|
|
Sevgili Masum Türker
aman bunlara dikkat et!
Benim 30 yıllık sevgili dostum Masum Türker, Türk ekonomisini ve Türk siyasi hayatını "altüst" eden Kemal Derviş'in istifası ile boşalan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine atandı. Atandığının ertesi günün sabahında kendisiyle çok uzun süren bir telefon görüşmesi yaptım. Neler anlattığım kalsın ama "başarılı" olacağını ve "kendisine inanması" gerektiğini söyledim. Geçen gün bir kez daha arayıp kendini "başarısından ötürü" kutladım. Gelelim asıl meseleye. Masum Türker'in yani sayın bakanın başarılı olacağını biliyordum. Çünkü ekonomi "dibe vurdurulmuştu." Kemal Derviş Türk halkını tanımıyordu. Bu sütunlarda kaç kez, "Kemal Derviş ve onun ekonomi bürokratları Türk halkını bilgisayar ekranındaki rakamlar olarak görüyor" diye yazdım. Hatta Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı ile yaptığı tartışmada, bu ülkeyi hiç ama hiç tanımadığı ortaya çıkmıştı. Şimdi durum değişti. Masum Türker ekonominin başına geçti. IMF programı aynen uygulanıyor ama herkeste bir "rahatlama" var. Çünkü programın özüne "insan" sokuldu. Türk insanına "değer" verilmeye başlandı. Rahatlama o yüzden. Başbakan Bülent Ecevit de kendisini rahatlatmak için, bizim aylardır yazdığımız konuya geliyor. "Kemal Bey IMF ile ilişkiler ve makro dengeler konusunda büyük katkıda bulundu. Ama Masum Türker reel ekonomi konusunda çok iyi. Bunu gördük. Kemal Derviş Türkiye'yi tanımıyordu. Masum Bey ise her kesimi tanıyor" diyor. Doğru söylüyor. Kemal Derviş "IMF dayatmalarını" yaparken, sesi çıkmayan, Türk halkını düşünmeyen Ecevit'in aklına halkımız ancak seçim ortaya çıkınca geliyor. Ben şimdi sevgili dostum ve sayın bakanım Masum Türker Bey'in dikkatini çekmek istiyorum. Senin ekibinde bulunan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti seni "kötü yollara" itiyor. "Hiperenflasyon tehditi" ile ekonomik programın seçimden sonra da devamını garantiye almak için bir "ulusal mutabakat metni" hazırlayıp siyasi partilere imzalatmak bir çeşit "ipotek altına" sokmak istiyor. Neden? Çünkü, "IMF'ye teslimat sürdükçe kendi beylerbeyi durumu devam edecek." Bu arada bankalar batmış, reel sektör çöküntüye uğramış, işyerleri kapanmış, esnaf siftah yapamaz hale gelmiş, hiç umurunda değil. Varsa yoksa "IMF istedi" diye enflasyonu düşürecek piyasa daralmasını sürdürmek. Türkiye ekonomisi "bu IMF programı" ile bir yere varamaz. Ekonomideki büyümeyi ihmal eden ve "tek hedef enflasyon" diyen bu program başarılı olamayacak. Sayın Bakanım, sevgili dostum bunu siz de biliyorsunuz. Merkez Bankası Başkanı'nın derdi "piyasalara güven vermek" imiş. Bunun için "IMF'ye teslim olmak" gerekiyormuş. Yok öyle şey sayın bakanım. IMF'ye teslim olan değil, "kafa tutan" ve "IMF ile pazarlık yapan" hükümetler piyasalara güven verir. Birbirinin zıddı iki "ekonomik programın" altında imzası olan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin önce "çıpalı kur" mu doğru idi, yoksa şimdiki "dalgalı kur" mu doğru, bunu halka anlatması gerekir. Anlatsın ki, piyasalar hangi ekonomi bürokratları yüzünden hangi krizlerin çıktığını öğrenip kendi önlemlerini alsınlar. Hükümet 3,5 yıl bizi "IMF'ye tutsak" etti. IMF'nin bir dediğini iki etmedi. IMF emretti, sevgili fakülte arkadaşım, değerli ekonomist Ulaştırma eski bakanı Enis Öksüz, görevinden ayrılmak zorunda kaldı. IMF emretti, yasalar birbiri peşi sıra "jet hızıyla" Meclis'ten çıktı. IMF emretti bakanlıklardaki bürokratlar bile değiştirildi ya da istifa ettirildi. Türkiye'de ne değişti? Bu programda ısrar edilirse, bu programın eksiklikleri giderilmezse, Türk halkına "yeni bir umut" veren bir program hazırlanmazsa, bunun bedelini "siyasi" olarak siz ödersiniz sayın bakanım. Bunun faturasını da Türk halkı çeker. "Piyasalara güven vermek için Ulusal Mutabakat Metni hazırlatan", hayatında "elini taşın altına bir kez olsun koymamış", bir kez olsun "şu vergiyi nasıl ödeyeceğim" diye düşünmemiş, her ay başı maaşını muntazaman devletten almış birisi olan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti "hiçbir bedel" ödemeyecektir. Aynen "çıpalı kur" fiyaskosunda bedel ödemediği, tam tersine "ödüllendirildiği" gibi. Aman dikkat et, bu "dolduruşlara" gelme sayın bakanım ve benim 30 yıllık sevgili arkadaşım.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |