Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Dudak uçuklatan isimYıllar önce, Ankara'daki Sheraton Oteli'nde, basına tanışma yemeği veren bir işadamları örgütüyle birlikteyken, çok çok ünlü bir işadamı, başında bulunduğu firmanın savunma sanayiine yaptığı katkıları anlatırken, medyadan gördükleri kösteğe de işaret etmişti. Çok çok ünlü bir gazetecinin ürünlerini mercek altına aldığını öğrenmişler ve sevinmişlerdi; "Ancak" dedi işadamı, "Bir aracıyla gönderilen haber bizi yıktı: Ünlü gazeteci aleyhimize yayın yapmaya karar vermiş, kendisine bayağı yüklü bir ödeme yapmadığımız taktirde bizi perişan edecekmiş..." Yemeğin kursağımda kaldığını tahmin edersiniz... Duyduğumuz 'tam bir şantaj gazeteciliği' örneğiydi. Ancak, işadamının adını verdiği meslektaş öylesine dağları bile korkutan üne sahipti ki, kulaklarıma inanamadım. Büyük salonda yüz kişiye yakın insandık; kendi çaplarında ünlü en az yirmi gazeteci vardı aramızda. O kadar meslektaş arasından, bir tek o çok çok ünlü gazetecinin o sırada çalıştığı gazetenin Ankara temsilcisi itiraz etti duyduklarına... Bir de ben... O günden beri, kulaklarım, aynı meslektaş hakkında duyduğum benzer haberlerle çınlayıp duruyor... O gazetecinin, yazdığı yazılar ve yaptığı programlarla çok kişinin canını acıttığını bildiğim için, dedikoduların kuyruk acısı olanlar tarafından çıkarıldığına inandım hep... Şöyle düşündüm: İşadamları aleyhte yayın yapacağını duyunca susması karşılığı adama rüşvet teklif etmiş, sonuç alamayınca "Rüşvet istedi, vermedik" çamurunu atmışlardır... Bir gazetecinin kalemini veya mikrofonunu satmasına inanamam da, bir işadamının Makyavelist davranışı mâkul görünür bana... "Arazi ihtilâfı çözmesi karşılığı bir milyon dolar rüşvet verilen ünlü gazeteci" tartışmalarına, medya dünyasını da iş âlemini de yakından tanıyan Akşam yazarı Yalçın Pekşen iki önemli yazıyla katkıda bulundu. Pekşen, konuyu ilk ortaya atan Emin Çölaşan'ın yakın dostu; pek çok konuda onunla aynı düşünceye sahip olduğu biliniyor. Bu yüzden, ilk yazısında, "Ben de aynı kişinin yedi milyon dolar rüşvet aldığını duymuştum" diye yazınca, başta ben, herkes kulak kabarttı... "1 milyon dolarlık gazeteci kim?" başlıklı yazısında (12 Ekim 2000), Yalçın Pekşen, ortaya atılan iddiayı özetledikten sonra şunu yazdı: "Veren belli, ne için aldığı belli, parayı getiren kurye belli, sadece alan belli değil. İstesem, sevgili dostum Emin'e telefonu açar öğrenebilirim ama inanır mısınız merak bile etmiyorum. Sanırım ben de biliyorum ama ben de söyleyemiyorum. Gerçekten söylenecek gibi değil; gerçi önünde-sonunda ortaya çıkacaktır ya, bunu ilk kim ve nasıl söyleyecek ona emin değilim. Çünkü duyanın dudaklarının uçuklaması işten bile değil." "Duyanın dudaklarını uçuklatacak" kişi acaba kim olabilir? Rauf Tamer sizce bu tanıma uyuyor mu? "1 milyon alan gazeteci" dedikodusu çıktığı andan itibaren kast edilenin kim olduğu da kulağıma fısıldandı; ancak ne o an, ne de Sabah yazarı köşesinde okurlarına veda ettiğinde dudaklarım uçukladı diyemem. Sanıyorum, Yalçın Pekşen de ihalenin Rauf Tamer'e çıkmasına şaşırmıştır, ama dudakları uçuklamamıştır… Akşam'daki yazısında, dedikodu kulağına ulaştığında ilk aklına gelen 'gazeteci'nin kim olduğuna dair ipucu vermiş, adamın koordinatlarını tarif etmiş Yalçın Pekşen. Okuyun bakalım ihalenin üzerine kaldığı Rauf Tamer'e uyuyor mu o tanım: "Birkaç yıl önce, çok çok çok ünlü bir işadamımız (adı bende saklı), yine çok çok çok ünlü bir gazetecinin kendisiyle ilgili bir konuyu örtbas etmesi için, 7 milyon dolar istediğini bana söylemişti. Ve parayı ödemiş, dosyayı örtbas ettirmişti. İnanmadım; yemin-billah etti. -Kendimi de okkanın altına atacak böyle bir çamuru niye atayım ki? diye ısrar etti. Ben o zaman adlarını veremeyeceğim için olayı gündeme getirememiştim. Çölaşan'ın elinde kanıtlar olmalı ki, adını vermese bile getirdi. Sanırım aynı kişiden söz ediyoruz." Siz ne diyorsunuz; Yalçın Pekşen'in bu satırlarla kast ettiği kişiyle Emin Çölaşan'ın "Evet, o" dediği Rauf Tamer aynı kişi olabilir mi? Bana olamaz gibi geliyor. Bir gazete yazarının bir kişiyle ilgili bir konuyu örtbas etmek üzere yedi milyon dolar istemesinin (ve almasının) mâkul bir tarafı yok; hangi yazar kalemiyle yedi milyon dolarlık rüşvete bedel bir zarar verebilir ki? O yüzden, Pekşen'in kast ettiği kişinin bir yazardan daha öte 'etki' özelliği olmalı… Gazetesinin manşetini günler boyu makinalı tüfek gibi kullandırabilecek bir patron… Ya da sınırsız yetkili bir yayın yönetmeni… Veya, bir programıyla ocak söndürebilecek bir televizyon programcısı… "Sanırım aynı kişiden söz ediyoruz" diyen Akşam yazarı, Hürriyet'teki fikirdaşının, ortaya Rauf Tamer'in ismiyle çıkması karşısında herhalde çok şaşırmıştır… Rauf Tamer'in arazi ihtilâfı halledecek bir konumu olmadığı bir tarafa Egebank'la ilgisi de 320 bin dolarlık bir krediyle sınırlı… Yalçın Pekşen'in "Çok çok çok ünlü bir işadamımız" diye tanıttığı kişiden aktardığı "Çok çok çok ünlü bir gazeteci" ile ilgili iddia, bana, yıllar önce "Çok çok ünlü bir işadamı" tarafından dile getirilip onlarca gazetecinin kulak misafiri olduğu "Çok çok ünlü bir gazeteci" ile ilgili iddiayı hatırlattı… Ancak bizim duyduğumuz isim Rauf Tamer değildi. Sanırım Yalçın Pekşen'le aynı kişiden söz ediyoruz… Acaba o ismi ilk telâffuz eden kim olacak?
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|