T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Arşivim'den Deniz Baykal gerçeği ve Derviş

Aradabir 'arşiv' karıştırmak, yıllar önce bir yere kaldırdığınız belgeleri bulup tekrar okumak, pek ilginç olabiliyor. Hem, geçmişteki 'düşünce kalıpları'nızı nasıl ve niçin şekillenmiş olduğunu görebiliyor; hem de geçmişin ışığında bugüne daha keskin gözlerle görebiliyorsunuz. 'Arşiv karıştırmak', bu imkanı sağlıyor.

Kendi arşivimi karıştırırken, bir 'not defteri'ne gözüm ilişti. 1994 yılında YDH (Yeni Demokrasi Hareketi) kurucu kadrolarından biri ve örgütlenme sorumlusu olduğum sırada, kendilerine öneri götürülecek 'kurucular listesi' üzerinde çalışmışım. Coğrafi dengeleri, siyasi parti kökeni ve siyasi düşünce eğilimlerinin dengesini gözetmeyi öngören bir isimler listesini 'not defteri'me kaydetmiş ve her ismin yanına hangi şehirde, hangi meslek grubunda ve hangi siyasi eğilimde bulunduğunu yazmışım.

En tepedeki isim Cem Boyner'in. Yanına 'İstanbul' diye not düşmüş ve siyasi eğiliminin karşılığını boş bırakmışım. Üçüncü sırada 'Washington' diye not düşmüş olduğum Prof. Şerif Mardin için de öyle. İkinci sırada, kaydettiğim isim ise, meğerse Kemal Derviş imiş. Ona da 'Washington' yazmışım ama birçoğundan farklı olarak siyasi düşünce eğilimini de 'SD' diye belirtmişim. 'SD' yani Sosyal-Demokrat.

Demek ki, Kemal Derviş, o tarihte Dünya Bankası'nın 'Orta Avrupa Direktörü' iken yani daha Başkan Yardımcısı değilken dahi, yakın çevresi nezdinde siyasi eğilimi gayet açık bilinen biriymiş. Kendisinin 'sol'da olduğunu öğrenmekten şaşkına düşenlere ya da kendisini 'sosyal-demokrat' olarak tanımlaması karşısında dudak bükenlere hatırlatılır.

'Arşiv'imi karıştırırken, daha da ilginç bir 'belge'ye daha rasladım. Deniz Baykal'la ilgili... Eylül 1992'de yani bundan 10 yıl önce CHP'nin dördüncü genel başkanlığına seçilmesi dolayısıyla Aktüel dergisinde yazdığım 'Bu kez doğru zamanda doğru yerde...' başlıklı yazı; ve bu yazıda yer vermiş olduğum satırlar.

O yazıyı yazdığım tarihte, Turgut Özal'ın 'danışmanı' olarak işlevim vardı; yani dönem, Özal'ın Cumhurbaşkanlığı dönemi. Yazının bir yerinde şöyle yazmışım:

"Amerika'ya ilişkin kavrayış açısından Özal'a en fazla yaklaşabilen Türk siyaset adamı olan Deniz Baykal'ın bu noktada Özal'a bir artısı, bir de eksisi var...

Artısı, Özal'da epey eksik olan 'Avrupa pozitivizmi'ne ilişkin formasyonu... Baykal, kendi kuşağı ve içinde bulunduğu siyaset ikliminin kaçınılmaz 'Avrupalı' etkisini ve damgasını da taşımıştır. 'Hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları' kavramlarına, herhangi bir ANAP'lıda veya sağ kanat politikacısından daha tutkulu olması, Özal ile kıyaslandığında bu 'artısı'nı oluşturur."

Özal ile bu 'Amerika algılaması ve bağlantısı' konusunda kıyaslandığında 'eksisi' için ise şöyle yazmışım: "Turgut Özal, Deniz Baykal'dan farklı olarak, Baykal Amerikan üniversitelerinde akademik formasyonunu depolarken, Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlarla, çeşitli Amerikan şirketleri ve bankalarının 'executive'leri ile birebir ilişkiler geliştirerek... 'Amerikan mucizesi'ni içeriden seyredebilmiştir."

Bugüne gelindiğinde, CHP'li Kemal Derviş, tam da bu konuda Özal'dan çok daha ötede sahip olduğu 'artı'yı Deniz Baykal'a, CHP'ye ve dolayısıyla Türkiye'ye katacak noktada bulunuyor.

Deniz Baykal için 10 yıl önce yazdıklarımızla devam edelim:

"Baykal, bir 'siyasetçi' olmasının yanısıra bir 'sosyolog' olmasını 'artı'ya dönüştürebilen meziyetlerin sahibi olduğunu da bu arada kanıtlamıştır. Kendisine Türk siyaset hayatında parlak ufuklar açan ve CHP'nin Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit'ten sonra dördüncü ve '2.CHP'nin ilk genel başkanı sıfatını kazandıran 25. ve 'Yeniden Doğuş' kurultayında yaptığı konuşmada 'İmam Hatipli gençlerle diskotek gençlerini birlikte kucaklamak' sözleri ve hele yaptığı zafer konuşmasının sonuna yerleştirdiği ve alkışlarla karşılanan 'Allah bizi mahçup etmesin' ibaresi, onu klasik 'İttihatçı' veya 'sosyal demokrat' söylemin dışına çıkarmıştır.

Aslında gücü de 'ortodoks' olmamasından, sıradanlığın ve klasikliğin dışına çıkabilmesinden, yenilikçi bir imajın projeksiyonunu sağlamasından geliyor. Her daim böyleydi. Örneğin, son günlerde en çok vurgulanan 'sıradışı', kendisine puan getiren 'uzlaşmacı' tavrının ölçüsü yukarıda yer verdiğimiz sözlerine bağlanıyor..."

Ta 10 yıl önce kaleme aldığım yazıda şu saptamaları bulmak da bana ilginç geldi doğrusu: "Deniz Baykal, tuhaf paradoksların da adamıdır. HEP'in doğumuna yol açan SHP'nin Kürt milletvekillerine uygulanan disiplin önlemleri onun genel sekreterliğine denk gelmiştir. Hatta bu yüzden 'HEP'li oylar nedeniyle, son yarışta Erdal İnönü karşısında yenik düşmüştür. Ne var ki, SHP'nin Türk siyasi hayatına kazandırdığı tek belgenin altında da Baykal'ın imzası vardır. Bu belge kamuoyunda 'Kürt Raporu' olarak bilinir... (1989 tarihli bu rapordaki değerlendirmeler, yaklaşık bir ay önce yasalaşabilen anadilde basın-yayın ve öğrenim hakkını kapsıyordu. cç)

Bir başka paradoks, genel sekreterlikten ayrılmasına yol açan gelişmelerin, İstanbul Bayrampaşa belediye seçimlerinin DSP karşısında uğranılan hezimetten ötürü başlamasıdır. Baykal'a ilişkin belleklerde kalan budur ama SHP'nin tek seçim başarısı olan 1989 yerel seçimlerinde seçim stratejisini çizen genel sekreterin o olduğu hatırlanmaz..."

Şu satırları aktarmamaya da kıyamadım:

"... Baykal, 1991 yılında SHP'nin Körfez Krizi sırasında izlediği politikaya müttefiklerden yana tavır ortaya koyarak karşı çıktı. TÜSİAD çevrelerinde kabul gördü. Serbest piyasa ekonomisini savundu... Teknolojinin sınır aşan 'modern gücü'nün bilincindeydi ve geri bilinç karşısında teslim olmadı... SHP'nin etkileyemediği diğer medyaya yönelecek cesareti ve ilkeliliği ortaya koydu.

Niye ilkelilik? İlkelilik bunun neresinde?

Sadece kurultay hesabı yapmadığı ve değişen dünyada revize olması gereken dünya görüşünü revize ettiği ve revize ettiği ölçüde de 'kent değerleri'ni, delege gücünü temsil eden 'kır değerleri' ile değiş tokuş etmediği için...

Nitekim, 1991 yılında, SHP'nin 'Üçüncü Dünya solculuğu' yerine 'Batı sosyal demokrasisinin değerlerini benimsemesi gerektiğini' bu çarpıcı öneriyle ilk seslendiren odur. SHP'de iktidar olamamıştı ama SHP'nin önünde gidiyordu."

Şu satırları aktarmaktan da vazgeçemiyorum:

"1991 haziran kurultayında kürsüden 'Türkiye'de iktidar' diye haykırırken 'Biz bu işin altından kalkarız arkadaşlar. Bu ülkeyi tanıyoruz. Süvari Halil Geçidi'nden Ergene Ovası'na karış karış gezdik bu ülkeyi. Sorunlarını biliyoruz' diyordu. Doğrudur. 1973, 1977, 1983, 1987 ve sayısız araseçim, çok genç yaşta iki kritik bakanlık, genç yaşlarda parti yöneticiliği, partiiçi mücadeleler ve Columbia ve Berkeley üniversitelerinin 'siyaset sosyolojisi doktorluk' belgeleri, uzun TBMM yılları, Türkiye-AT Karma Parlamento Komisyonu üyelikleri, Avrupa Konseyi oturumları, Türkiye'nin intellijentsiyası ile yakın temaslar torun sahibi ve hâlâ genç adama büyük tecrübe birikimi ve formasyon veriyor.

Her siyaset adamında olması kaçınılmaz olan ihtiras, ayrıca Allah vergisi hitabet yeteneği, yenilgilerde pes etmeyen ve adeta doğuştan bir dinamizme sahip bu kişiye Türkiye'nin geleceğinde şans tanıyor...

Yakaladığı yenilikçiliği ve düşüncesindeki gençliği, Türkiye'nin en köklü ama köhne siyasi geleneğine zerkettiği zaman, karamsarlığın pençesine her gün daha fazla giren, umutsuz ve sessiz milyonları harekete geçirebilir."

1992'den bu yana 10 yıl geçti. 2002'de ve bir seçim arefesindeyiz ve 'arşivim' Deniz Baykal-Kemal Derviş birlikteliğinin, niçin 'mantıklı' ve 'doğal' olduğunu ve yukarıdaki satırlara bakıldığında, Türkiye'nin geleceğine yönelik 'umut projektörleri' olduğunu ortaya koyuyor.

Peki, Kemal Derviş, 'IMF'nin adamı' değil mi? Kemal Derviş'li bir CHP iktidarında, Türkiye IMF güdümüne girmeyecek mi?

Hayır. Bu sorularının her ikisinin cevabı, hayır. Niçin, hayır? Bu da yarınki yazının konusu...


27 Ağustos 2002
Salı
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED