Galatasaraylı olmadığımı defalarca açıkladım.

Ancak, Türkiye'deki şartlar içinde, müessese olma yolunda en çok görüntü veren ve bu konuda büyük adımlar atan kulübün de Galatasaray olduğunu söyler, dururdum.

Ancak..

Şimdilerde bu söylemimden uzaklaştım.

Buna da sebep G.Saraylı yöneticilerdir.

Zira, Galatasaray'ın yapısında, yanlış giden işlerin kamuoyu ile paylaşımı diye bir düşünce bulunmazdı. Her kulüp gibi Galatasaray içinde de sıkıntılar olur, bu durum "kol kırılır, yen içinde kalır" prensibi ile halledilirdi.

Mehmet Cansun'un Başkanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana, Galatasaray'ın bu düşüncelerden, hatta güzelliklerden süratli bir şekilde uzaklaştığını görüyoruz.

Amaç, şampiyonluk ise, bu kulübü yönetenler 14 yıl bu sonuca ulaşmamıştı.

Maddi sıkıntı ise, 14 yıl boyunca Galatasaray'da yaşanmıştı. Bu süre içinde Galatasaray'ı yöneten Başkan ve yöneticiler o günlerde de vardı. Ama, hepsi yönetici ve Başkan'dı.

Her işi, kulüp içinde çözmeyi prensip edinen bu yöneticileri gördükten sora, bugün onları bir kez daha takdirle anmak zorunda kalıyorum.

Düşünebilir misiniz, Galatasaray'ın Başkanı ile Asbaşkanı birbirine giriyor, bu konuda gazetelerin birinci sayfalarına kadar yansıyor, sonra iki yönetici kameraların karşısına geçip, milletle kafa bulurcasına, yanlışlığın üzerine yanlışlıklarını ekliyordu.

Ve bu çirkinlikleri sunanlara da, "Galatasaray Başkanı" veya "yöneticisi" etiketini yapıştırıyoruz.

Bizler, diğer kulüplerde bu tip işler olduğunda, "ne yapsalar yeridir" düşüncesiyle hoş görür, Galatasaraylı yöneticileri hep örnek gösterirdik.

Şimdilerde ise, işin suyunun çıktığının örneğini, Cansun-Altaylı ilişkisinin davranışlarında görüyoruz.

Demek ki, diğer kulüplerden ayrı düşündüğümüz Galatasaray'da aynı çirkinliklerle Türk sporunda boy gösterecek.

Artık güzellikleri değil, çirkinlikleri sunan kulüplere birini daha eklememiz gerekecek.

Yazık ki, çok yazık.

GÜRAY SOYSAL

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu