![]() |
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]() İngiliz pazar gazetesi Observer'de çıkan, "Üsame kaseti tezgâh" haberi pazartesi Milliyet'te neredeyse tam sayfa manşet oldu, Hürriyet'te de dış haberler sayfasının tepesine kuruldu. Bu haberin tâkibini, ya da sütunlarda yorumlanmasını bekleyenleri şaşırtan bir gelişme yaşandı ertesi gün: Gazetelerin hiçbiri haberi devam ettirmedi, küfreden bir 'mustagrip' dışında konuyu sütununa taşıyan yorumcu da çıkmadı... Bu gerçekten hareketle bir tezim var benim: Habere iki gazetede önemli yer verilmesi haber sıkıntısı çekilen bayram günlerine özel bir kaza; ne manşet atacaklarını düşünürken, itibarlı Observer'da yer alan haber imdatlarına yetişti... Ardından, dünya jandarmasının medya kolu uzanabildiklerini uyarmış olmalı. Dünya basını da, geçen hafta sonundan beri, Üsame bin Laden kasetini unutmuşa benziyor... Olur böyle vak'alar. Kasette yer alan, muhtemelen görüşmenin videoya kaydedildiğinden haberli tek kişi olan, sonradan yalnızca "Şeyh" sıfatıyla anılan kişinin kim olduğunu merak etmiyor musunuz? Konuşmanın bir yerinde, Bin Laden'i tahrik için "Türkler de dinden çıktı" diyen kişiyi kast ediyorum... Şahsen kaseti izlediğim ilk andan itibaren sürekli "CIA Şeyhi" diye anmaya başladığım o zâtın izini sürüyorum. Çeşitli kaynaklarda kimliği hakkında çelişkili bilgilere rastladıkça ilgim daha da artıyor... Kasetin açıklanmasından hemen sonra, gazeteler, "O zât Suudlu bir şeyh, adı da Ali Saeed al-Ghamdi" bilgisini ulaştırdılar. Observer, "İstihbarat kaynaklarının verdiği bilgiye göre" diye özellikle vurguladıktan sonra, "Al-Ghamdi" diyor, "Mekke'deki bir ilâhiyat okulunda doçent." Gazete, Suudlularla da konuşmuş, onlar, "Lehçesine bakılırsa, ülkenin güney-batısından, aşağı Hicaz veya Asir bölgesinden biri" demişler 'Şeyh' için... Observer, "Uçak kaçıran 19 kişiden Suudlu 15'inin çoğu da aynı bölgeden" ayrıntısını ekliyor... 1994 yılında, 'tehlikeli bulunduğu için', yönetim, vaaz vermesini yakalamış al-Ghamdi'nin, o tarihten beri ancak kenar mahallelerde cemaate hitap edebiliyormuş... Amerikan istihbarat kaynaklarından iyi haber almasıyla tanınan New York Times (NYT) ise farklı bir isim veriyor 'Şeyh' diye anılan kişiye ve farklı bir portre çiziyor. NYT'ın 'Şeyh' dediği kişinin adı Halid al-Harbi. Kasette Üsame bin Laden'i destekleyen Suudi dinadamları ve âlimlerinden söz etmiş olsa bile, al-Harbi'nin kendisi bir dinadamı veya âlim değil, Afganistan, Bosna ve Çeçenistan'da savaşmış bir Suudluymuş... Kasette görülene kadar Suud rejimiyle sürtüştüğü duyulmamış al-Harbi'nin... Bir çatışma sırasında vurulup iki bacağını kaybetmiş... NYT da, teypteki lehçenin, Şeyh'in Hicaz veya Asir bölgesinden olduğuna işaret ettiğini bildiriyor… CNN de, kasetteki 'Şeyh'in al-Harbi olduğu kanaatini duyurdu. Suudlu yetkililer, kaseti izlerken, önce "Bu, al-Ghamdi" demişler, sonra adamın yerinden kımıldamadığını fark edince, "Bir dakika" demiş içlerinden biri, "Adamın bacakları yok…" Sonra da al-Harbi adına ulaşmışlar... Arap gazetelerine bakıldığında, onların da, "Şeyh kim?" sorusuna cevap aradığı görülüyor. Suud sermayesiyle Londra'da çıkan 'Al-Sharq-ul Awsat' (ŞE) gazetesi, 'gerçek kaynaklar' dediği kişilere dayanarak hazırladığı haberinde, "Şeyh'in adı Halid Odeh Muhammed al-Harbi" diyor. Afganistan'da savaşmış, Bosna'da yaralanmış. ŞE, haberinde, 'Ebu Süleyman' diye de anılan dinadamı al-Ghamdi ile 'Afganistan gazisi' dediği al-Harbi'nin aynı kişi olduğuna inanan istihbarat kaynakları olduğunu da yazıyor. Al-Ghamdi, dokuz yaşına giren oğlu Süleyman'ı yanına alarak Eylül ortalarında Afganistan'a gitmiş... Kendine özgü sebeplerle nüfus sayımı yapılmayan Suudi Arabistan'da kişilerin birbirine karıştırılmasını doğal karşılamak gerekiyor. "Al-Harbi ile al-Ghamdi aynı kişi olabilir" diyen EŞ, bu konudaki haberinin sonuna şu notu da düşmüş: "Suudi Arabistan'da Ali Saeed bin al-Ghamdi adlı bir âlim yok; çok ünlü bir dinadamı var, ama onun adı Muhammed Saeed al-Ghamdi. Suudi Arabistan'ın al-Baha bölgesinden olan Şeyh Al-Ghamdi Mekke'deki Ümmü'l Qura Üniversitesi'nde ders veriyor. Ancak, onun Afganistan'la hiçbir ilişkisi bulunmuyor." ŞE, "Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre, kasetteki Şeyh, Halid Odeh Muhammed al-Harbi" demeyi ihmal etmemiş... Kaseti izlemiş olanlar hatırlayacaktır: Karşısındakine yaranmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan 'Şeyh', eldeki malzeme bitince rüyalardan söz etmeye başlıyor. Tanıdığı bazı Suudlu dindamlarının 11 Eylül eylemlerine benzer olayları rüyalarında gördüklerinden bahsediyor. Adını andıklarından biri Şeyh Salih Şuaybi. Oysa ŞE bu kişinin gerçek adının Salih al-Şakik olduğunu tespit etmiş... Bu kısa araştırmamız, kaset projesinin ne kadar zor şartlarda gerçekleştirildiğini, Üsame bin Laden'i gaza getirip konuşturmak üzere görevlendirilen kişinin yeterince hazırlanamadan yola çıkmak zorunda kaldığını düşündürüyor. Bu sebeple de, fazla âşinâ olmadığı kişilerden söz ederken adları ve olayları birbirine karıştırıyor 'Şeyh'... Büyük emek sarf edildiği için CIA'nin "Mutlaka açıklayalım" baskısı sonucu kaseti açıklamak zorunda kaldığı anlaşılan ABD yönetimi yaptığına pişman gibi... Öyle olmasaydı, kasetle ilgili hikâyeleri ben değil, o bildik tipler sürdürürlerdi.
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |