T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İbn Haldun Lisesi

Biri imrendirici, diğeri sevindirici iki bilgiyi okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

İmrendici, "darısı başımıza" dedirtici bilgi/haber şöyle:

Hollanda'da Rotterdam şehrinde, Türkiyeli, Faslı, Cezayirli... birkaç hamiyetli Müslüman bir araya gelip dernek kuruyorlar; derneğin amacı, Müslüman çocukların okuyacağı, normal lise dersleri yanında Arapça, Kur'an ve genel İslam bilgisi de verilecek bir lise açmak. İlgili kuruma başvuruyorlar, kurum "belli bir dinin mensuplarına mahsus lise olmaz" diye başvuruyu reddediyor. Bir yıl sonra bir Hristiyan grup aynı taleple müracaat ediyor, kurumun ilgili heyeti olumlu bulma eğilimi gösterince bir bayan üye itiraz ediyor; "geçen yıl Müslümanlar'ın aynı mahiyette bir isteklerini geri çevirmiştik, ya onlara da izin verelim yahut bunlara da izin veremeyiz" diyor. Heyet itirazı yerinde buluyor, Müslümanlar'ı davet ediyor ve onlara da lise açma izni veriyor. Lise "İbn Haldun Lisesi" adıyla açılıyor, birkaç yıldır faaliyet gösteriyor, ülkede ilk örnek olarak bünyesinde hem meslek liseleri hem de -Türkiye'deki deyişle- düz lise bulunuyor. Okulu gezdim, genç yaşına rağmen oldukça iyi; temiz, düzenli, öğretim heyeti kaliteli, öğrencisi yeterli, kızlar ve erkekler için ayrı iki mescit ve abdest alma yerleri var, bahçesi, oyun ve spor yerleri yeterli ölçülerde. Sizin anlayacağınız bir İslam ülkesi olan Türkiye'de İmam Hatip Liseleri kapatılırken Hollanda'da açılıyor, tam bir özgürlük içinde eğitim ve öğretime devam ediyor, Allah sayılarını artırsın; edindiğim intibaa göre pek yakında, Avrupa'nın başka ülkelerinde de sayıları artacak.

Türkiye'de başları örtülü diye öğrenim hakları engellenen kızlarımızdan bir kısmı, Avusturya gibi bazı ülkelere gitmiş ve üniversitelere, başları örtülü olarak kabul edilmişler. Bazı etkili ve yetkili çevreler bunu engellemek için teşebbüs etmişlerse de başarılı olamamışlar. Bu da ayrı bir sevindirici ve imrendirici olay.

Türkiye'deki gruplaşmanın aynen Avrupa'ya da taşındığını biliyoruz. Haklı haksız çeşitli sebeplerle Müslüman gruplar arasında bir soğukluğun, ayrımcılığın hüküm sürdüğünü de üzülerek görüyorduk. Son Avrupa seyahatimde görüştüğüm bazı grupların ileri gelenlerinde bir yumuşama gördüm, birbirlerinin hizmetlerinden övgü ile söz edenlerine, "Allah razı olsun, şöyle şöyle yaptılar..." diyenlerine rasladım; bu da benim için çok sevindirici bir gelişme oldu. İslam'ın, farklı inanç ve mezheplere nasıl baktığını, bir dine bağlı, fakat farklı yorum ve anlayışları benimsemiş grupların birbirine karşı nasıl davranmaları gerektiğini biliyoruz. Müminler kardeştir, bir kimsenin söz ve davranışı onu -bütün Müslüman grupların ittifakı ile- dinden çıkarmadıkça kardeşlik ilişkisi bakidir, devam eder, bozulmaz. Müminin aile fertleri, sonra akrabası, komşuları, arkadaşları, grupdaşları kendine daha yakın olabilir. Bu "daha yakın" olmanın meşruiyeti de onların, genel İslâmî kurallara ve değerlere göre kusurlu olmamalarına bağlıdır. Bu daha yakın kardeşlerden sonra uzak kardeşler gelir; diyelim ki bunlar da başka gruplara bağlı olan müminlerdir. Grup farkı kardeşlik ilişkisini bozarsa veya İslam'ın genel kurallarına göre üstün ve yakın olanın, aşağıda ve uzakta görülmesi sonucunu doğurursa meşru olmaz, dinin verdiği tefrika doğmuş bulunur.

Bir ay içinde yaptığım iki seyahatte Diyanet'e, Milli Görüş'e, merhum Süleyman Efendi'nin cemaatine, Fethullah Hoca'nın cemaatine mensup olan, hiçbirine bağlı bulunmayan Müslümanlar'ın mekanlarına uğradım, bazılarında sohbetler yaptım, her birinin güzel şeyler başardıklarını gördüm. Başarılanların tamamı ümmetin malı, dine ve ümmete hizmet, duygulanmamak, sevinmemek, teşekkür etmemek mümkün değil. Bütün bu güzellikleri bozan tek şey, ahlaki olmayan rekabet ve tefrika idi, onun da yumuşamakta olduğunu görmenin sevincini yaşadım. Bir grupta hizmet veren kardeşlerimden ricam, grubu okul gibi, İslam şehrinin ailelerinden bir aile gibi görmeleri ve aralarındaki ilişkiyi "kardeşlik çerçevesinde" yürütmeleridir. Kardeşlerin, ahlaki ölçüler içinde iyiyi ve daha iyiyi başarmak için yarışmaları tabiîdir, güzeldir, meşrudur.


10 Haziran 2001
Pazar
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED