|
|
Afganlar'ın "Birinci Meclis"i
Zaman tünelinde bir tarih sahnesi gibiydi. Görkemli sarıklarının altında, haşmetli sakalların tamamladığı çehrelerdeki derin bakışlar... Büyük ve hikmetli işler başarmış çocukluğumuzun masal kahramanlarının tarih sayfalarından fırlayıp beyaz ekrana yansıyan izdüşümleri gibi duruyorlardı. Aslında olay tümüyle masalsı bir zaman ve mekan düzleminde ele alınamayacak kadar yalın ve somut. Hafta sonu (Afganistan için hafta başıydı) Kur'an tilaveti ile başlayan yeni hükümetin görevi devralma (kimden?) merasimini izlerken ilk anda bende uyandırdığı çağrışımlar, tüm masalsı boyutuna rağmen, zihnimde tarihi tekerrür fikrinin canlanmasını engelleyemedi. Ortada bir devir teslim sözkonusu idiyse kim neden devrediyordu görevini. Görevini devreden Taliban olmadığına göre meşru sayılan yönetime iktidar hakkının iadesi gerekmez miydi? Rabbani, verdiği bunca iktidar savaşından sonra, hem de galip olduğu halde neden makamını, görevini, sorumluluklarını devrediyordu? Bu soruların, günlük siyasetin gürültüleri içinde kaybolup gidecek cılız itirazlardan ibaret olduğunun farkındayım. Ancak ben yine de yarı masalsı, yarı tarihi çağrışımlardan hareketle bir gelecek okuması yapmanın daha yararlı olacağını düşünüyorum. Bu gelecek okuma denemesi Toffler türü futuristik iyimserlik içermiyor ne yazık ki. Çünkü bu masalsı kahramanları bir araya getiren elektronik güdümlü akıllı füzeler olsa da elektroniğin büyülü dünyasından fazla nasiplenemeyecekler. Daha yalın, kaba bir toplum mühendisliği, siyaset tasavvuru zihin haritalarının koordinatlarını çıkarmakla meşgul olacaklar. İşin tarihsel boyutuna gelince; 80 yıl önce yaşanan Birinci Meclis deneyiminin Afgan versiyonu ile karşı karşıya olduğumuz düşüncesi beynime hucüm etti adeta. Sanki tarih-i tekerrür oyununun birinci perdesiydi sahnelenen. Muhteşem sarıkların altındaki kafaları, o kafanın zihin dünyasını, kültürel atmosferi temsil eden çehreleri altı ay sonra tekrar görebilecek miyiz acaba? Bir tür koalisyonu çağrıştıran siyasi tabloda, galiplerin simgelediği toplumsal taban tutunabilecek mi? Yoksa Toynbee'nin zeolatlığın sembolü olarak işaret ettiği Afgan toplumu herodianlığa mı evrilecek? Bundan elli yıl önce Afgan örneğinden hareketle yaptığı medeniyet çözümlemesi şimdi uygulamaya geçiriliyor gibi. "Tarihin arkaik çöplüğünde yok olmaya mahkûm" gördüğü zealotluğun yerini, "modern Batı karşısında orijinal bir değer üretme şansı olmayan herodian tutum" mu alacak? Daha güncel söylemle global McCarthyizm iş başı yapmış görünüyor. Afgan toplum yapısını bir anda dizayn etmenin sanıldığından daha karmaşık, zor bir proje olduğunun Batılılar da farkındadır.. Bu karmaşıklık nedeniyledir ki, olağanüstü güç gösterisi sonucunda toplum mühendisliği iş başına geçebildi. Sonuç alıp almayacağını kestirmek zor. Ancak ilk sahnenin bir tür Birinci Meclis provası görünümü verdiği de aşikar. Esas soru burada düğümleniyor. Afganlar'ın 'İkinci Meclis'i olacak mı?
Bunun cevabını vermek için elimizdeki karinelere bakarak bazı çıkarsamalarda bulunabiliriz. Örneğin, her gün binlerce çocuğun açlık ve soğuktan öldüğü bir ülkede Budha heykellerinin tamiri için 150 milyon doları şartlı kredi olarak veren medeni dünyanın tutumuna bakarak... Ya da medeni dünyanın, akıllı füzelerin yakıp yıktığı evlerini terkeden binlerce Afgan kadının durumuyla değil de kaç kadının burkasını çıkardığı ile ilgileniyor oluşuna bakarak... Tüm bunlara bakarak, Afganlar'ın 'İkinci Meclis'lerinin olup olmayacağı hakkında fikir yürütülebilir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |