T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İşte Türkler'in Almanya gerçeği

Yine bir Arjantin ile Türkiye karşılaştırması yaptıktan sonra, Türkiye için her geçen gün büyük önem kazanan "Almanya'daki Türk vatandaşları" ile ilgili izlenimlerimize devam edeceğiz.

"Türkiye bir Arjantin olmaz" sözü eğer bu hükümetin "halktaki güvensizliği" devam ederse, buz üstüne yazılmış bir söz olarak kalır. Ne kadar "Türk halkı harama el uzatmaz, mağazaları yağmalamaz"dense de "aç insan her şeyi yapar" sözü haklı çıkar. Biz Arjantin ile aynı fırtınalı okyanusta yol almaya çalışan iki küçük gemi gibiyiz. IMF gibi "kurtarıcı filolar", Arjantin'i bu fırtınada yalnız bıraktı. IMF, Türkiye'nin 11 Eylül'den sonraki önemini kavradığı için "ek kredi" olanaklarını tanıyarak bizi şimdilik suyun üzerinde tutmaya çalışıyor. Ama "Arjantin battı ama bize bir şey olmaz" mantığına sarılır üretimi ve istihdamı "gözardı" edersek bizdeki fırtına çok daha beter olur.

Gelelim Almanya'daki Türk vatandaşlarının haline. İşte onlardan biri olan Sennur Sağlar'ın elektronik posta ile Münih'ten gönderdiği mektup:

Sayın Can Bey,

"Arjantin´i bırak, Almanya´ya bak" yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Yedi yaşımda Almanya'ya geldim, sosyoloji ve işletme okudum su an Almanya' nın en büyük araştırma merkezlerinden birinde çalışıyorum.

Almanca'yı güzel konuştuğum gibi Türkçe'yi de güzel konuşmaya özen gösteririm. Türkiye'nin nabzını her zaman yoklamaya gayret ediyorum. Buradaki Türkler'in bir çoğu maalesef, her iki kültür arasında bocalamakta, ne tam bir Türk olabiliyor ne de Alman, hem Türkiye'de dışlanıyorlar, hem burada, ne Alman siyasetine kafa yoruyorlar ne de Türk siyasetine. Böyle garip yaratıklar olup çıkıyorlar. Ama her şeye rağmen, Türkiye onlara kucak açmalı. Benden sonraki kuşak burada doğmasına rağmen, Alman olmaktansa Türklüğü tercih ediyorlar.

Almanlar'ın entegre kelimesini analiz etmeleri çok ilginçtir: Bunlara göre entegre olmak için kültürünü, dinini, örf ve adetlerini, dilini bırakmalı ve tamamen bunlara odaklanmalı. Oysa bunların var olan tek kültürü, bira kültürü.

11 Eylül'den sonra burada yaşadıklarım inanılmaz derecede korkunçtu. Otobüste, trende, çarşıda Almanlar'ın kin ve nefret dolu bakışları arasında bunlara göre ezilmem gerekiyordu. Yani Türk olduğum, dindar olduğum, türbanlı ve de Müslüman olduğum için bir eziklik duymalıydım.

Beni en çok şoke eden olay ise, Alman toplumunun, kendinden başka olan herkese nefret etmeye ne kadar hazır olduklarını farketmem oldu. 25 yıldır burada yaşamama rağmen, bunların dilini kendileri kadar güzel konuşmam, eğitimli ve güzel bir konumda olmam, Alman pasaportumun olması, inanın hiçbiri bir önem taşımamakta. Ben Türk olarak örf ve adetlerime bağlı kaldığım müddetçe asla onlardan biri olarak kabul edilmem, edilemem. Benim su an tek gayem, bunların çalışma disiplinini yakalamak, üstlenmek, bunu daha sonra Türkiye'mizde uygulayabilmek. Bunun için burada verdiğim mücadele, ki ev ararken, iş ararken, çarşıda pazarda, her zaman bir Türk olarak yaşadığım zorlukları Allah bilir.

Yani bunlara şimdilik bu yüzden göğüs geriyor ve de katlanıyorum. Çünkü benim bir hedefim iki misyonum var:

Birinci misyonum, Almanlar'a, hayat ve yaşam tarzımla, dinimizin güzelliğini, Türk kültürünün inceliğini farkettirmek.

İkinci misyonum ise buradaki Türkler'e her zaman için Türk olduklarını, Türkiye'ye ait olduklarını hatırlatmak, onları her iki kültürün kötü yönlerini değil de iyi yönlerini kendilerinde birleştirip, bunu Türkiye'ye devamlı taşımak ve onları güzel vatanımızın güzel geleceğine hazırlamak.

İşte Sennur Sağlar'ın mektubunda "Almanya gerçeği" bütün çıplaklığı ile gözüküyor.


25 Aralık 2001
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED