YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...


  Arşivden Arama

 

 

FP dâvâsının encâmı

Fazilet Partisi üzerindeki flûluğun sona ermesi hem bu partinin, hem de Türkiye'nin siyasî istikrarı ve sistemin normalizasyonu bakımından büyük bir önem arzediyor. Hal böyle olmakla birlikte, partinin kapatılıp kapatılmayacağı hususunda, irade sahiplerinin kolay bir karara ulaşamadıkları açıktır. Şimdiye kadar çoktan sonuçlanması gereken dâva, aşağıda izah edeceğimiz bazı ciddi sebepler dolayısıyla bugüne kadar tehir edilip durdu. Son olarak Meclis Başkanlığı seçimlerinde de gereken vazife yerine getirilecek ve Fazilet Partisi'nin kapatılma dâvası, şöyle böyle ay başına kadar sonuçlandırılmış olacak.

Hangisi? Şâyiâ mı, analiz mi?

Geçen gün kaleme aldığımız "FP Falı" yazısında, ufukların fazla kapalı olmadığını söylemiştik. Nitekim Avrupa Birliği ile temasa geçen Sayın Recai Kutan da, partinin kapatılmayacağını ileri sürmüyor muydu? O gün de işaret ettiğimiz gibi, Sayın Kutan bu kanaatini, Türkiye'nin AB'ye girecek olmasına istinad ettiriyor. Biz de o yazımızda, bu gerekçenin yeterli olmayacağını; kapatmama gibi bir kararın, bazı iç siyasal gerekçelerinin de bulunması gerektiği vurguluyorduk.

Bunlara işaret etmeden önce şunu söylemeliyim ki, biz uzun zamandır, FP'nin kapanmayacağı gibi bir kanaate sahibiz. Bunu çoğu dostlarımız bilirler. Meselâ gazetemizin değerli yöneticileri, meselâ Şeref Malkoç, meselâ Metin Kalkan, meselâ Erol Olçak, Ö. Ziya Belviranlı, meselâ Ankara'da DKD Enstitüsü Başkanı Abdurrahman Çelik vs.

Şöyle böyle yaz ortalarından beri oluşmuş bir kanaat bu. Bunun içinde bazısı olumlu, çoğu da olumsuz binbir duyum vs. de yok değil. Fakat biz bu köşedeki analizlerimizi, genellikle duyumlara istinad ettirmediğimiz için, çoğu zaman bunları kullanmayız. Çünkü, gücünü şâyiâlara borçlu olan yorumların, çoğu zaman boş çıktığı tecrübelerimizle sabittir. Bu hususta kimisi bir Anayasa Mahkemesi üyesine, kimisi bir haber örgütü mensubuna istinad ederken, kendisine ulaşan duyumu genellemeye kalkışırlar. Dolayısıyla fısıltı haberleri, muhakemeye dayalı analizlerin önüne geçebiliyor. Neticede de piyasaya aktarılan sansasyonlardan geçilmez oluyor. Hele bir de irtica patentli konjonktürel iniş-çıkışları hesaba katarsanız, büsbütün içinden çıkılmaz bir hale gelir meseleler.

Yazdan sonbahara müstakar çizgi

Bu bakımdan biz size, şuradan veya buradan edindiğimiz bir duyumu veya kanaati aktarmayacağız. Peki ne yapacağız? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana, müstakar bir çizgi halinde takip ettiğimiz mantığa uygun yeni bir yorum geliştireceğiz. Ve diyeceğiz ki, -inşaallah yanılmamış oluruz-, büyük bir ihtimalle, Fazilet Partisi kapanmayacak gibi görünüyor diyeceğiz.

Son Murat Demirel, dolayısıyla Süleyman Demirel'in yakın çevresini de ilzam eden operasyonlar, bu husustaki kanaatlerimizi daha bir kuvvetlendirmiş kabul edilmelidir. Bunun mânâsı şudur: Türkiye'de zaten tahrip olmuş merkez sağın, yeniden tahribi imkânı böylece sona erdi. Yani yeni oluşum terânelerinin önü şimdilik alınmış sayılmalıdır.

Asıl bundan öncesi, yaz ortaları önemli. Eğer Sayın Yılmaz yaz ortalarında, hem de Avrupa Topluluğu'na taraftar gözüken kesimlerin de muhalefeti ile Yüce Divan'a gönderilebilse idi, hemen arkasından onu Çiller takip edecekti. Çiller ve Yılmaz'ın Yüce Divan'a gitmesi halinde de merkez sağ daha bir istikrarsızlaşacak; yeni oluşum çığırtkanlıkları ile Türk siyaseti büsbütün alabora olacaktı. Bu istikrarsızlık ortamında, yeni istikrar arayışları ciddi biçimde nüksedecekti. Yeni ve erken bir genel seçim, böylece ihtiyaca dönüşecekti. Kuşkusuz öyle bir kargaşa, Türkiye'yi genel seçime götürmeye kâfi gelemezdi. İşte daha o sıralarda, Yılmaz'ın Yüce Divan'a gönderilmesine, sırf bu sebeple karşı çıkmıştık. Eğer gönderilebilse idi, sırf genel seçim şartlarının teşekkülü için, Fazilet Partisi'nin kapanması yüzde yüz hale gelecekti.

Nitekim Sayın Devlet Bahçeli, böyle bir hazırlığın içine zaten girmişti. Yaz boyunca gezmediği Anadolu ili bıraktı mı? Yılmaz'ın Başbakan Yardımcılığı'na karşı çıkışının altında da böyle bir sebep yatıyordu. Sonra sonra tabii ANAP da aynı havalara kaptırdı kendisini. O da seçim beklemeye, seçim yatırımı yapmaya başladı.

Şimdi dikkat edin!.. MHP ve ANAP'ta seçim beklentisi, seçim kaygısı var mı, yok mu? Hiçbir eseri gözükmüyor. Bu arada, Türkiye siyasetini istikrarsızlaştırmaya soyunan Sayın Demirel'in, 15 Ekim İzmir hazırlıkları da tam bir seraba dönüştü. İlhan Bey'in bütün gezi takvimi iptal edildi. Ayrıca, Vehbi Dinçerler'in rahatsızlığı da yatışmış sayılmaz mı?

Seçim ihtimali kalmadı

Netice? Netice şu ki FP problemi, genel siyasal konjonktürden tamamen ayrışarak, kendisiyle sınırlı bir dâvâ haline dönüştü. İşte bu sonuç önemli!.. Zira ülkeyi seçime götürecek şartlar büsbütün ortadan kalktığı için, FP davasından geniş siyaset yasakları asla beklenemez. Hele hele 70 milletvekiline siyasî yasak? Olamaz böyle bir şey!.. Hatta hatta partinin kapanması ihtimali bile alabildiğine zayıflamış kabul edilmelidir.

Ayrıca bu dâvânın açılması da siyasî değil miydi? Sebep Küskünler Hareketi'ne iştirak ve seçimlerin sabotesine çalışmak!.. O şartlardan şimdi eser yok. Şimdiki siyasal şartlar da yerine oturduğuna göre?..


16.EKİM.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...