru bir: Şişli'deki arsa satışı olayıyla, Mustafa Duran'ın arkadaşı olduğu ileri sürülen Tayyip Erdoğan'ın ne ilgisi var? Soru iki: Tayyip Erdoğan'ın teşhir edilmesi, bu olayın "doğru anlaşılmasına" nasıl bir katkı sağlamıştır? Yayınladığınız ilkelere uymadığınız, uymayacağınız önceki tecrübelerle malumumuz! Bir gün illa ki su koyverecektiniz. Ama bu kadar erken olmamalıydı. Hiç değilse mürekkebi kurusaydı yahu şu metnin!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |