15 Temmuz hain darbe girişimine engel olmak için Saraçhane’deki Büyükşehir Belediyesi'ne giden Yunus Emre Ezer, darbeci hainler tarafından kalbinden vurularak şehit edildi.
15 Temmuz hain darbe girişimini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla duyan Yunus Emre Ezer, hemen harekete geçti. Abdestini alıp, evden çıkmadan iki rekat namaz kılan ve namazda Maun suresini okuyan Ezer, “Bu sureyi okuyup Allah'ın yardımını görmediğim bir anım olmadı" demişti.
“Bu geceyi alırlarsa yüz sene daha ellerindeyiz”
Darbe girişimi gecesi kardeşiyle birlikte 00.15’te Güngören’den yola çıkan Yunus Emre Ezer, ilk olarak Vatan caddesindeki Emniyet Müdürlüğü binasının bulunduğu noktaya gitti. Ancak orada olayların kontrol altın alındığını görür görmez Saraçhane’deki Büyükşehir Belediyesi binasının önüne yöneldi. Eşi Fatma Ezer ile şehit olmadan 15 dakika önce son kez telefonla görüştü. Eşi Fatma Ezer en son aradığında ise telefon kendiliğinden açıldı. Yunus Emre Ezer, eşini duymadı ama eşi onun kardeşiyle olayların ortasındaki konuşmasını duydu. Ezer kardeşine, “Yürü Faruk yürü, bu geceyi alırlarsa yüz sene daha ellerindeyiz” diyordu. Yunus Emre Ezer, kalbini hedef alan darbecilerin kurşunu ile olduğu yerde şehit oldu.
38 yaşındaki bir çocuk babası Yunus Emre Ezer’in cenazesi Fatih Camisi'nde kılınan namazın ardından Edirnekapı Şehitliği'ne defnedildi.
Yıllar önce kendi şehadetini yazmıştı
Yunus Emre Ezer’in 1995 yılında yazdığı ve adeta kendi şehadetini anlattığı şiiri, şehadetinin ardından ailesi tarafından her fırsatta yeniden anılıyor. İşte Ezer’in şehadet şiiri:
Hoşça kal
Çığlık atarak uyandım
Bu dört taraftan saldıran kâbustan kurtulmak için
Kendimin, özümün, benliğimin yıkıldığını gördüm
Bir çınar gibi soğuk betonların üstüne düştüm
Tam yüreğimden vurmuşlardı beni
Derelerden akan sular gibi
Damarımın yolunu kesmişlerdi
Kanımın sebilini kurutmaktı amaçları
Sancağıma bir kırmızı daha eklenecekti böylece
Kaldırımlardan aşağıya sızan kanlarım
Davamın ismini yazmıştı meleklerin anlayacağı bir dilde
Birden silkindim kalleş silahların sesleriyle
Ve inim inim inleyen vücudunu iman şelalesinde yıkamış
Dindaşımın, soydaşımın, kardeşimin feryatlarıyla
Doğruldum, her günkü rahatlığı yoktu çıplak somyamın, kemiklerime batıyordu
Çuvaldan yastığımın altına sakladığım şerefimi aldım
Ve belime koydum
Şeref benim kardeşimdi
Şeref benim her şeyimdi
Kabzasına tevhidi ve hilali kazıdığım
Onurum, gururum, toprağımdı benim sancağımdı
Hırsım gözbebeklerimde yuva yapmıştı
Şafak Süleymaniye'nin ulu minarelerini selamlıyordu
Bende dibindeydim
Asırlık küflü kapılardan huzurdan kaçarcasına sokağa fırladım
Her köşe başında kendimi Allah'a daha yakın hissettim
Bir isyan vardı hakikate
İnananları silahlarıyla öpen kuralsızlığın köpekleri bilemediler
Her mücahidin dökülen kanının bu tarlayı sulayan su olduğunu
Her köşeyi döndüğümde ölüm daha çok sinsileşti bana karşı
Gözlerim denizi görmeye başlamıştı
Tam postane sokağını çıkmıştım ki
Bir ekip arabası durdu önümde
Ve üç çatık kaştı
Dur tekbiri kulaklarımda infilak eden bir mayın gibi patladı
Ruhumda duydum bu sesi
Tedirgindim şehadeti arzuluyordum ama
İmansızların kökünü kazıdıktan sonra
Hırsımın askerleri kılcallarımda yürümeye başlamıştı
Bende koşuyordum
Şimdi
Zaman yoktu burada
Sevgi yoktu burada
Burada sadece bir çizgi vardı hayat ve ölüm
İçime doğmuştu bu kâbusun müjdesiydi bana
Yakası yıldızlı aynasızlar peşimde koşuyorlardı
Tek bir Allah’ın emri ve tek bir kurşuna kalmıştı işim, ecelim
Birden Azrail geldi
Gözlerimden akan kan dindi
Yeryüzündeki cihadım bitti
Keleşlerden gelen, on dörtlülerden gelen sesler
Ninni gibi kulağımda beni bir çocuk gibi uyuttu
Hoşça kal anneciğim
Hoşça kal sancağım
Hoşça kal yoluna kurban olduğum İslam’ın dağları
Beni yüce Allah çağırdı...
-10.9.1994, saat 10.40
Anlayış
Sanıyorum mabedim, bedenim
Biliyorum vatanım, kefenim
Gidiyorum sonsuza, soruyorum sonsuzluk kimin?
Göz kırpıyor ölüme gözlerim.
-1995-
Şehit Yunus Emre Ezer’in ismi, şehit olduğu İstanbul Fatih’te bir ilkokula ve Kocaeli Başiskele’de bir Anadolu imam hatip lisesine verildi.