Toplumu toplum yapan yegâne güç, asgarî müşterekleri ve bu asgarî müştereklerin yeşerttiği ruhtur.
Türkiye, asgarî müştereklerini yitiriyor hızla...
Tam ortadan ikiye yarılmış gibiyiz karpuz gibi...
Bu da doğal olarak kutuplaşmanın kontrolden çıkması için çok müsait bir zemin oluşturuyor...
Herkes birbirine öfke ve kin kusmak için bekliyormuş gibi: Farklı kesimlerin giyim kuşamlarına gösterilen tepkiler ve yaşanan gerilimleri hatırlayalım burada...
Birbirimize tahammül gücümüzü kaybediyoruz sanki...
Bütün bunlar, asgarî müştereklerin yok olmasının, değerlerin çürümeye ramak kalmasının yol açtığı anlam boşluğunun ürpertici sonuçları.
Asgarî müşterekler, tarihten süzülüp gelen yüzyılların çilesi, mücadelesi ile inşa edilen değerlerinin, anlam haritalarının ürünüdür bir toplumun.
Batı’dan ithal ettiğimiz hiç bir şeyi alıp kendimize maledebilecek kadar özümseyebilmiş değiliz. Batı’nın çıraklığını yapıyoruz hâlâ!
Bu toplumu ayakta tutacak ve bu toplumun yeniden tarih yapmasını mümkün kılabilecek bir medeniyet yürüyüşüne çıkmasını sağlayacak değerler, İslam’ın sunduğu değerler; kişiler de Yunus gibi, Mevlânâ gibi, Sinan gibi, Itrî gibi, İbn Arabî, İbn Sinâ, Gazâlî gibi öncü, ön açıcı kişiler...
Cumhuriyet tarihi boyunca burada zikrettiğim öncüler ayarında bilimde, düşüncede, sanatta, ahlâkta dünya çapında isimler yetiştiremedik; yetiştiremezdik de.
Yetiştiremezdik; çünkü epistemolojik kırılma ve ontolojik kopuş şeklinde yaşadığımız bir kültürel inkâr cinayeti yaşadık. Daha iliklerimize kadar yaşadığımız değerlerimizin yerle bir olmasına yol açan medeniyet krizini görecek, anlamlandıracak ve nasıl aşabileceğimiz konusunda önümüzü açacak çapta -bir kaç önemli isim dışında- büyük düşünürler, sanatçılar bile çıkarabilmiş değiliz.
Dışardan, Batılılar tarafından sömürgeleştirilemeyen bir ülkenin içerden zihnen sömürgeleştirilmesi, celladına âşık edilmesi ve sonra da geldiğimiz noktada sosyolojik ve siyasî olarak birbirine düşürülmesi gibi tehlikeli bir süreç yaşıyoruz...
Meseleyi cemaatler ve tarikatler konusuna getireceğim... Bu toplumun asgarî müştereklerinin, değerlerinin yaşatıcısı ve gelecek nesillere aktarcısı kurumların başında geliyor cemaatler ve tarikatler...
Ama bütün kurumların laikleştirildiği; televizyonların, sosyal medyanın bütün değerlerimizi kurşuna dizdiği; eğitim sisteminin, medyanın, kültür dünyasının mankurtlaşmış kuşaklar yetiştirdiği, bu ülkenin insanlarını zihnen sömürgeleştirdiği bir ortamda bu toplumun İslâm’la, en temel varoluşsal değerlerimizle canlı, dinamik ilişkiler kurmamızı sağlayan yegâne kaynak cemaatler ve tarikatler oysa.
Cemaatler, elbette, kendilerine çeki düzen verecek. Elbette denetime açık olacak.
Cemaatlerin, tarikatlerin bu toplumun ruhu, ruhkökleri olan İslâmî değerlerimizin en önemli koruyucu kaynakları olduğunu unutur da, hedef tahtasına yatırma aymazlığı sergilersek, gelecek kuşaklara bunun hesabını veremeyiz...
Bu toplumun en eski, en köklü kurumlarından sözediyoruz.
Değerlerin aşındığı, müthiş bir yozlaşmanın yaşandığı, insanların yıllarca mahkemelerde süründüğü, şiddetin, cinayetlerin, tecavüzlerin, boşanmaların tavan yaptığı, ailenin çatırdadığı, farklı toplum kesimlerinin iğrenç yöntemlerle iktidar savaşları verdikleri bir zaman diliminde sakinleşmeye, durup düşünmeye, kalıcı, köklü, güçlü ve âdil bir hukuk sistemi inşa etmeye ihtiyacımız var.
Vesselâm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.