T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bunun literatürdeki adı neydi?

"Medyada tekelleşme" türü cümleleri duyunca sinirlerime hâkim olamayıp, gülüyorum...

RTÜK Yasası'nın bir gâlibi daha var: Tansu Çiller... DYP lideri yasanın görüşüldüğü üç hafta boyunca genel kurula uğramadı, milletvekillerine "Direnin" tâlimatı vermedi. Bir çok kritik madde DYP'lilerin ilgisizliği sebebiyle geçti. Son oylamada, DYP'lilerin üçte ikisi Meclis'te olsaydı, tasarı yasalaşamazdı...

Bizim Veli Toprak, Çiller'i Karadeniz gezisinde izlerken iki kez RTÜK Yasası ile ilgili sıkıştırma soruları sordu. DYP lideri istemediği soruları atlatmada usta; Veli, "Tansu Hanım yasaya asılmak niyetinde değil" izlenimiyle döndü geziden... Tansu Çiller, kendisini arayan Mehmet Barlas'a ise, telefonda, "Öyle şey olur mu, tasarının püskürtülmesi boynumun borcu" anlamına gelen cümleler sarfetti... Sonuç meydanda...

Aslında bu durum benim için sürpriz değil. Sürpriz değil, çünkü Tansu Çiller'in, basının yüksek cezalarla zapturapt altına alınması konusunda Mesut Yılmaz'dan farklı düşünmediğini biliyorum...

Hiç unutmadığım olay, Refahyol döneminde, RP öndegelenlerinden birinin, elinde bir metinle kapımı çalmasıdır. Metni biraz önce hükümetin '2 numaralı' koltuğunda oturan Tansu Çiller'den almıştı Refahlı yönetici... Alı al moru mor, "Şu yasa tasarısına bir göz gezdirir misin?" diye çalışmayı elime tutuşturuverdi. Basın yasasında değişiklik öngörüyordu çalışma ve hem doğrudan hem de dolaylı olarak özgürlükleri kısıtlama amacına hizmet edecek biçimde kaleme alınmıştı. Gerekli uyarıyı yaptım; fakat başarılı olamadığım, Refahlı adalet bakanının tasarıyı sahiplenmesiyle ortaya çıktı... Herkesin RP'nin eseri sandığı basına deli gömleği çalışması Tansu Çiller'e aitti...

Meclis'ten geçen RTÜK Yasası'ndaki basın özgürlüğüne son veren maddelerle mukayese edildiğinde bayağı masum kaçacak Refahyol girişimi, şimdilerde "Patronumun kim olduğunu öğrenmek istiyorum" kampanyasıyla RTÜK Yasası'nı savunan medya aslanlarının, o sıralarda bizlerin de desteklediğimiz mücadelesi sonucu, başarılı olamadı. Refahyol, Meclis'e sevk etmeye bile çekindi o tasarıyı. Şimdi, çok daha ağır maddeler, geçmişte basın özgürlüğüne sahip çıkanların desteğiyle, Meclis'ten geçiverdi.

Herhalde dünyanın hiçbir yerinde kendi ipini kendi çeken bir basın, basına giydirilen deli gömleğine "Olayın bir de bu yönü var" diye fetva veren bir basın örgütü başkanı yoktur...

Dikkat ederseniz, daha önceki benzeri girişimlerde iktidarları kınayan uluslararası basın örgütlerinden de herhangi bir eleştiri gelmiyor... Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) veya Dünya Gazeteler Birliği (WAN) gibi örgütler, yeni yasanın Türk basınını susturmayı amaçlayan özelliklerinden haberdar değiller sanki... Nasıl haberdar olsunlar ki...

Sebebi ben söyleyeyim: Gazete sahipleriyle birlikte yayın yönetmenleri ve yazarları da üye kaydeden WAN'ın yönetim kurulunda Türkiye'yi kim temsil ediyor, tahmin edin bakayım? Evet, WAN temsilcimiz Aydın Doğan'ın ta kendisi... Dünyadaki basına yönelik kısıtlamaları en şiddetli bir biçimde tel'in ettiği bilinen, mesleğimizin etik standartlarının koruyucusu, geçmişte Ahmet Emin Yalman, Abdi İpekçi, Hasan Cemal ve Sami Kohen gibi gazetecileri yönetiminde bulunduran, 12 Eylül döneminde basına rahat nefes aldırmada rolü olan IPI yönetiminde Türkiye'yi kim temsil ediyor peki?: Hayır bilemediniz; bu defa Aydın Doğan'ın kendisi değil, kerimeleri Vuslat Doğan Hanımefendi...

"Medyada tekelleşme ve kartelleşme tehlikesi" gibi cümleleri duydukça sinirlerime hâkim olamayıp gülmemin sebebi bu. Türkiye'de medyanın yüzde 75'i bir-iki kişinin nâzik ellerinde değil yalnızca, Türk medyası yurtdışı forumlarda da aynı nâzik eller tarafından temsil ediliyor... IPI tekelleşmeye karşı çıksa, Türkiye'deki tekelleşme konusunda bilgiyi Doğan soyadlı yönetim kurulu üyesinden alacak; WAN "Basın özgürlüğü yeni yasayla darbe yiyor" demeye kalksa, o yasanın çıkmasını hayat-memât meselesi haline getiren yönetim kurulu üyesi Aydın Bey'i üzecek... İki kuruluş, gerçek durumu öğrenmek için Türkiye'ye heyet gönderse, görüşeceği konseyci başkan, "Evet, ama..." ile mukabele edecek heyete... Muhalefetin kapısını çalsa, Tansu Çiller heyeti kabul eder mi bakalım? Eskiden yabancılar gerçek durumu Turkish Daily News'den (TDN) öğrenirlerdi; Doğan Medya Grubu TDN'nin büyük ortağı şimdi...

Ben IPI üyesiyim, WAN ile de irtibatım var; ancak, itiraf ediyorum, iki kuruluşun da faaliyetlerine son yıllarda katılamıyorum. Ancak, Aydın Doğan'ın WAN, kızının IPI yönetim kuruluna seçilmelerinde işbirliği yapmış meslektaşların adlarını versem, o kadar kıdemli gazetecinin, nasıl olup da uluslararası basın câmiasında Türkiye'nin temsilini patronlara bıraktıklarını anlamakta zorlanırsınız...

İlk söyleyen ben miydim, hatırlamıyorum, ama tespit şu: Türkiye, dünya sistemi tarafından bir tür 'kobay' olarak kullanılıyor... Basına müthiş kısıtlamalar getiren RTÜK Yasası, aslında, çok daha önce başlamış bu sürecin doğal adımı... Öyle olmasaydı, IPI ve WAN gibi kuruluşlar yönetimlerini oluştururken daha dikkatli davranır, kıdemli meslektaşlar hiç değilse dış nefes alma borularının açık kalmasını sağlarlardı...

Buna ne sarması deniliyordu?


10 Haziran 2001
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED