T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Demokrasi aynı zamanda "şeklî" bir şey değil mi?

Konuya dönmek belki de gereksizdi; Kemal Alemdaroğlu bir 4 yıl için daha İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü koltuğuna oturduğuna göre, dosya kapanmış sayılabilir. Bazı köşe yazılarında özellikle belirtildiği gibi, gerçekten de, bu seferki "rektör seçimi" eskilere oranla daha bir "hararetli" geçti; olup bitene memleketin dışından bakan bir gözlemcinin "Rektör mü seçiliyor yoksa Başkan mı?" diyerek tereddüt geçirmemesi mümkün değildi! Ne yaparsınız, artık bu memleket böyle; "siyaset"in sıfırı tükettiği bir ortamda bir üniversiteye rektör seçmek hepimizin ortak davasına dönüştü...

Hatırlayanlar olacaktır, ben oyumun rengini YÖK'ün hazırladığı liste Cumhurbaşkanı'nın önüne gelince açıklamıştım: Madem ki İstanbul Üniversitesi'nin 1268 öğretim üyesi "Bir 4 yıl daha Alemdaroğlu ile..."ye karar vermişti, artık kimseye söylenecek söz kalmıyordu. "Alsın hayrını görsünler"di... Tamam kabul, sonuç birçoğumuz açısından "umut kırıcı" bir nitelikteydi; ama ne yapabilirdik ki... Madem Alemdaroğlu'nun yönetimi altında yaşamak istiyorlar, yaşasınlar...

Benim bu konuyla ilgili olarak sözü getirmek istediğim yer bambaşka. Cumhurbaşkanı'nın karar verdiği günün arefesinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 5 öğretim üyesi, Ahmet Necdet Sezer'e bir çağrı yayınladı. Çoğumuzun bildiği, tanıdığı 5 öğretim üyesi... Ayrıca bu 5 öğretim üyesinin hiç değilse (Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu ile ilgili tereddütlüyüm) 4'ü "Anayasa Hukuku" hocası. Yani; Prof. Bülent Tanör, Prof. Zafer Üskül, Prof. İbrahim Kaboğlu, Prof. Fazıl Sağlam.

Önümdeki gazete kupüründe bu ortak açıklamadan şu bölümler yer alıyor: "Demokrasiye sadece şeklî açıdan bakanlar (yani, Alemdaroğlu'nun seçimde 1268 oyla liste başı olmasının belirleyici olduğunu ileri sürenler), bu sonuçtan memnun olabilirler. Oysa asıl olan demokrasinin içeriğidir ki, bunun üniversitedeki ölçütü özgür bilim ve özerk üniversitedir (..) Totaliter rejimlerde de seçim yapılır ve eski yöneticiler ittifaka yakın oylar alarak yönetimlerini sürdürürler. Bütün dünya, bu ülkelerde gerçek demokrasinin olmadığını bilir. Tarih, şeklî demokrasinin bazen otoriter ve totaliter yönetimlerin meşruluk aracı olabileceğini de göstermiştir. Şu halde, şeklî demokrasi ancak demokrasinin içeriğine sağladığı katkı ölçüsünde anlamlı ve yararlı olabilir. Bütün bunları Sayın Cumhurbaşkanımız'ın ve kamuoyunun dikkatlerine sunar, İ.Ü. Rektörlüğü'ne yapılacak atamada şeklî demokrasinin değil, gerçek demokrasinin ölçü alınmasını umar ve dileriz."

Bilmem siz de benim gibi mi düşünüyorsunuz? Bana göre, bu "çağrı" haddinden fazla "problemli"dir. Hiç vakit geçirmeden, bu çağrıdaki en "problemli" ifadenin de "şeklî demokrasi" olduğunu söyleyebilirim. Fakat ona gelmeden önce, "çağrı"nın kaleme alınmasına neden olan "manzara"yı kısaca hatırlayalım:

Bildiğiniz gibi, rektör seçiminde son sözü Cumhurbaşkanı söylüyor. Cumhurbaşkanı gerekirse (16 ay önceki rektör seçimlerinde olduğu gibi) YÖK tarafından kendisine ulaştırılan 3 adayın değiştirilmesini bile isteyebiliyor. Demek ki, seçim sürecinde YÖK'ün de aman aman bir ağırlığı yok. Bu süreçte yer alan ve kimsenin "Yahu bu ne biçim seçimdir?" diye sormadığı üçüncü bir "eleme" sistemi daha var. Yani üniversitelerde yapılan rektör seçimleri. Bu seçimlerin gerçekten hiç bir ağırlığı yok. Hatta öyle durumlar oluyor ki (16 ay öncesinin İnönü ve Atatürk üniversitelerinde yapılan seçimleri hatırlayın), üniversitelerdeki seçimin birinci sıraya yerleştirdiği rektör adayı YÖK tarafından "ilk üç" içine bile yerleştirilmeyebiliyor! Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı'nın "iradesi" dışında kalan bütün iradelerin bir "dekor" olmaktan fazla rolleri yok. Peki öyleyse bu "oyun"a niçin devam ediliyor? Milleti bu kadar zahmete koşmaktansa, Cumhurbaşkanı'nın tek başına oturup bir profesörü rektör ataması (pratikte zaten böyle oluyor!) daha kolay, daha ucuz, daha az "hararetli" bir yöntem değil mi? Üniversiteler ve YÖK gibi kararı zaten belirleyici olmayan kurumları bu işin içine sokmanın ne anlamı var? Biraz "vülger" kaçacak ama, binlerce üniversite mensubunu "seçim yapıyoruz" diyerek işleten bir sistem!

Şimdi gelelim 5 profesörün "çağrı"sına: Dikkat ederseniz, pekçok platformda değerli düşüncelerini dinlediğimiz bu profesörler, "rektör seçimi sistemi"nde şikayet edecek nokta olarak bula bula "şeklî demokrasi"yi bulmuşlar... Oysa bu "sistem" içinde en eli yüzü düzgün mekanizma da bu! Dolayısıyla, üniversitelerdeki bu seçimleri "şeklî demokrasi" diyerek küçümsemek yerine, bu seçimlerin daha belirleyici bir rol üstlenmelerini talep etmek daha akılcı bir yol değil mi?

"Çağrı"da çok daha "problemli" olan yan ise şu: "Seçim" sistemiyle ilişkilendirilecek rejim türü olarak akla herşeyden önce "otoriter ve totaliter yönetimler"in gelmesi biraz (epeyce!) "eski bir hastalık"ı çağrıştırmıyor mu? Kendisini sadece "seçim"le meşrulaştırmaya çalışan rejimleri bekleyen tehlikenin "çoğunluk demokrasisi" gibi demokrasinin "sapkın" bir versiyonu olduğunu; "demokrasinin içeriği"nin (?) tabii ki önemli olduğunu; baskıcı yönetimlerin adına "seçim" denen ancak gerçek bir seçim olmayan (çünkü biliyoruz ki, gerçek anlamda seçim, her şeyden önce tarafların eksiksiz ifade özgürlüğüne sahip olmalarını gerektirir) yöntemlerle hayatlarını sürdürdüğünü, bu "Anayasa Hukuku" hocaları gibi hemen herkes biliyor. Ama bütün bu bilinenler "seçim"i bu derece küçümsememize yol açmalı mı? "Seçim"i bir kenara bırakarak tekrar "biçimsel demokrasi-gerçek demokrasi" ayrımı yapmaya mı koyulacağız? Hocaların duyduğu endişeye katılmamak mümkün değil. Demokrasi "riskli" bir sistem olduğu için "seçim" yapmanın da her zaman riskleri var... Hatırlayın, Fransız köylüsüne "oy hakkı"nı veren Fransız solu olmasına rağmen, köylüler yıllarca "sağ"ın oy deposu olmadı mı? Yani demokrasi tabii ki "şeklî" bir şey aynı zamanda. "Aman hiç şekli olmasın!" diyenlerin seçimlerini de hatırlayın...


25 Aralık 2001
Salı
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED