انتخابات وعود انتخابات حزب العدالة والتنمية 31 مارس 2019 | إعلان انتخاب حزب العدالة والتنمية

البيان الانتخابي حزب العدالة والتنمية

Aziz Milletimiz,

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, Cumhurbaşkanımız ve Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın  liderliğinde, 12 yıllık iktidar dönemimizde yaptığımız büyük dönüşümler, ulaştığımız zorlu hedeflerle,  Türkiye’nin yükselen, güçlü bir ülke olabileceğini gösterdik.  Kaynak Türkiye diyerek ve milletimize güvenerek yola çıkmıştık. Kaliteli ve istikrarlı bir yönetimle nelerin başarılabileceğini, hayallerimizin sınırlarını nerelere kadar genişletebileceğimizi hep birlikte gördük.

12 yıllık iktidarımızın “demokratik istikrar” zemininde sağladığı başarılar, bölgemizde ve küresel düzeyde AK Parti’yi bir marka haline getirmiştir. Girdiği  her seçimden daha başarılı bir sonuçla çıkan Partimiz, siyasetin en kurumsallaşmış partisi olurken, geniş bir coğrafyanın da umudu  olmuştur.

Son 12 yılda yapılanları yeni bir atılım dönemi ile taçlandırmak, 2015 seçimlerinde Partimizin temel misyonu olacaktır. Ulaşmayı öngördüğümüz 2023 Vizyonu, artık uzak bir vizyon olmaktan  çıkmıştır. AK Parti olarak daha uzakları, daha yüksekleri hedefliyoruz.

AK Parti olarak ulaştığımız zorlu hedeflerden çok, geçmişte milletimizin elinden alınmış olan özgüvenini yeniden ona teslim etmiş olmanın ve siyasete yeniden itibar kazandırmanın mutluluğunu yaşadık.

Geçmişte kargaşa ortamından beslenen ne kadar odak varsa, hepsiyle ayrı ayrı mücadele ettik. Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan istikrar ve güven ortamını tesis ettik. İnsanları birbirine güvenen toplumların, engelleri  aşıp daha ileri seviyelere hızla ilerleyeceğine yürekten inandık.

Bu inançla demokrasi tarihimize altın harflerle yazılacak önemli aşamalar kaydettik. AK Parti iktidarları olarak her şeyden önce millet dedik, milli iradenin  sözü ve kararı dedik. Vesayetin her türlüsüne en başından itibaren hayır dedik. İster bürokraside olsun ister sosyal hayatta, halkımızın ayağına pranga vuran her türlü anti demokratik yapı ile mücadeleyi bir görev bildik.

Bugün, farklı vesayet zincirlerinin halkaları birer birer kırılarak zayıflıyor. Bunun en önemli  göstergesi, Cumhuriyet tarihinde ilk defa doğrudan halkın iradesi ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanımızın bulunmasıdır. Geçmişte krizlere konu olan, vesayet odakları tarafından suistimal edilen Cumhurbaşkanlığı makamı, Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesi ile yepyeni bir anlam kazanmıştır. Demokrasimiz daha ileri bir aşamaya geçmiştir.

Son 12 yılda atılan adımlar ve yapılan reformlar sayesinde, bugün Güçlü ve Yeni Türkiye’den bahsedebiliyoruz. Bundan sonraki dönemde  de ülkemizin ve milletimizin umudu  olduğumuzun bilincindeyiz. Milletimizin istikbalini, menfaatlerini ve bize yüklediği emaneti kutsal kabul ederek hassasiyetle muhafaza etmeyi sürdüreceğiz.

Bugüne kadar görev yapan AK Parti hükümetleri, sadece devletin  işlevlerini yerine getiren bir iktidar mekanizması olmamış, medeniyetimizin ihyası için ülkemizi ayağa kaldırmış, toplumu ortak hedeflerde buluşturmuş ve bakışlarını ufukların  ötesine uzatmıştır.

Milletin kurduğu, istikametini bizatihi milletin belirlediği bir parti olan AK Parti, uzun yolculuğu boyunca bu anlayıştan hiç geri adım atmamıştır. AK Parti’nin  bu anlayışı ve siyaset tarzı 12 yılı aşkın sürede, Cumhuriyetimizin geçmiş birikimlerine sıçrama yaptıracak yenilikler eklemiş, çok kısa sürede sayısız hizmeti aziz Milletimize sunmuştur.

AK Parti olarak tarihimizden ve medeniyetimizden aldığımız özgüvenle hareket ettik ve insanımızın özgüvenini pekiştirdik. Ülkemizin sahip olduğu muazzam potansiyeli harekete geçirmek üzere şeffaf, ülke gerçekleri ile tutarlı ve güven verici politikalarla milletimizin huzuruna çıkmayı en önemli  ilke olarak benimsedik.

Bundan sonra da bu tecrübeye dayalı aşkla, heyecanla çalışma azmindeyiz. Hükümetlerimiz döneminde elde ettiğimiz başarılar, hedeflerimizi daha yükseklere taşımakta, kararlılığımızı  güçlendirmektedir.

Türkiye’ye kazandırdığımız kalıcı eserler, halkımıza sunduğumuz hizmetler  ve geleceğe dönük yatırımlarımızla konuşulduk. Söylediğimizi yaptık, yapamayacağımızı söylemedik. Böylece güveni inşa ettik ve sağlamlaştırdık.

Geleceğimizin teminatı  çocuk ve gençlerimizin dilinde;  esnafımızın, çiftçimizin, köylümüzün, işçimizin, memurumuzun, sanayicimizin kendine güvenen bakışlarında; kadın ve erkek tüm halkımızın gönlündeyiz.

Sadece vatandaşlarımızın değil, yakın coğrafyamızda ve bu coğrafyayı aşan pek çok yerde gurbetçilerimizin, kardeşlerimizin, yeryüzünün en ücra köşesinde varlık mücadelesi veren mazlumların ve tüm insanlığın duygudaşı  ve hakkaniyet umudu olmayı sürdürüyoruz.

7 Haziran seçimlerine doğru tüm gücümüzü milletimizden alıyor, milletimizin hayır dualarıyla yeni bir heyecanın perdesini aralıyoruz.

Amacımız daha güçlü, saygın, müreffeh, demokratik ve özgür bir Türkiye’ye ulaşmak; ekonomisi, bilim  ve teknolojisi, siyaseti, sosyal ve kültürel hayatı ile örnek alınan bir ülke olmaktır.

Bu dönemde de, Türkiye, güven ve istikrar ortamında ekonomisini daha da güçlendirecek, daha rekabetçi ve daha yenilikçi bir ortam oluşturacak, demokratik standartları yükseltmeye devam edecek, çokluk içinde birlik ve kardeşlik çerçevesinde 2023 hedeflerine emin adımlarla yürümeyi sürdürecektir.

Fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti daha da güçlendirmeyi; her bir vatandaşımızın hakkını ve vatanımızın her bir karışını korumayı görev biliyoruz.

Yeni Türkiye’yi inşa etmenin ortak sorumluluğuyla, köklerini tarih ve medeniyetimizden alan, insanlığın evrensel birikiminden faydalanan, bölgesinde ve dünyada barış ve istikrara aktif katkı sağlayan bir ülke olarak yolumuza  devam edeceğiz.

İnsan onurunu korumanın teminatı olan AK Parti, özgürlüğü ve güvenliği garanti altına alan, bu iki temel hakkı hassas bir terazide tartarak vatandaşına sunan bir anlayışla; Türkiye’de inanç, ifade ve girişim özgürlüğünün garantisi  olmayı sürdürecektir.

AK Parti olarak, bu beyanname  ile sadece önümüzdeki dönemin değil, aynı zamanda Cumhuriyetimizin 100. yılına giden 2023 Vizyonumuz çerçevesinde her Türk vatandaşının hayal ettiği Türkiye ideali için atacağımız adımların  ve yapacağımız atılımların yol haritasını ortaya koyuyoruz.

Siyasetimizi “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ahlakı üzerine, uygulamalarımızı “adalet mülkün temelidir” şiarına dayalı kurduk.

Önümüzdeki dönemdeki temel amacımız, yine insanı merkez alan bir anlayış içinde Yeni Türkiye’yi her alanda kaliteli bir biçimde  büyütmek ve güçlendirmek olacaktır.

Bu beyanname ile yapacaklarımızı hedef olarak taahhüt ediyor ve hedeflerimize ulaşmak için kaynağı belli, projesi hazır, gerçekçi politikalarla bir kez daha siz aziz vatandaşlarımızın huzuruna çıkıyoruz.

Hedeflere ulaştıkça yeni hedefler koyacak, yeni hedeflerin heyecanıyla kollarımızı sıvayacak ve her defasında aynı şevkle işe koyulmaya devam edeceğiz.

14 Ağustos 2001 tarihinde bu kutlu yürüyüşü başlatan Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a AK Parti kadrolarımız  adına minnet ve şükranlarımızı  ifade ediyorum. Bu kutlu yürüyüşte yolumuz açık olsun diyor, bir kez daha aziz milletimizin desteğini talep ederek, 7 Haziran seçimlerinin Türkiye’miz, milletimiz ve demokrasimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Ahmet DAVUTOĞLU
GENEL BAŞKAN ve BAŞBAKAN

 

1. DEMOKRATİKLEŞME VE YENİ ANAYASAL SİSTEM

AK Parti olarak Türkiye’nin partisi  olma iddiasıyla yola koyulduk, bu iddiayla yol aldık, Türkiye’nin birikmiş ve kronikleşmiş pek çok meselesini  de bu anlayışla çözdük. Bunu Milletimizin beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda ve Milletimizin değerlerine sahip çıkarak yaptık. Hizmetlerimizi sunarken vatandaşlarımızın hangi inanç sistemine, mezhebe, kökene, kültüre  ve gelir düzeyine mensup  olduğuna bakmadık. Ülkemizin güçlü bir hukuk devleti  olması yönünde önemli adımlar  attık.

AK Parti’nin siyaset anlayışını demokrasi, hizmet ve sorumluluk ilkeleri  üzerine kurduk. Yıllarca hırpalanan, güven erozyonuna uğrayan, milleti temsil  etme yeteneğini yitiren siyaseti sonlandırarak, siyasetin milletle olan bağını güçlü bir şekilde kurduk ve siyasi alanı yeniden  inşa ettik.

Bu yolculukta demokrasimizi hep daha ileriye  götürmeyi hedefledik. AK Partinin varlık sebeplerinden biri, vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini genişletmek oldu. Bu hedefimizi, bugüne  kadar tüm seçim beyannamelerimizde ve hükümet programlarımızda dile getirdik. Diğer yandan, yönetimimizin kalitesini artırarak daha az kaynakla daha fazla hizmet ürettik.  Demokrasinin aynı zamanda kalkınma sürecimize güç verdiğini somut uygulamalarımızla ortaya koyduk. Yeni dönemde  de demokratikleşmeye ve yönetim kalitemizi artırmaya devam edeceğiz.

Demokrasinin ileri seviyede, temel hakların garanti altında olduğu  ülkelerde  bilim zihniyeti ve yenilikçi üretim  daha hızlı yeşermektedir. Önümüzdeki dönemde  yeni anayasa ile birlikte yapacağımız reformlarla demokrasimizin ilerlemesi ve yönetim kalitemizin daha da iyileşmesi; bir taraftan ekonomik gelişmeyi hızlandıracak, insani kalkınmamıza  hız verecek, diğer taraftan da uluslararası alanda Türkiye’yi daha saygın ve cazip bir ülke haline getirecektir.

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, 7 Haziran’dan sonra da demokratikleşme çalışmalarımıza devam edeceğiz. Herkesin inandığı  gibi yaşayabildiği, fikirlerini özgürce ifade edebildiği, refaha katkıda bulunduğu ve refahtan  hak ettiği payı aldığı, emniyet ve huzur içerisinde yaşayan bir toplum olarak birlikte geleceğe yürüyeceğiz.

1.1. Temel Hak ve Hürriyetler

AK Parti, bireysel hak ve özgürlükler ile insan onurunu yüceltmeyi yeni anayasanın temel ahlaki referansı olarak kabul etmektedir. Bu referansla,  vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini garanti altına almayı ve bunların  kullanımını kısıtlayan engelleri ortadan kaldırmayı temel bir vazife olarak görmeyi sürdürüyoruz.

Tüm toplumsal kesimlere  eşit mesafede durma anlayışımızla,  milletimizin temel değerlerine dayalı birlikteliğimizi ve vatandaşlık  bağını benimsiyoruz. Devlet ile vatandaş ilişkilerinin adalet ölçüsünde ve demokratik bir temelde  sağlanması  gerektiğini düşünüyor ve tüm vatandaşlarımızı çoğulcu bir yaklaşımla  kucaklamaya  devam ediyoruz.

Tarihi tecrübemiz, kadim medeniyet birikimimiz, insanı yücelten  manevi  değerlerimiz bugünün dünyasında temel hak ve hürriyetleri sağlam bir zeminde inşa etmemizin de güvencesidir.

Yeni Türkiye’de şiarımız; etnik kimliği, mezhebi ve inancı ne olursa olsun herkesi bağrına basan, onları eşit vatandaşlık  ile evrensel ilke ve değerler  temelinde demokratik bir ortak yaşam bilincine ulaştıran  bir anlayışı, daha güçlü bir şekilde hayata geçirmektir.

a. Neler Yaptık

İfade, inanç ve teşebbüs hürriyetlerinin önündeki  tüm engellerin kaldırılması AK Parti’nin temel prensibidir. Bu anlayış çerçevesinde,  temel hak ve özgürlükler alanında adeta “sessiz devrim” yaşanmış, bir çok adım atılmış ve temel reformlar hayata geçirilmiştir.

Attığımız adımlarla  ülkemizde kronikleşmiş sorunları giderdik. Toplumsal ve siyasal hayatı normalleştirdik ve yeniden  toplum sözleşmesinin yapılabilmesinin önündeki engelleri kaldırdık.

12 yıllık iktidarımız döneminde, mevzuatın önemli bir kısmını gözden geçirdik ve antidemokratik olanların pek çoğunu değiştirdik. Özellikle darbe dönemlerinde topluma dayatılan temel kanunların  büyük bir kısmını yeniledik.

Düşünceyi ifade etmenin önündeki engelleri kaldırdık ve basın özgürlüğünü genişlettik. İfade hürriyetiyle ilgili  suçların tamamına,  “eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” kuralını koyduk ve eleştiri  hürriyetini teminat  altına aldık.

Basımevi ve eklentileri ile basın araçlarının,  suç aleti olduğu  gerekçesiyle zapt ve müsadere  edilemeyeceği veya işletmeden alıkonulamayacağını anayasal kural haline getirdik.

Geçmişte alınmış binlerce  yayın yasaklama, toplama ve el koyma emirlerini kaldırdık. Yasaklanmış, toplanmış ve el konulmuş eserleri hürriyetine kavuşturduk.

Her farklılığı  kendi tarihsel  ve kültürel derinliği içinde, Türkiye’nin dinamizmine dönüştüren Partimiz, uzun geçmişe dayalı, pek çok sorunu aşma yolunda önemli projelere de imza attı. Bunların  arasında; vatandaşlarımızın inanç, mezhep, kültürel kimlik gibi tabii haklarını kullanabilmelerinin önünün açılması ile çözüm sürecinin başlatılması bulunmaktadır.

İktidarlarımız döneminde bu alanda yaptığımız reformlarla toplumsal restorasyonun en önemli dinamiklerini harekete geçirdik.

İnsan hakları alanında önemli reformlar yaptık ve Türkiye’nin insan hakları karnesini  olumlu anlamda  değiştirdik.

İktidarlarımız döneminde işkenceye sıfır tolerans politikasını hayata geçirdik.  Türkiye’nin artık işkence diye bir gündemi kalmamıştır. İşkence suçlarına uygulanan cezaları arttırdık,  bu suçları işleyenler bakımından zaman aşımını kaldırdık. “İşkenceye Karşı BM Sözleşmesine  Ek İhtiyari Protokol”ü onaylayarak  iç hukuka dahil ettik.

Faili meçhul  cinayetler dönemine son verdik, mafya ve çeteleri ülke gündeminden çıkardık. AİHM ihlal kararlarını;  adli, cezai ve idari yargıda yargılamanın yenilenme nedeni haline getirdik.

Bilgi edinme hakkını kabul ederek, vatandaşlarımızın bilgi  edinmesini imkânsızlaştıran uygulamaları ortadan kaldırdık.

İnsan hakları alanında evrensel nitelikteki en önemli belgelerden olan 1966 tarihli “BM Medeni  ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme” ile “BM Ekonomik,  Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”yi onayladık.

28 Şubat döneminde mağdur edilenlerin mesleklerine geri dönmelerini sağladık.

İnsan haklarını koruma  ve geliştirmeye yönelik çalışmalarda bulunmak üzere idari ve mali özerkliğe sahip Türkiye İnsan Hakları Kurumunu oluşturduk.

Uzun yargılamalardan kaynaklanan  AİHM önündeki derdest başvuruları çözmek için, iç hukukumuzda tazmin komisyonu kurduk. 2013 yılı Şubat ayından bu yana faaliyet gösteren İnsan Hakları Tazminat Komisyonu, vatandaşlarımızın mağduriyetlerini önleyecek çok sayıda karar aldı.

İnsan hakları konusundaki sorunları tek tek ele alarak belirli bir takvim  içerisinde çözmek için, AİHM içtihatları çerçevesinde,  “İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı”nı hazırladık ve hayata geçirdik.

Vatandaşlarımızın idare karşısında uğradıkları haksızlıkları gidermek  ve şikâyetlerini mahkemeye  gitmeden sonuçlandırmak amacıyla Kamu Denetçiliği Kurumunu kurduk.

Konjonktürel gelişmelerden bağımsız olarak, 2001 tarihli Parti Programımızda öngördüğümüz üzere, daha fazla demokratikleşmeyi sağlamak için önemli adımlar  attık.

İktidara gelir gelmez, OHAL uygulamasını kaldırarak normalleşme sürecini hızlandırdık.

Kültürel hakların genişletilmesi ve eğitim sisteminin daha demokratik ve çoğulcu bir yapıya kavuşturulması için adımlar attık.

Farklı dil ve lehçelerde devletin resmi kanallarında  yayın imkânı sağladık.

Tutuklu  ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşebilmesi, vatandaşlarımızın çocuklarına  arzu ettikleri isimleri verebilmesi, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerle akademik çalışmaların  yapılabilmesi ve enstitülerin kurulması, bunların  orta öğretim kurumlarında seçmeli ders olarak okutulabilmesi ve nihayetinde farklı dil ve lehçelerde eğitim yapan özel okulların açılmasını mümkün hale getirdik.

Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda, sinema, video ve müzik eserlerine  yönelik  yasakları kaldırdık. Bu çerçevedeki kültürel faaliyetlere destek verdik.

Korkuların, tabuların,  yasakların aşılması, toplumun ve devletin kendi sorunları ile yüzleşmesi,  yıllardır konuşulamadığı için daha da büyüyen sorunların açıklıkla konuşulup tartışılabilmesini sağladık.

Kürt kökenli vatandaşlarımız dahil olmak üzere, tüm vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükler alanında sorunlarını aşma iradesini ortaya koyarak, aidiyet  duygusunu güçlendirdik ve toplumsal restorasyon için önemli adımlar  attık.

Vatandaşlıktan  çıkarılanlara haklarını ve yerleşim birimlerine eski isimlerini iade ettik.

Bütün bu ve benzeri değişimleri, Partimizin kuruluş belgelerinde de ortaya koyduğumuz üzere, vatandaşlarımızın sahip olması gereken haklar olarak gördüğümüz ve buna inandığımız için gerçekleştirdik.

Farklı dillerin yanı sıra, farklı inanç ve mezhepler konusunda da cesur adımlar  attık. İlk defa “Alevi Çalıştayları” düzenleyerek,  İslam inancının  farklı yorumlarının daha özgür bir ortamda  tartışılmasına ve sorunlarının demokratik bir ortamda aşılmasına zemin hazırladık.

Roman vatandaşlarımızın Cumhuriyet tarihi  boyunca biriken  toplumsal sorunlarını çözmek için çalıştaylar düzenledik. Yeni İskân Kanunu ile Romanlara  yönelik  ayrımcı hükümleri ortadan kaldırdık. İktidarımızın  atmış olduğu  adımlardan cesaretle yola çıkan Roman vatandaşlarımızın kurduğu  dernek ve federasyonların sayısında büyük bir artış yaşandı.

TBMM bünyesinde darbeleri araştırmak  üzere, bir Meclis Araştırma Komisyonu ve Dilekçe Komisyonu bünyesinde de “Dersim Alt Komisyonu”nu kurduk.

Usulüne  göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin  uluslararası anlaşmalarla, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi  halinde,  milletlerarası antlaşma  hükümlerinin esas alınmasını anayasal kural haline getirdik.

Örgütlü  toplumun bir gereği olarak, özgürlükçü bir Dernekler Kanunu ile Sendika ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu çıkardık. Toplantı  ve gösteri  hakkının kullanılması imkânlarını genişlettik, azınlıklara ait cemaat vakıflarının mülk edinmelerinin kolaylaştırılması ve özgürlük  alanlarının  genişletilmesi konusunda esaslı değişikliklere gittik.

Anayasamızdaki aynı zamanda ve aynı iş kolunda  birden fazla sendikaya üye olunamaz  hükmünü kaldırarak sendika özgürlüğünü geliştirdik.

Kamu görevlilerine toplu  sözleşme yapma hakkı getirerek kamu çalışanlarının sendikal haklarını geliştirdik.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirdik. YAŞ ve HSYK kararlarını kısmen yargısal denetime  açtık, yıllarca vesayet altında kalmış siyaset kurumuna, itibarının iadesi ve özgüveninin yeniden  kazandırılmasını sağladık.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesini göz önüne alarak, mevzuatta esaslı değişiklikler yaptık. Anayasada, çocuklar konusunda pozitif ayrımcılık esasını benimsedik.

Kadın ve erkeklerin  eşit haklara sahip olduğunu anayasal hükme dönüştürdük. BM nezdinde, “İnsan  Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol”ü onaylandık. İş Kanununda yaptığımız değişiklikle kadınlar lehine hükümler getirilmesini sağladık.

Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu kurduk. Ceza kanunlarında kadın haklarını güçlendirici değişiklikler yaptık.

Kız öğrenciler, kadın kamu çalışanları ile milletvekillerinin kıyafetlerine ilişkin  kısıtlamaları  kaldırdık. Bu çerçevede, başörtüsü ile sair kısıtlayıcı düzenlemeler artık tarihe karışmıştır. Böylece, yıllardır süregelen  ve toplumumuzda gereksiz yere gerilim oluşturan bir sorunu,  temel haklar ve milletimizin beklentileri doğrultusunda köklü bir çözüme kavuşturduk.

Kişi güvenliği konusunda, orantısız güç kullanımının cezasını arttırdık.  Gözaltı koşullarını iyileştirdik. BM ve Avrupa Konseyi standartlarını karşılayamayan cezaevlerini  kapattık. Tutuklu  ve hükümlülere yakınlarının cenazesine katılma ve ağır hastalık durumlarında ziyaret imkânını getirdik, anadilde savunma  yapma imkânını  tanıdık.

Kişisel kaygılara son vermek için vatandaşlarımızın kişisel verilerinin korunmasını anayasal bir hak olarak ilk defa düzenledik.

Daha fazla siyasi partinin devlet yardımı  alması için, siyasi partilere devlet yardımının kapsamını genişlettik. İktidarlarımız döneminde Türkiye’de aktif bir sivil toplumun gelişmesine özel önem verdik.

Sivil Toplum  Kuruluşlarına (STK) yönelik  önemli idari ve yasal düzenlemeler yaparak, örgütlenme hak ve özgürlüğüne daha fazla imkân sağlayan bir ortam  oluşturduk.

Dernek ve vakıfları ilgilendiren mevzuatı iyileştirerek, kamu kesimi ile STK’lar arasındaki işbirliğinin gelişmesine ve etkinliğinin artırılmasına yönelik  adımlar  attık.

Önemli  reformların hazırlanması  aşamasında, sivil toplum aktörleri ile istişarelerde bulunduk.

AB-Türkiye  Sivil Toplum  Diyaloğu Programlarını başlattık; sivil toplumun gelişmesine ve sivil toplum kuruluşlarının yerel düzeyde daha fazla tanınmasına  katkıda bulunduk.

STK’lara; kamu yararı ve vergi muafiyeti çerçevesinde, vergisel ayrıcalıklar  tanıdık ve kamu kaynağı aktarılmasını sağladık. Kamu-STK işbirliklerinin kurulmasının önünü açtık.

Bu kapsamda, Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı, Sosyal Destek Programı  (SODES), Kalkınma Ajansları ve çeşitli Bakanlıklarca yürütülen hibe programlarıyla STK’lara kaynak kullandırmakta ve ortak projeler  gerçekleştirilmesini sağlamaktayız.

2014 yılı itibarıyla ülkemizde dernek sayısı toplam 104.317’ye, vakıf sayısı ise 4.757’ye ulaşmıştır.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak önümüzdeki dönemde, temel hak ve hürriyetler alanında geçmişte  sağladığımız  kazanımları kararlılıkla koruyacağız. Yaptığımız düzenlemelerin zihniyet dönüşümü ve etkin bir uygulamayla birlikte hayatın bir parçası haline gelmesi ve düzenlemelerimizin kalitesinin yükseltilmesi önümüzdeki dönem için temel önceliğimiz olacaktır.

Geçmişte olduğu  gibi ikinci atılım döneminde de topluma kimlik ve yaşam tarzı dayatılmasının karşısında olacağız. Bütün vatandaşlarımızın birinci sınıf olarak muamele  gördüğü ve özgür fertler  olarak yaşadığı bir ortamı  tesis etmeye devam edeceğiz.

Kapsayıcı ve evrensel değerlere  dayalı bir vatandaşlık anlayışı içerisinde, birliğimizi ve bütünlüğümüzü pekiştirmeyi sürdüreceğiz.

Bütün etnik, mezhebi ve dini kesimlere, başörtülü veya başı açık, köylü veya şehirli, kadın veya erkek, yoksul veya zengin, şu veya bu siyasi görüşten tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duruyor; her bir bireyin temel hak ve özgürlüklerden en ileri derecede yararlanacağı bir Türkiye’yi hedefliyoruz.

Etnik, dini ve mezhepsel aidiyetlerden önce, milletimizin temel değerlerinin yoğrulduğu tarihi yolculuktaki birlikteliğimizi ve eşit vatandaşlık anlayışını benimsiyoruz.

Bu anlayışla, devletin, bütün toplumsal kesimlerle hakkaniyet  ölçüsünde, eşitlik temelinde ve demokratik bir ilişki geliştirmesini sağlayacak; toplumsal zenginliğimizin tüm unsurlarını çoğulcu bir yaklaşımla  kucaklamaya  devam edeceğiz.

Toplumdaki her bireyin yaşam tarzına gösterdiğimiz saygıyı, bundan  sonra da özenle devam ettireceğiz.

Cemevleri,  eğitim sisteminde sağlıklı bilgilendirme, üniversitelerde araştırma  ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımları  atacağız.

Önümüzdeki dönemde  de, başta istihdam, iskan ve eğitim sorunları olmak üzere Roman vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne hız vererek her türlü  ayrımcılık  zeminini ortadan kaldıracağız.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan azınlıkların herhangi bir ayrımcılığa maruz bırakılmaksızın onurlu  bir hayat sürdürebilmeleri için gereken bütün hukuki ve fiili  tedbirleri almaya devam edeceğiz.

Çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasi hedefimiz, Türkiye’yi dünya demokrasileri liginde daha da üst sıralara taşıyacaktır. Temel hak ve özgürlükler alanında uluslararası normlar, bundan  sonra da tüm politikalarımıza temel teşkil edecektir.

Temel hak ve özgürlükler konusunda eksiklikleri gidereceğiz. Yeni anayasanın temel haklara ilişkin  kısmını bu esaslara göre tanzim edeceğiz. Devletin  siyasi, idari, yargısal ve ekonomik düzenini,  insan onurunu ve temel hakları merkeze alacak şekilde tasarlayacağız.

Bu çerçevede, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunu etkinleştireceğiz. Bu kurumların, AİHM ve BM kapsamında Türkiye’nin üstlendiği sorumlulukları hayata geçirmesi için gerekli tedbirleri alacağız.

Ceza ve tutukevlerini etkin bir şekilde denetleyecek, kolluğa  yönelik  şikâyetlerin üzerine kararlı bir şekilde gideceğiz.

Siyasi etiğe yönelik  kuralları  belirleyerek hayata geçireceğiz.

AİHM, Venedik Komisyonu ve diğer uluslararası temel hak mekanizmaları ile mevzuat ve uygulama uyum  düzeyini yükselteceğiz.

Temel hak ve özgürlüklere ilişkin  uluslararası sözleşmelerin iç hukuka dahil edilmesine devam edecek, özgürlükçü demokratik düzen mantığıyla bağdaşmayan şerhleri kaldıracağız.

Önümüzdeki dönemde  çerçeve bir mevzuat hazırlayarak, bütüncül ve demokratik bir yaklaşımla;  sivil toplum kurumlarının hukuki statüleri, kurumsal  yapıları, faaliyetleri, kamu kurumları ile ilişkileri, mali kaynakları gibi alanları düzenleyeceğiz.

Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için ayrı finansal raporlama standartları getireceğiz.

STK’ların ve kamu yetkililerinin karşılıklı rollerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak eğitim seminerleri ve STK’ların uluslararası değişim programları gerçekleştirmesini sağlayacağız.

Ekonomik  ve Sosyal Konseyi etkin bir biçimde çalıştıracağız.

Çözüm süreci, ülkemizin demokratikleşmesinde, milli birlik ve kardeşliğinde ve refahında tarihi bir çabaya karşılık gelmektedir.

İktidara geldiğimiz ilk günden  itibaren, milli birlik  ve kardeşlik perspektifi ile siyasetimizi şekillendirdik. Vatandaşlarımızın devletimize aidiyetini zedeleyen, milletimizin farklılıklarını zenginlik yerine tehdit  gören anlayışların,  ülkemize ve devletimize yakışmadığını açık bir şekilde ifade eden bir siyasi anlayışı benimsedik.

AK Parti olarak, milli birlik  ve kardeşlik perspektifini pasif bir yaklaşım olmaktan  çıkararak, geçmişin ihmalleriyle kronik hale gelmiş  sorunlara  aktif bir şekilde yaklaştık. Yakın tarihimiz boyunca,  hiç bir seçilmiş  hükümetin gösteremediği cesaret ve kararlılıkla sorunların üzerine gittik.

Cumhuriyet tarihinin temel sorunlarından biri olan Kürt sorununun dönüm noktası Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakan olarak, 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşma  olmuştur. Bu konuşma  ile tabular yıkılmış, soruna demokratik süreç içerisinde çözüm bulunacağı dile getirilmiştir. İlk kez bir hükümet,  sorunla  açıkça yüzleşme cesaretini  göstermiştir.

AK Parti’nin bu cesur adımı, çeşitli terör saldırıları  ve provokatif eylemler ile sekteye uğratılmaya çalışılmış, buna rağmen ülkemizin  bu temel ve tarihi  sorununun çözümü için kararlılık devam ettirilmiştir.

Terör ve anti-demokratik uygulamaların nihayete  ermesi adına, bir dizi idari ve hukuki reformu hayata geçirdik.  Terörün sona erdirilmesi ve demokratikleşme süreçlerini bir arada yürütme kararlılığıyla, 2009 yılında sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve siyasi parti temsilcilerinin görüşlerini alarak “Demokratik Açılım”ı ilan ettik. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak da adlandırılan bu çalışma ile bir taraftan terörün kaynağını kurutmaya dönük çalışmalar yaparken diğer taraftan atılacak demokratik adımların  çerçevesini  ortaya koyduk.

2013 yılında, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini  daha da olgunlaştırıp, çok boyutlu bir perspektif içinde, “Çözüm Süreci” ismiyle sürdürdük. Bu süre zarfında, eski Türkiye’nin ağır maliyet üretmiş  olan sorunlu  devlet-vatandaş ilişkileri tamir ettik, mağduriyet üreten bir çok anti-demokratik uygulamayı ortadan kaldırdık.

AK Parti olarak, eski Türkiye’de telaffuz bile edilmeye çekinilen sorunlarla açık bir şekilde yüzleşerek demokrasimizin derinleşmesini sağladık. Ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verdik.

Nisan 2013’te Hükümet  tarafından belirlenen 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti Türkiye genelinde çalışmalarda bulunmuş, bunun  yanı sıra TBMM’de “Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin  Değerlendirilmesi” amacıyla kurulan  Komisyon da ayrı bir çalışma yürütmüştür. Meclis Komisyonu 2 Aralık 2013’te çözüm süreciyle ilgili  450 sayfalık bir rapor açıklamıştır.

1 Ekim 2013’te Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme Paketi’nin  yanı sıra, 2014 yılında seçimlerde Türkçe dışındaki dillerde kampanya yapmasına  imkân veren değişiklikler gibi düzenlemelerle çözüm sürecinde  ilerleme sürdürülmüştür.

10 Temmuz 2014’te ise kamuoyunda “Çözüm Süreci Yasası” olarak tanımlanan, “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir. Kanun ile çözüm sürecine ilişkin  usul ve esasları düzenledik.  1 Ekim 2014’te ise “Çözüm Süreci Kurulu ile Kurumlar Arası İzleme ve Koordinasyon Komisyonlarının Kurulması”na ilişkin  Bakanlar Kurulu  Kararını çıkardık.

AK Parti olarak, esas itibarıyla tüm vatandaşlarımızın faydalanacağı bir özgürlük  ortamını  tesis etmek için demokratikleşme konusunda adımlar  attık. Bu adımları  atarken, her seferinde,  açık bir şekilde siyasi partilerimizi, milli birlik  ve kardeşlik sürecimize  destek vermeleri için davet ettik. Partimiz, demokratik adımlar  için anayasal değişimin şart olduğunun altını çizmiş, Meclis çatısı altında, yeni bir toplumsal sözleşme için çağrıda bulunmuştur. Muhalefet partileri bu çağrılara kulak tıkamasına rağmen,  AK Parti olarak anayasa değişikliği gerektirmeyen demokratikleşme adımlarının kahir ekseriyetini atmaktan  geri durmadık. Vatandaşlarımız bu adımlara büyük bir teveccüh göstererek,  Çözüm Süreci’ni güçlü bir şekilde sahiplenmiştir.

20. yüzyıl Türkiye’sinin en maliyetli sorununun Türkiye’nin 21. Yüzyılını da esir alarak milletimizin ağır faturalar ödemesine müsaade etmeyeceğimizi Çözüm Süreci’yle açık bir şekilde ilan ettik. Gelinen noktada Çözüm Süreci, sadece ülkemizde değil, bölgemizdeki huzur ve barış ortamının da reçetesi haline gelmiştir. Bölgemizde ‘kanlı süreçlerin’ derinleştiği bir dönemde, ülkemizin  ‘barış süreçleriyle’ anılmasını sağladık. Bu yönüyle Çözüm Süreci, sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi ve acıların dinmesi için değil, bölgemiz için de birlik  ve kardeşlik modelidir.

Çözüm Süreci, milletimizin esenlik projesidir. Çözüm Süreci, yüzüncü yılını idrak ettiğimiz, I. Dünya Savaşı’ndaki ve Balkan Harbi’ndeki acılarımızın bir daha yaşanmamasının teminatıdır. Çözüm Süreci, Türkiye’nin normalleşmesinin yol haritasıdır.  Çözüm Süreci, eski Türkiye’nin anti-demokratik uygulamalarının bir daha tekerrür etmemesinin garantisidir. Çözüm Süreci, insan onurunu merkeze alan AK Parti’nin insani kalkınma ve 2023 hedeflerine ulaşmasının  önemli dinamiklerinden birisidir. Çözüm süreci, Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere, tüm ülkemiz için aynı zamanda bir refah sürecidir. Çözüm Süreci, milletimizin ve devletimizin ayaklarına pranga vurmak  isteyenlerin, maliyet ödetmek isteyenlerin, oyunlarını bozma hamlesidir. Çözüm Süreci, adaletin  tesisi, kalkınmanın  devamlılığı için hayata geçirilen insan hakları ve demokrasi odaklı yerli bir girişimdir.

AK Parti olarak, 7 Haziran’dan sonra da ülkede birlik ve kardeşliği tesis etmeyi  amaçlayan  ve dönemsel bir mesele olarak bakmadığımız Çözüm Sürecini  kararlıkla sürdüreceğiz.

Demokratik hak ve özgürlüklerin korunmasını yeni anayasa ile güvence altına alacağız. Özgürlükleri geliştirmeye ve genişletmeye devam edeceğiz.

Demokratikleşme ile eş zamanlı olarak yatırım,  üretim  ve istihdam imkânlarının geliştirilmesi başta olmak üzere, terörden etkilenen  yörelerimizin ekonomik ve sosyal rehabilitasyonuna dönük çalışmaları  hızlandırarak  devam ettireceğiz. erdirmek,  kalıcı huzuru tesis etmek amacıyla çıkardığımız “6551

Sayılı Terörün  Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” ile silahın tamamen gündemden çıktığı bir noktaya ulaşmak için gereken tüm tedbirleri alacağız.

1.2. Yeni Anayasa

Adalet ve Kalkınma Partisi, insanı ve özgürlükleri esas alan, devleti  ve kurumlarını insana hizmetin aracı olarak gören bir siyasi anlayışın temsilcisidir. Partimiz, kurulduğu günden itibaren  Türkiye’nin sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu, bunun  için de çoğulcu ve özgürlükçü yeni bir anayasanın hazırlanması  gerektiğini savunmuştur.

Yeni anayasa, çağdaş demokrasi anlayışını yansıtmalı, mümkün olan en geniş mutabakatla ve demokratik yöntemlerle hazırlanmalı, geniş toplumsal kesimlerce  sahiplenilmelidir. Anayasanın kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, çeşitlilikte birliği savunan, çoğulcu ve özgürlükçü olması gerektiğini düşünmekteyiz.

Yeni anayasa, bireysel özgürlüklere dayanmalı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamaya  yönelik  kurumsal güvenceleri içermeli ve siyasi sistemin  işleyişindeki belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır. Bu anlayışla, ikinci atılım döneminde yeni anayasayı Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukukun  üstünlüğünün kökleşmesi  bakımından hayati bir aşama olarak görmekteyiz.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak, geçmişte  yaşanan darbelerle kurumsallaşan vesayetçi düzeni tasfiye ederek, toplumsal değerlere  ve meşruiyete dayalı bir siyasetin kapılarını açtık.

Geçmişte, sivil olmayan an