Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Medya, Filistin ve 'Radikalizm'Filistin'de yaşanan trajediyi aktaran medya, sık sık 'radikal örgütlerin olaylara karışmasıyla tırmanan gerilimden' bahsediyor. Filistinliler'in mücadelesi, 'radikalizm', 'örgüt' ve 'gerilim' kelimelerinin yan yana gelmesiyle 'saldırganın' bakış açısına uygun bir değerlendirmeye öteleniyor hemen... 'Egemen kamu dili'ne göre, işgalci devletin karşısına çıkan her direniş 'radikalizm'le etiketleniyor. Çünkü bunun Batılı sıradan bir vatandaşın "gündelik bilincindeki' olumsuz karşılığı çok iyi biliniyor. Medyanın sunumu ile, Filistinli çocukların ellerinde taş ve sopalarla, dünyanın 'en gelişmiş adam öldürme mekanizması'na karşı, vatanlarını korumak üzere verdikleri mücadelenin adı 'radikalizm' oluyor. Halk gaspının politikalaştırılması ile karşı karşıyayız yani ve bunun üzerine inşa edilmiş 'sahte kamu dili'nin en etkili enstrümanı ise medyanın haber verme ve yorum aktarma biçimi. Adam öldürme konusundaki en gelişmiş 'askeri mekanizma'nın saldırgan tutumlarına karşı en temel haklarını korumaya çalışan bir halkın çocuklarına 'radikalizm' etiketlemesi yapılması, işgalci gözüyle olaylara bakmanın ne kadar derinden yakaladığını gösteriyor medyayı. Bunun ardından Filistin'in mazlum çocuklarının haklarını savunuyormuş 'gibi' yapmak ise 'hayat'ın ve 'ölüm'ün bütün o katışıksız mesajlarını baştan savmak oluyor sadece... Filistin meselesi bir kere daha göstermiştir ki, dünyanın geldiği noktada bir hakkı savunmak sadece yeterli silah gücüne sahip olmak ya da jeo-politik'i veya jeo-strateji'yi iyi değerlendirmekle sınırlı bir faaliyet olmaktan çıkmıştır. Hakları gaspedilen Filistinliler'in karşısına duyarsızlığın en acımasız biçimiyle dikilen 'kamu dili' ve 'egemen siyasa', artık 'politika' üretmiyor, 'iletişim' üretiyor. Medyanın ürettiği ise iletişime dair birşey olmaktan çoktan çıktı, politikanın ta kendisi haline geldi. Bu noktada birşeye dikkat etmek gerekiyor. Medyanın 'iletişim' yerine 'politika' üretmesi, haberin ve yorumun politikaya alet olmasına indirgenecek bir etkinlik değildir. Bununla sınırlanamaz. 'Egemen/sahte kamu dili'nin içinde ve içinden konuşan her 'kamusal özne' ister istemez bir hakkın savunulmasına karşı çıkan ya da bir hakikatin dillendirilmesini 'sulandıran' bir etkinlik üretir. Hakkı gaspedilen açısından bunun adı 'diplomasi'dir zaten. Bugünkü haliyle saf iletişim bu nedenle hakkı gaspedilenin karşısına dikilen 'politika'dır. 'İç tehdit' değerlendirmelerinin kısmi ya da yerel bir uygulama biçimi olmadığı, bütün dünyada hızla yayılan bir virüs gibi her yerdeki ulusal politikaları etkilediği gerçeğine bir de bu gözle bakmak gerekir. 'Globalleşme', ekonomizmin çıkarlarına uygun gelmeyen herşeyi ya sıkıcı ilan ediyor ya da tehlikeli. 'Sıkıcı' ilan edilenleri biliyoruz artık, her türlü hakikat arayışı, piyasanın işine acilen yaramayan bilgi edinme çabaları ve 'sahici kamu dili' üretimi... Tehlikeli ilan edilen ise 'sahte kamu dili'nin işe yaramazlığını sergileyecek siyasi pratikler... İşte 'sahte kamu dili'ni değiştirecek siyasi pratiklerin karşısına dikilen troikadır, 'radikalizm', 'örgüt' ve 'gerilim.' Ve bunu, ulusal politikaları dünyanın her tarafında kuşatarak bir 'iç tehdit' kısırlığına düşürecek şekilde yaygınlaştırmanın ve derinleştirmenin adı 'globalleşme.' Bu zihinsel kurgunun önüne geçebilecek bir 'duruş' ise jeo-politik'e ve jeo-strateji'ye göre ayarlanmaktan çok daha önemli. Filistin'de hakları gaspedilen insanların direnişlerine, 'radikal örgütlerin tırmandırdığı gerilim' gözlüğüyle bakmak, 'iç tehdit'in artık ulusal politikaları etkilemekle sınırlı kalmadığını, 'sahte kamu dili'nin 'iç'i, bizzat 'dil'i ele geçirdiğini gösteriyor. Ve asıl mesele de burada. Önümüzdeki en önemli sorun 'gerçek bir kamu dili'nin imkanları konusunda nerede durduğumuzla ilgili. Şu anda uluslararası sözleşmelerin kabulünün dışında bulunduğu birçok yerleşim biriminde işgalci devlet konumunda bulunan İsrail'e 'işgalci' demekten kaçınarak, Filistinliler'le ilgili haberlerde sık sık 'terörizm' imasında bulunan medyanın kullandığı dilin, haber alma hakkına karşı duruşunun irdelenmesi bile bu kamu dili arayışı için çok kritik aşamaları sergileyecektir. Maalesef kendimize yakın bulmayı beklediğimiz 'kamu dili' kullanımlarında bile sahicilik son derece düşük dozlarda yer edinebiliyor. Sahicilik adına ya vıcık vıcık bir metafizik 'teşhirciliği' yapılıyor ya da bundan kaçınmak adına 'egemen kamu dili' en hoyrat örnekleriyle dillendiriliyor. Oysa, hak adına, hakikat adına ve siyasi doğruluk adına bir varoluşu ve bunun siyasi temsilini taşıyacak bir 'sahici kamu dili'ni yaygınlaştırmak bugün her türlü çabanın üstünde bir önceliğe sahiptir. Hakları gaspedilenlerin yanında yer almanın en derin ve tutarlı biçimi de budur.
ocelik@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|