15 Temmuz darbe girişiminin ikinci ayağı Orgeneral Adem Huduti’nin Komutanlığı’ndaki Malatya 2. Ordu’ydu. Kalkışma akşamı Meclis’i vuran helikopter, cuntacıların verdiği emir ile 2. Ordu’ya bağlı 7. Jet Ana Üssü’nden havalandı.
Darbe girişimini karargahta yöneten Orgeneral Huduti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, 1. ve 3. Ordu Komutanları ile bir kısım Kolordu Komutanlarının darbe kalkışmasıyla ilgili halka açıklama yapmasına rağmen, herhangi bir mesaj yayınlamadı.
Malatya Valisi’nin saat 02.00 civarında darbe karşıtı olduğuna dair yazı istediği Orgeneral Huduti, kalkışmanın başarısızlıkla sonuçlandığını anladıktan sonra darbe karşıtıymış ve emrindeki darbeci askerler tarafından derdest edilmiş gibi davrandı. Darbe karşıtı olduğuna dair mesajı ise saat 03.06’da yayınladı.
"Silahlı terör örgütü üyesi olmak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçlarından gözaltına alınan ve darbecilerin başlarına geçmesini istediğini ancak kabul etmediğini iddia eden Orgeneral Huduti’nin ifadesi:
"Evimde istirahat ederken oğlum Ersü, Malatya’da hareketlilik olup olmadığını sordu. Bu esnada kapı çaldı. Açtığımda karşımda 2. Ordu’da görevli Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili ve Tuğgeneral Zekai Karataş ile Kurmay Albay Bahadır Erdemli ve emir subayım Binbaşı Serhat Kaya’yı gördüm. Bahadır Albay bana iki dosya uzattı. Birisi kuvvetlerin sorumluluğunu alacak kişileri gösteren belgeydi. Diğeri ise sıkıyönetim komutanlarının yönetimini gösteren büyük hacimli bir evraktı. İki belgenin üzerine de bunun kanunsuz olduğunu şerh ederek, emirlerin uygulanmayacağını belirtir notumu düştüm.
Ardından “Tafix” denilen askeri sistemler üzerinden Van Jandarma Asayiş, Diyarbakır 7. Kolordu ve Adana 6. Tümen Komutanını aradım. Böyle bir emir geldiğini ancak uygulanmayacağını, hiçbir aracın birliklerden çıkarılmayacağını, helikopter ve uçağın kaldırılmayacağını, birliklerin kışlada kalması gerektiğini bildirerek alt komutanlıklara tebliğ edilmesini istedim.
"Silahını çekerek mermiyi sürdü"
Bu sırada Bahadır Albay, Avni Angun Paşa’nın odadan çıkmasını istedi. Aralarında yüksek sesle tartışma yaşandı. Bahadır Albay silahını çekerek mermiyi sürdü. Ancak mermi yere düştü. Önceden namluda bulunan mermiyi unutmuştu. Bu sırada emir subayım ve koruma astsubayım üzerine atıldılar, silahı aldılar.
Daha sonra Sevgili’nin de silahını zorla aldılar. Kendilerini ikna etmeye çalışıyorduk. Dışarıda nizamiyeleri tutmuşlar, ordu içinde mevzilenmişlerdi. Vali beyle 4-5 kez telefonla konuştuk. Ben müdahale yapmamalarını, içeridekileri ikna yolunda olduğumu söylüyordum.
16 Temmuz sabahı odada bulunurken Genelkurmay Başkanımız aradı. Kendisinin tutulduğu Akıncılar Üssü’nde isyancılarla anlaştıklarını, mutabakata vardıklarını, uygulamanın şöyle olacağını söyledi: Jandarma ve polisin ateşi kesip geri çekileceğini, bizi baskı altında tutanların başındaki kişiyi çağırmamı, Ankara’daki emir aldığı kişilerle görüşmesini, onların bu mutabakatı tebliğ edeceğini, silahlarından tecrit edileceklerini ve adalete teslim edileceklerini söyledi. Ben de durumu vali beye ilettim.
Ateş etmemelerini, aksi halde kişilerin ölebileceğini, ikna ederek zaman tanınmasını rica ettim. Bahadır Albay ve Sevgili Paşa dışarı çıktılar. Daha sonra gelerek anlaşmaya uyacaklarını ve teslim olacaklarını ifade ettiler. Sonunda silahlarını bıraktılar, derdest ettik. Bu eyleme karışmış her kim varsa şiddetli şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Bu sebeple şikâyetçiyim. Hele hele en çok mücadele ettiğim paralel ile ismimin birlikte anılması beni son derece rahatsız etti, çok üzgünüm.
Maalesef benden emir alacak konumda olan iki tuğgeneral, Kurmay Albay Erdemli’den emir alıyorlardı. Onun emriyle hareket ediyorlardı. Ben Sevgili’ye baskı yaparak, Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun’un gelmesine müsaade edilmesini istedim. Avni Paşa bulunduğum odaya geldi. Bu kişiler odadayken, 1. Ordu, 2. Ordu ve Ege Ordu komutanlarıyla görüştüm. Albay Erdemli bana bu işten dönmeyeceklerini, ölümü göze aldıklarını, başarıya ulaşmak için kendilerinin başına geçmemi ve tüm idareyi elime almamı istedi. Ben de kendilerine yaptıklarının yanlış olduğunu, emir komuta zinciri dışına çıkmamalarını söyledim. Ancak ikna olmadılar. Bilgisayarımda bir bildiri hazırladım. Yapılanın yanlış olduğunu, birliklerimizin kontrol altında olduğunu ve darbeye karşı olduğumuzu ifade ettim. Bunu bilgi olarak birlik komutanlıklarına gönderdim."
"İsmimin geçmesi bir cezalandırmadır"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili tutuklanan dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti, 9 Mart'ta görülen mahkemedeki savunmasında, iddianameye geçen ve tanık beyanlarına yansıyan, sanıklar Avni Angun ve Emin Ayık'a cezaevi girişinde "Ne yaptınız çocuklar, beni de yaktınız.' şeklindeki sözleri sarf etmediğini ileri sürdü.
Huduti, kendisine bağlı birlikler ve yaptığı çalışmalar hakkında bilgi vererek, darbe girişimine ilişkin Ankara'daki ilk FETÖ iddianamesinde adının geçmediğini savundu.
Kendisine yönelik suçlamaların detaylı incelenmesi gerektiğini savunan Huduti, Malatya'da darbe girişimi sırasında yaşananlara ilişkin, "Darbecileri derdest ederek Türk adaletine teslim ettim. Sorumluluk bölgemde sadece Malatya'da bir kişinin ölmesi haricinde hiçbir can kaybı olmamıştır. Türkiye genelindeki şehit ve yaralı sayısına bakıldığında yapılan faaliyetin başarılı olduğunu belirtmek isterim. Emeği geçen komutanları, kurmay başkanı ve beni korumakla görevli emir subayıma görevlerini başarıyla yaptıkları için teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.
Huduti, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianameyi defalarca okuduğunu ve anlamaya çalıştığını belirterek, şöyle savunma yaptı:
"İddianamede terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum. Hayatımın hiçbir safhasında FETÖ ile ilgili hiçbir faaliyetim olmadı. Yaşam biçimim gereği bana uyuşmaz. Ağabeyini, ablasını, hiç kimseyi bilmem, bankalarını kullanmadım, bilgisayar ve cep telefonlarına yüklenen o programları bilmem, hiçbir dönemde himmet parası vermedim. Eşim ve oğlum da benim gibi hayatlarının hiçbir safhasında bu terör örgütleriyle irtibatlı ve ilişkili olmamıştır."
Darbe girişimini İstanbul'daki oğlunun telefonla aramasıyla öğrendiğini öne süren Huduti, şöyle devam etti:
"Bu zamana kadar yatağımda uyuyordum, televizyonu bile açmadım çünkü 12 ve 14 Temmuz arasında Gaziantep-İskenderun-Adana ziyaretlerim olmuştu. Daha sonra Kurmay Başkanı Avni Angun, bölgemizde helikopter uçuşlarının yasaklandığını belirtti. Bunun dışında darbeyle ilgili ne Genelkurmay Başkanlığı ne karargah ne bölgemizdeki mülki amirlerden herhangi bir bilgi tarafıma ulaşmadı."
Darbecilere yardımcı olmak için kimseye emir vermediğini savunan Huduti, "Darbeci hiç kimseyle görüşmedim. Sorumluluk bölgemde darbenin engellenmesi için tüm gücümle çalıştım. 'Çocuklar ne yaptınız, beni de yaktınız.' şeklinde bir söz kullanmadım. Darbeciler beni Ankara'ya götürmek istediler. Kurmay Başkanım, Kara Havacılık Alay Komutanı'nı arayarak, bunu engellemiştir. Elimizde birkaç kez fırsat varken, darbecileri etkisiz hale getirmediğimiz, darbecilere süre kazandırdığımız iddiaları doğru değildir." iddialarında bulundu.
Huduti, "Yurtta Sulh Konseyi"'nin "Harekat Yıldırım" öncelik dereceli gizli mesaj formunda "Görevine devam" olarak isminin geçmesi iddiasını da kabul etmeyerek, "İsmimin orada geçmesi bir ödüllendirme değil, bir cezalandırmadır." şeklinde savunma yaptı.
"Ne yaptınız çocuklar, beni de yaktınız" sözleri iddianamede yer almıştı
Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Ergül Yılmaz ve Başsavcıvekili Mehmet Badem tarafından 28'i tutuklu 76 sanık hakkında hazırlanan ve Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 165 sayfalık iddianamede, dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanı Emin Ayık'ın cezaevi girişinde Huduti'ye, "Olmadı işte komutanım, başaramadık." dediği belirtilmişti.
İddianamede, "Şüpheli Adem Huduti'nin tutuklandıktan sonra diğer şüpheliler Avni Angun ve Emin Ayık ile Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevki sırasında, Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu girişinde, mahkum kabul bölümünde ilk kez karşılaştıkları, şüphelilerin kişisel malzemelerinin bulunduğu yere gittikleri sırada Adem Huduti'nin daha önceden görüşmediği ve araçtan indirildiği yerde gördüğü şüpheliler Avni Angun ve Emin Ayık'a, 'Ne yaptınız çocuklar, beni de yaktınız.' şeklinde beyanda bulunduğu, 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın da 'Olmadı işte komutanım, başaramadık.' şeklinde karşılık verdiği, Avni Angun'un da 'Biz ve sizi' şeklinde söylemde bulunduğu, şüphelilerin sevkine refakat eden jandarma görevlileri İ.M, S.K. ve R.P'nin beyanları ile 23 Temmuz 2016 tarihli tutanaktan anlaşılmıştır." ifadelerine yer verilmişti.