Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Ben sana hayran, sen cama tırman!..Bugün Egebank'ın boşaltılmasına ilişkin kopan fırtınaları, medyatik infazları, doğal karşılıyoruz.. Sanki Türkiye'de herşey böyle kamuoyuna açık biçimde ele alınırmış gibi bakıyoruz "Egebank olayı"na.. Oysa aynı tür "banka-boşaltma operasyonları", daha önce de yaşandı. Ve Egebank'la birlikte beş bankaya el koyulmadan önce, başka bankalar da kamulaştırıldı.. Ayrıca son kamulaştırmada, Egebank'tan başka beş banka daha "Mevduat Sigorta Fonu"nun malı oldu.. Ama hiçbirisi, Egebank kadar şeffaf bir süreçte yaşanmadı.. Hiçbir boşaltılmış bankanın patronu, Murat Demirel kadar teşhir edilmedi.. Ve medya, hiçbirinde, şimdi Egebank olayının üzerine gittiği ölçüde, sorumluları sorgulamadı.. Sebep, belli.. Çünkü Süleyman Demirel, iktidarda değildir.. Cumhurbaşkanlığı makamında kalmamıştır.. Elinde kamu gücü yoktur.. Başka bir deyişle, medya sermayesi, artık Süleyman Demirel'e mecbur ve muhtaç değildir.. Şimdi medyatik infazların odağında, sadece Murat Demirel yok.. "Demirel" adı da bitiriliyor, bu son Egebank soruşturmasının yansımalarında.. Demirel'in Cumhurbaşkanı olduğu ve "28 Şubat rejimi"nin hüküm sürdüğü dönemde, İnterbank da boşaltıldı ve kamulaştırıldı.. Bu bankanın Cavit Çağlar'a ait olduğu son dönemde, usûlsüz krediler verdiğini, yeminli murakıplar hergün rapor ettiler.. Banka, 64'üncü madde kapsamında, yani kamu gözetimi altındayken, Cavit Çağlar'a, özelleştirmeden ikinci bir banka (Etibank) daha verildi.. Ve İnterbank'a el konulmadan hemen önce, Etibank'daki yüzde 50 hisse, bankanın diğer ortağı olan medya grubuna devredildi. Cavit Çağlar'a ait olan ve yüzlerce milyon dolar yatırımı taşıyan NTV televizyon kanalı da, Doğuş grubuna satıldı.. Kimse, bugün Egebank ve Murat Demirel'e sorulan hesapları İnterbank'a ilişkin olarak sormadı.. Çünkü o zaman Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı'ydı.. Ayrıca, bütün alış-verişlerde, medya da vardı.. Gelelim, Türk Ticaret Bankası'nın, Milliyet ve Yeni Yüzyıl gazetelerinin, Korkmaz Yiğit'e satılması olayına.. Hürriyet yazarı Zeynep Atikkan, dün köşesinde soruyordu: -"Devlet, mali sektör, medya, iş dünyası" dörtgeni içindeki vıcık vıcık düzenin sadece birkaç halkası bugün ortaya dökülüyor... Bu kadar pislik ortaya çıkmışken, bu bankaları denetlemekle mükellef kurumlardan neden hâlâ hesap sorulmuyor? Banka satarken yakalanan bir Başbakan, nasıl oluyor da hükümete geri çağrılabiliyor? Basın neden bunun takipçisi olmuyor? Atikkan'ın sorusuna biz cevap verelim.. -Mesut Yılmaz da iktidardan uzaklaşır ve medyanın ondan beklentisi kalmazsa, geçmiş olayların da üzerine gidilir.. İşin gerçeği bu değil mi? Medya, göbeğinden devlete ve siyasete bağımlı.. Devlet ve siyaset de, medyayı kullanırken, hem onlara çıkar sağlıyor, hem de kendisi kullanılıyor. "Demirel'in görev süresi uzatılmalı" diye medya kampanyaları açanlar, İnterbank'ı, Egebank'ı ve "medya-banka" ilişkilerini o zaman bilmiyorlar mıydı? Ama burası Şark!.. Düşmeye gör.. Bütün sorumlular, düşenin başına üşüşür!..
ŞAKA Arkadaş'ın düzeltmesi..
Rauf Tamer'in "arkadaş"ı Güngör Mengi, dün şöyle yazmış.. -"Rauf Tamer'le gazete üst yönetimi" olarak yaptığımız değerlendirmede, Tamer'in gerçek ortaya çıkana kadar yazılarına ara vermesi "ortak kararı"na vardık.. Oysa, bir gün önceki Sabah'ın manşetinde şöyle deniliyordu.. -İddialarda adı geçen Rauf Tamer, dün "Sabah yönetiminin aldığı kararla", aklanıncaya kadar yazılarına ara verdi. Neyse.. Güngör Mengi'ye aferin!.. Demek "Sabah"ta, arkadaşlığın izleri hâlâ var!.. Şaşırtıcı bir olay bu..
BABA OLMAK
Susmak, Demirel'e yakışmıyor!..Süleyman Demirel'e susmak ve pusmak yakışmıyor.. Hergün yeğeninin adında, "Demirel" soyadının yıpratıldığını, yok edildiğini sessizce ve ezilerek izlemek, Süleyman Demirel'e yakışmıyor. Demirel adını dilim dilim kesip, yok edenlerin kimler olduğunu, Egebank'a taş çıkartacak nice işlere bunların karıştığını Demirel'in kendisi bilmiyor mu? Madem iş bu safhaya geldi, Süleyman Demirel de konuşmalı artık. Türk toplumuna, siyasetine ve medya dünyasına son hizmetini yapmalı.. -Yeter artık bu Japon işkencesi, demeli.. "Temiz toplum" ve "şeffaf devlet" için, siyasette, ekonomide, idarede ve medyada bildiği "rutin-dışı"lıkları açıklamalı.. Susmanın, oturup "acaba bugün ne olacak" diye beklemenin, ne kendisine, ne ailesine, ne de ülkeye bir yararı var. Arkasında bu kadar birikim ve mücadeleler bulunan bir isim, böylesine arazi olur mu, kriz ailesinin fertlerini tehdit ederken?.. "Baba"lar, "baba" gibi davranmalıdır. İşin raconu budur!..
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|