T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gözlem yapan çocuklar

TÜBİTAK yayınlarından biri de her ayın 15'inde çıkardığı, aylık popüler bilim dergisi Bilim Çocuk. Derginin Aralık 2001 tarihli 48. sayısının 54-55. sayfaları "Gözlem Defterinizden" başlığını taşıyor. Resimlerle de süslenen bu iki sayfada dokuz gözlem yazısı yer alıyor. Bu yazıları okurken, çocuklarımıza gözlemin "göz" ile yapılan bir eylem olduğunun bile öğretilmediğini düşündüm, çok üzüldüm. Hepsi ilköğretim öğrencisi olan bu çocuklar, gözlemi de, gözlemlerini yazmayı da, dergiye göndermeyi de, herhalde öğretmenlerinin ya da anne babalarının yönlendirmesiyle yapmışlardır. Bu işin bütün aşamalarında ya da herhangi bir aşamasında, büyüklerin çocuklara yardımcı olduğu da hesaba katılırsa, "gözlem" diye dergide yayınlanmaya değer bulunan yazılar karşısında duyulacak üzüntü, daha da derinleşecektir.

İşte "gözlem"lerden seçmeler: "Ninemle birlikte bir kere amcamın evine gidiyorduk. Orada çalıların içinde kuşların yumurtalarını görmüştük. Hepsi de çok değişik ve güzeldi." Bunun bir "gözlem" değil, bir "anı" olduğu besbelli. Çocuk, "bir kere amcasına giderken görmüş" olduğu kuş yumurtalarını gerçekten gözlemiş mi? Yoksa görüp geçmiş mi? Gözlemiş olsaydı "çok değişik ve güzel" demekle yetinir miydi? Yumurtaların büyüklükleri, biçimleri, renkleri hakkında hiçbir bilgi almayan-vermeyen gözleme gözlem denir mi?

Başka bir çocuk bahçedeki kuşu gözlemiş: "...Kuşun kanadı sarı, kırmızı ve kahverengiydi." Güzel. Ama "Göğsü ise sarıydı, onun için sevimliydi." deyince "gözlem"in içine nasıl da "duygu" karışıveriyor! Bahçeye yem serpip bir köşeye çekilen çocuk şunu görüyor: "Onun yeme şekli hiçbir kuşunkine benzemiyordu. Onun için ben de onu daha çok sevdim." Çocuğun "hiçbir kuş" diye genelleme yaparken, "şimdiye kadar gördüğüm kuşlar" demek istediğini var sayalım ama "benzemiyordu"nun anlamını nereden ve nasıl çıkaracağız? Saat on üç olmasına karşın kahvaltısını yapmamış olan çocuk, bahçeye yeniden yem serper, bir köşeye çekilir. Sonra ne olduğunu okuyalım: "Kuş geri gelip oturdu ve etrafına bakıp yemeye başladı. Birden ortaya bir çocuk çıktı ve elindeki taşlambayla (sapan) kuşa vurdu ve kuş öldü. Ben de bu duruma çok üzüldüm ve ağlayarak içeri girdim." Duygulu çocuk, belli ki "gözlem" ile yetinmek istemiyor, onun gözü "hikâye"de. Fakat ona "Kuş nasıl oturdu?" ve "Kötü çocuk, elindeki taşlambayla kuşa nasıl vurdu? Yoksa taşlambanın içine yerleştirdiği taşı fırlatarak mı 'kuşu' vurdu?" sorularını sormak gerekmez miydi?

Dördüncü sınıf öğrencisi yazıyor: "Arkadaşlar ben bir leylek gördüm. O leyleği gözlemledim. Leylek dedemin yoncalığına girdi. Orada bir yılan vardı. Ben de çok korktum, bağırdım. O leylek de korkup yılanı ağzına aldı. Yavrularının yanına gitti. Artık ben de eve geldim. Gözlemimiz burada bitiyor arkadaşlar." "Çok korkan ve bağıran" bir çocuktan sağlıklı "gözlem" yapmasını bekleyemeyiz. Dolayısıyla yılanı gören leyleğin "sevinip" yılanı ağzına aldığını göremeyişini yadırgamayız!

Kardeşiyle inekleri otlatmaya giden çocuk, dere kenarında iki kaplumbağa görür. Kaplumbağalar orada "bir şeyler" yemektedir. Gözlemci çocuk "bir şeyler"in ne olduğunu neden göremez, gözleyemez? Gördüyse neden yazmaz, yazamaz?

"Ufacık bir domates"i saksıya diken, onu "her gün", evet "her gün" sulayan ve "bir aydan fazla zaman" geçtikten sonra "o küçük domates"in "büyüyüp gelişip yemyeşil bir domatese dönüştü"ğünü, evet "dönüştüğünü" gözleyen ve bu gözlemini yazan bir çocuğumuz, bunu yayımlayan bir "Bilim Çocuk" dergimiz var!

Evet, çocuklarımıza bırakın gözlem yapmayı, görmeyi ve bakmayı bile öğretemediğimiz çok açık. Belki de bunun için, dergi "Sınıfça gözlem yapmaya ne dersiniz?" diye soruyor. Çocuklarımız, tek başlarına beceremedikleri gözlemi, topluca becerebilirler mi, dersiniz?

Sorunun temelinde, bu ülkede özgürlük ve güven duygularının bulunmayışı ya da ciddi biçimde kısıtlanmış oluşu yatıyor olmalı. Onlar olmayınca gözler kolayca şaşılaşıyor, diller kolayca dolaşıyor. Çocuklarımıza yazık oluyor. Yazıklanmak, yakınmak, hayıflanmak çare değil. Özgürlük ve güven konusunda düşünmek, çözüm aramak zorundayız.


25 Aralık 2001
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED