Bir felsefe terimi olarak değil ama olup biten her şeyi kendi çıkarına, kendi yararı için değerlendirme anlamında pragmatist sözcüğünü günlük hayatta da kullanıyoruz sık sık.
Benim için bu kavramın bir insanda vücut bulmasının adı Süleyman Demirel'di.
O yüzden hayatına ait artılar eksiler falan diye listeler yapılırken bu artı ve eksiler ne kadar birbirinin karşıtıydı acaba onun nazarında diye sormalı?
Yaptıklarının sadece sonuçlarına bakan, bunun ne fayda sağlayacağına bakan kişinin hangi ilkeyle hareket ettiğini sanmalıyız ki?
Demirel bütün siyasi tarihimizin gelmiş geçmiş en pragmatist kişisiydi.
Deniz'lerin idamını önlemek o sıra kendisi için daha yararlı olacaksa önlemeye çalışırdı.
90'larda Güneydoğu'da infazlarla kan gövdeyi götürürken, aslında bir darbe yönetimi Türkiye'nin yarısında elini kolunu sallayarak işini görürken buna karşı çıkmamak daha işine geldiği için karşı çıkmamıştır.
Tıpkı 12 Eylül'den önce “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” dediği gibi.
Bir insan, “Bana Türkiye'yi tek kelimeyle anlat derseniz “iyi” derim. Ama iki kelimeyle anlat derseniz “iyi değil” derim” demiş ve bu sözü çok ünlü olmuşsa durup iki dakika düşünmek gerek.
Onun kelime oyunlarını değil; bir ülke için aynı anda hem “iyi” hem “iyi değil” diyebilen biriyle karşı karşıya olduğumuz için.
Övmek için fırsat kovalayanlar haklı olarak ölümünü kullanabilirler; sadece şunun da cevabını versinler ama… Türkiye'de bir şeyler daha kötü olmasın diye ne yaptı? Ve ülkede bir şeyler daha iyi olsun diye ne yaptı?
Bir siyasetçiyi, Başbakanı, Cumhurbaşkanını, ülkenin ve milletin kaderine damga vuran biri için başka türlü nasıl yargıda bulunacağız ki?
Sadece pragmatizm değildi tabii ki kendisini inşa eden.
O antikomünizmin beslediği tipik bir sağcıydı aynı zamanda.
Soğuk Savaş'ın politikacısıydı.
Soğuk Savaş bitti denildiğinde Cumhurbaşkanı olup gözümüzü Kafkaslar'a, Orta Asya'ya dikmemizi öğütleyip sonra orada her şeyin berbat olmasında başrol oynayanlardan biri olması onun temel nitelik ve reflekslerini değiştirmedi.
O klasik Soğuk Savaş belki önceki gün Demirel'in vefatıyla bitti gerçekte.
Hasan Cemalgillerden baş- layarak kendisine övgü dolu ağıtlar yakanların hepsi aslında bizzat kendilerine, kendi kayıplarına ağlıyor olmalı.
İnsanın (güya) kendisine karşı neredeyse silahlı mücadele ettiği veya edenleri desteklediği/kışkırttığı günlerden sırf birlikte viski içebildi diye o kişinin bütün günahlarını yok sayıp modern, Batılı bir uğurlama için aklını ya da onun kadar değerli şeylerini kaybetmesi gerek.
Belli ki Demirel bugün bütün medyada, sanat dünyasında, akademide ardından ağıt yakanların kaybının ana simgesi.
Kaybettikleri her şeyi simgeliyor olmalı.
O Soğuk Savaş bitti.
Herşeyi kendine yontan ve yontmanıza izin veren o sistem de bitti.
Bunların simgesi ve şimdi ölümüyle sonunu işaret eden “Baba”nızın ardından ağlayın şimdi ağlayabildiğiniz kadar.
…
Adnan Menderes'in son dönem fotoğraflarında yanında görünmeye başlayan prenslerinden zeki, başarılı mühendis, DSİ Müdürü'nün hayatı neredeyse bir asır sürdü.
Öyle bir zaman kesitiydi ki o 90 yıla birden fazla asır sığdı aslında.
Memleketine, köyüne kendisi ve eşi için yaptırdığı mezara gömülmeyi tercih etmesi pragmatizminden mi, zekasından mı, öyle veya böyle Anadolu'yu biliyor olmasından mı, bilmem.
Bugüne kadar verdiği en iyi ve benim de katıldığım tek kararı galiba…