|
|
Barışsever Ecevit'e ne oldu? (2)
Dünkü Kulis'i okumayanlar için başlık biraz irkiltici gelebilir. Gelmesin. Dün sadece bir girizgâh yapmıştık, bombayı bugün patlatacağız. Başbakan Bülent Ecevit'in, hem de kendi kaleminden, vaktiyle Amerikalılar tarafından bugünler için ağzının nasıl yoklandığını anlatması bu bomba... Olayın kendisi, 12 Eylül'den sonra, muhtemelen 1983'te geçiyor; Bülent Bey ise başından geçeni 1991'de anlatıyor... Anlattığı sırada sadece dört milletvekili bulunan küçük bir partinin başkanı; bir gün başbakanlığa yeniden gelebileceğini aklından bile geçirmediği çok belli. Geçirseydi, başından geçenleri bu denli açıkça anlatacağını hiç sanmıyorum. Fazla uzatmadan sözü Bülent Ecevit'e bırakacağım. Anlattıkları, Milliyet gazetesinin 20 Ocak 1991 tarihli nüshasında yayımlanmıştı. Ecevit'in başından geçenleri anlatmasının vesilesi, ABD ile darbeler arasındaki ilişkiyi inceleyen Milliyet'teki bir yazı dizisiydi. Bülent Bey, dizide anlatılanları okuyunca kaleme sarılmış, kendi deneyimini aktararak anlatılanlara destek vermek istemiş. Bülent Ecevit bakın neler anlatmış 1991'de: "12 Eylül askerî müdahale döneminde, yurtdışına çıkma yasağım kaldırıldıktan kısa bir süre sonra, İngiliz 'Grenada' televizyonundan ilginç bir televizyon programına katılmam için bir çağrı aldım. İngiliz 'Grenada' televizyonu ile Amerikan 'CBS' televizyonunun ortaklaşa düzenledikleri ve yayımladıkları bu programda dünya gerçeklerini andıran, fakat hayal ürünü (varsayımsal durumlar), önceden, geniş bir uzman kadronun katılımıyla, ayrıntılı birer senaryo olarak hazırlanıyordu. Televizyon programına katılanlar da, aralarında tartışa tartışa, senaryoları geliştirip bazı çözümlere ulaşıyorlardı. Benim katıldığım tartışma senaryolarından biri, hayalî bir ada devletiyle ilgiliydi. Varsayımsal senaryoya göre, bu ada devleti zâlim bir diktatör tarafından yönetilmekteydi. ABD ve İngiltere, kendi çıkarlarına sadâkatla hizmet ettiği için, bu diktatörü destekliyorlardı. Fakat ada devletinin halkından yükselen muhalefet ve tepki o kadar ileri ölçülere varmıştı ki, ABD ve İngiltere, sonunda, diktatörün devrilmesine râzı olmuş ve bunun için gerekenleri yapmışlardı. Yine senaryoya göre, bu diktatörün yerine, Amerikan ve İngiliz tertibiyle bir başka lider getirilmişti. Fakat o lider de, bir süre sonra, fazlasıyla Moskova yanlısı bir tutum izlemeye başlamıştı. Onun için, ABD ve İngiltere, ondan da kurtulmaya karar vermiş ve gereğini yapmışlardı. Fakat yerine kim geçecekti? İşte senaryonun bundan sonrasını geliştirme işlevi, programa katılan tartışmacılara bırakılıyordu. Tartışmaya katılanlar arasında, ABD ve İngiltere'nin bazı öndegelen devlet adamları ve komutanları yer alıyordu. O arada, General (Alexander) Haig, eski CIA başkanlarından biri (büyük ihtimalle William Colby, T.K.) ve o sırada FBI başkanı olan şimdiki CIA başkanı (William) Webster de bulunuyordu. Almanya'dan da bir kaç öndegelen politikacı vardı. Bu üç ülkeden gelenler dışında, ayrıca bir eski İtalyan devlet adamı ile Türkiye'den ben vardım." Buraya kadar anlatılanları özetlemekte yarar var. Olay, 12 Eylül darbesinin etkilerinin azaldığı, siyasî hayata geçileceği günlerde meydana geliyor. Amerikan-İngiliz ortak yapımı bir programa çağrılıyor Bülent Ecevit. Katılımcılar, o sırada başkan adaylığından söz edilen emekli general Haig, FBI başkanı Webster, eski bir CIA başkanı, İngiliz, Alman ve İtalyan politikacılar... Konu da, hayalî bir adada siyaset. Hayalî adanın yönetimi ABD ve İngiltere'nin yönlendirmesiyle oluşuyor; darbeler onlar adına yapılıyor, demokrasiye geçişi bile bu iki devlet planlıyor... 1983'te çekilen hayalî adayla ilgili program çeken ülkelerin televizyonlarında yayımlandı mı acaba? İzlemeyi ne kadar arzu ederdim, tahmin edemezsiniz... Yeniden Bülent Ecevit'in anlatımına dönelim: "Hayali ada devletine yeni bir lider aramasına sıra geldiğinde, tartışmanın yöneticisi Amerikalı profesör, tartışmacılara bir kopya verdi: 'Ada devletinde, şimdilik bir köşeye çekilmiş, fakat halk arasında saygınlığı olan bir sosyal demokrat lider var, onun iktidara gelmesini düşünmez misiniz?' dedi." Ne sormuş program yöneticisi, ne sormuş? Anlatıma devam etmeden yukarıdaki soru cümlesini bir kez daha okuyun lütfen... Bülent Ecevit anlatmaya devam ediyor: "Amerikalı ve İngiliz tartışmacılar bu çözüme hemen sarıldılar. Fakat köşesine çekilmiş o sosyal demokrat politikacı nasıl devletin başına gelecekti?" Araya girerek lâfı uzattığımın ben de farkındayım, ama bu heyecanlı olayın anlatımını bir çırpıda bitirmek niyetinde değilim. Kolay değil, Türkiye'nin son 50 yılını yeni bir gözle değerlendirmeye sebep olabilecek bir önemli ifşaatla karşı karşıyayız... ABD ve İngiltere'nin işbirliğini, bazı ülkelerle yakından ilgilendiklerini, orada meydana gelen darbeleri, sözde demokratik değişimleri perde gerisinden ayarladıklarını bu kadar samimi ifadelerle anlatan bir başka belgeye sahip değilim ben. Gerçi olan-biten Türkiye'de değil bir hayalî adada geçiyor, tartışanlar 'varsayımsal bir olay' üzerinde konuşuyorlar, ama ben yine de heyecanlanıyorum işte. Heyecanlanmasaydım, olayı üçüncü bir güne sarkıtır mıydım hiç? Olayın son perdesi için, ne yapalım, yarını beklemek zorundasınız. (30 Ağustos 1999)
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |