|
|
Telif, ekmek parası, değişmeyen Türkiye vs.
Hatıratları okuyup değerlendirirken edinilen bilginin aynı döneme ait başka bir yazar tarafından nasıl anlatıldığının tetkik etmek bizi yanlış bir imaj sahibi olmaktan korur. Mesela Halide Nusret "Salon" mecmuasına bir hikayesini gönderir. Hikaye için kendisine üç lira telif ücreti gönderilir. Üç lira çok büyük bir paradır. Çünkü öğretmen maaşı olarak sekiz lira almaktadır. O dönemin öğretmen maaşlarının günümüze göre daha doyurucu olduğunu göz önünde bulundurursak bir hikaye için ödenen üç liranın ne kadar büyük para olduğu daha iyi anlaşılır.
Yazar için ödenen paranın maddi boyutundan ziyade manevi boyutu çok önemlidir. Çünkü yazısı para ödenecek kadar değerli bulunmuştur. Ödenen para ile kendisinin profesyonel yazarlar kategorisinde değerlendirildiğinin müjdesini almış olmaktadır.
Aynı dönem içinde bütün yazar ve şairler aynı kabule şayan olmuşlar mıdır? Bu gün olduğu gibi dün de bu soruya verilecek cevap kuvvetli bir hayırdır. Nitekim gergef işleyerek geçimini sağlamaya çalışan ve çok sefil bir hayat süren şaire Yaşar Nezihe Bükülmez hayatı boyunca bir defa telif almıştır. Üstelik Halide Nusret gibi öğretmenlikten gelen bir maaşa da sahip değildir. Henüz hayatta iken Murat Uraz tarafından öldü gösterilen Yaşar Nezihe Bükülmez 1948 yılında kendisiyle yapılmış röportajda iki şiir kitabı, 250'den fazla şarkısı olduğunu, bunlardan bazılarının bestelenip radyolarda okunduğunu söyledikten sonra; şimdiye kadar yazdıklarından sadece bir şiirinden beş lira aldığını söyler.
"Siyah, ıssız yollara düşmüş, siyah tali'li yolcudan farkım yok. Rehgüzarımda siyah uçurumlar, siyah kayalar, siyah dikenler var. Ben muttasıl bir maişet yolunda koşmaya mahkumum... Elimde siyah bir kalem, siyah bir mürekkeple mukadderat-ı siyahımı tasvire çalışıyorum" diyen şairenin 1335 tarihinde Nazikter'in 20'nci sayında çıkan Ekmek ve Kömür ihtiyacı başlıklı şiirini günümüzü anlatan bir şiir gibi okumak mümkün. *
Mahalleden iki gündür verilmiyor
ekmek
Kolay değil gece gündüz bu açlığı
çekmek
Zavallı milletin aç karnı dört buçuk
senedir
İaşe meselesi hallolunmuyor bu nedir...
Satıldı evlerin eşyası hep bir ekmek için
Ne yaptı millet acep bu azabı çekmek
için
Kiminde kalmadı yatmak için yatak
yorgan
Doyunca bulamadı yazık birçokları kuru
nan
Şaşırdı yollarını genç kadınlar oldu zelil
Eden bu milleti açlıktır hep bu rütbe
sefil
Sokak sokak kadın erkek çoluk çocuk
dilenir
Görünce bunları bir yare dilde tazelenir
Mahalle ekmeği çıkmazsa iş fenalaşıyor
Çoluk çocuk dökülüp yollara aç
ağlaşıyor
O gün hamur çamur ekmekler on
beşe satılır
Paran da yoksa yetim yavrularla
aç yatılır
Elimde iğne kalem var da ben de
muhtacım
Yetim Vedad'ım ile kırk sekiz
saattir açım
Çalışmak isterim iş yok, bu hale
hayranım
Bu aç yetime bakıp ağlarım perişanım
Vatan harabe fakir millet aç sefil üryan
Bugün düşüncesi halkın biraz kömür ile
nan...
* Kerim Sadi, Türkiye'de Sosyalizmin Tarihine Tatkı, İletişim yay. 1994, sh 698-702
fbarbarosoglu@yenisafak.com
|
|
|