|
|
Teşekkür mektubu.!(1)
Hezimet yılları
Hayatımızda altı kalın kalemle çizilmiş bir dönem vardı ki, hepimiz adeta kaderimiz olarak kabul edip ,yıllarca boynumuzu büküp, şerefli mağlubiyetler, ve yenildik ama ezilmedik, biz adam olmayız, Türk malı; ve ne yapalım elimizden gelen bu kadar , teraneleriyle büyüdük. Çok iyi hatırlıyorum ; Beşiktaşíın Dinamo Kiev takımıyla yapacağı maç öncesinde rakibin nasıl şişirildiğini, uzay takımı, 21. yüzyılın takımı vb.sıfatlarla kendimizi nasıl küçülttüğümüzü. Halbuki bugün görüyoruz ki bize anlatılanların büyük çoğunluğunun gerçeği yansıtmadığını. Birilerinin yaptığı yanlış ve doğrunun ceza ve mükafatını hepimiz çekiyorduk. İsminden mi ilham aldı bilinmez, önce büyük hedefleri açıkladı bir bir.önce herkes küçümsedi ve önemsemedi. Zaten liderin özelliği de bu değil mi ki ,başkalarının düşünemediği ve hayal edemediğini gerçekleştiren sıra dışı kişi . Önce takımını ve oyuncularını inandırdı ,kendi inandıklarına. Yapılanlar iyi günlerin habercisi gibiydi adeta. Sistem ve organizasyonu öğrenmeye ,bilime ve bilimselliğe önem vermeye başlamıştık. Yapılanları kıskananlar da az değildi hani. Kimileri çok ağır sıfatlar ve yakıştırmalarda bulundu.Ama o, ağır ve vakurdu. Yapacağı çok şey vardı. Onun sayesinde öğrendik birçok şeyin kaderimiz olmadığını. Başarabildiğimizi. Kendimize güvenmeyi. İnsanımızın damarlarına kadar sokulan ,belki de bir antropolojik inceleme konusu bile olacak; başkalarına karşı kendi değer ve inançlarımızı ,insanımızı hor ve hakir görmek gibi bir kompleksimizden kurtulmayı. Yıllarca seyirci olduğumuz arenaya yeniden oyuncu olarak dönmeye başladık. Seyrettiğimiz finallerde kendi takımlarımızı seyretme ,kazanmanın coşku ve mutluluğuna ortak olmayı öğrendik.çok korkuyorduk bugünleri görmeden ölürüz diye. Büyük insan FATİH TERİM öncülüğündeki bu takım bütün bunları öğretti ve yaşattı bize. Tamamı yerli ama uluslar arası patentli kafa ve ayaklar, Türk ulusunun , tüm dünyadaki Türk ve ezilmiş toplumların gurur abidesi oldular. Çin maçından önce milli takımın oyuncu ve yöneticilerine yöneltilen tüm hakaret ve haksızlıkları geride bırakarak çıktığım yurtdışı gezisinde pasaportuma bakan görevli bayanın, muhteşem bir takımınız var ,hakkınız yeniyor ama biz bu takımı daha çok seyretmek istiyoruz, deyince ve oradan başka bir ülkeye geçtiğimde taksi sürücüsünün benzer iltifatları karşısında ; aman Allahíım bu ne yaman çelişki demekten kendimi alamadım. Yurtdışında gezerken ,orada yaşayan Türklerin yüzündeki zafer mutluluğu ve dünya 3.'lüğünden sonra tekrar gittiğimde insanların yaklaşımlarındaki olumlu değişikliği hemen fark edebiliyorduk.Hasan Şaşíın dediği gibi, yıllarca hor görülmüş bir ulusun insanları artık gururla göğsünü gere gere Türklüğünü haykırabilirler ve haykırmak da istiyorlar. Bilinç düzeyi düşük toplumlarda medyanın etkileme ve yönlendirme gücü daha yüksek, biz de genellikle başkasının aklı ve ağzını kullanmaktan hoşlandığımız için bir anda yazılan ya da söylenen koro haline gelebiliyor. Doğrunun sesi kısılıp, yanlışlar en yüksek perdeden nakarat haline gelebiliyor. Ama unutulan bir şey var ki ;gerçek hep gerçek ,ve herkesin hesabının üzerinde mutlak bir hesap ve irade var ki, herkesin karşısına unuttuğu anda çıkıyor. Üçüncülük maçını izlediğim Kefkeníin bir kır kahvesinde maç bitimi dakikalarca yerlerinden kalkmadan izlediler insanlar maç sonrası görüntülerini ve hiç yorum yapmadılar ilk defa belki de yorumsuz kalktılar masalardan ama oldukça da gururlu.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |