T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aşk ve kimlik kayması

Narkisson'un kendi hayaline âşık olmasının profan ve alışılmış yorumu, insanın kendi benine âşık olması ve daha da aşağı bir katmanda insanın kendini beğenmesi biçiminde dile getirilir. Bu sapma, aslında, kutsal olan her şeyin profanlaştırılması halinde karşımıza çıkan bir durumdur. İşin aslında ve kaynağındaysa, durum Allah'tan bir nefha taşıyan nefsin kendini idrak ettiğinde karşılaşabileceği bir aşk ve hayranlık halinin ifadesidir.

René Guénon, benzer durumu, Allah'ın, Hz. Musa'ya yanan çalılığın içinde tecelli etmesine uyguluyor. Bu durumun, iki noktanın gerçekte bir tek ve aynı noktanın kendisini kendinin karşısına koyarak ikiye bölünmesinden başka bir şey olmaması hususuna tekabül ettiğini belirtiyor (Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi, "Yanan Çalılığın Ontolojisi" bl. Çev: Fevzi Topaçoğlu, İnsan Y. İst. 2001, s. 101 vd.). Hz. Musa'ya: "Ben, ben olanım" diye seslenen ilâhî sesin bu ifadesinin, aynı yerde, Varlığın kendi kendini temaşasının imgesi olarak da kabul edileceği söyleniyor. Neticede, temaşa edenle temaşa edilen arasında bir kimlik ayrışması mı, yoksa bir kimlik özdeşliği mi, yoksa ilkin ayrışan fakat sonra birleşen bir kimlik mi söz konusu olduğunu söylemenin imkânı kalmadığı anlaşılıyor. Nitekim Narkissos da, kendi hayaline âşık olma halini yaşarken ilkin kendi dışında duran bir varlığa âşık olduğunu sanırken sonra "o varlığın" kendi hayali olduğunu farkediyor.

"Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: kadın, güzel koku ve gözümün nuru namaz" hadisi şerifini yorumlayan İbn Arabî de, burada, Hz. Peygamber'in, ilkin kadını zikretmesinin sebebini, kadının aynı zuhurda erkeğin bir parçası olmasına dayandırıyor ve: "Meseleyi iyi anla: Hazret-i Muhammed'e ancak kadın sevdirildi, o da, kadınlara müştak oldu. Bu iştiyak da Küll'ün kendi cüz'üne iştiyakı cümlesindendir. Çünkü o, sözü geçen hadîs ile Hakk'ın bu unsurlar âleminin yaratılışı hakkında beyan buyurduğu 'Ben Adem'e ruhumdan nefh ettim' sözündeki hikmetin iç yüzünü açıkladı. (...) Şu halde insanın insanlığını meydana getiren hayvanî ruhta Hakk'ın nefesi bâtın oldu. Bundan sonra Allah, insan için yine insan sureti üzere başka bir şahıs üretti, ona da kadın adını verdi. Kadın kendi sureti üzere zâhir olunca ona müştak oldu. Bu hâl bir şeyin kendi nefsine iştiyak duymasıdır. Kadının erkeğe vurgunluğu da bir şeyin kendi yurduna düşkünlüğüdür. Şu izahımıza göre insana kadın sevdirildi. Çünkü Allah da bizzat kendi sureti üzere halk ettiği kimseye muhabbet gösterdi. (...) Suret, tek olan varlığı çiftleştirdi. Yani Hakk'ın vücudunu ikileştirmeye sebep oldu. Nasıl ki, kadın da yaratılışı ile erkeği ikileştirdi ve onu kendine eş kıldı. Şu duruma göre Hak, erkek ve kadın olmak üzere bir üçlük meydana geldi. Bu arada erkek, kadının kendi aslına iştiyakı kabilinde olarak o da kendi aslı olan Rabb'ına müştak oldu. Şu halde Allah kendi sureti üzere olan kimseyi sevmekle beraber ona da kadını sevdirdi" diyor (Fusûs-ül-Hikem, MEB y. s. 326-329).

Böylece, sudaki hayaline âşık olan Narkissos'un, aynı zamanda suda nasıl olup da bir "sevgili"yi müşahade etmiş olduğu da anlaşılır hale geliyor: sevenle sevgilinin, sevgili ile Tanrı'nın kimlikleri bir yandan özdeşleşirken, bir yandan da birinden ötekine kaymak suretiyle ayrışıyor: ayrışma da vuslat iştiyakına yol veriyor ve yeniden bütünleşme (tekleşme) vetiresi başlıyor...


10 Haziran 2001
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED