Fikir mütefekkirin bestesi, beste de bestecinin fikridir. Ezgiler, canlı fikirlerdir

04:0015/11/2015, Pazar
G: 13/09/2019, Cuma
Yalçın Çetinkaya

Ali Hasar kardeşimin Romen düşünür Emil Cioran'dan aktardığı “fikirler ölü ezgilerdir” sözü, aslına bakılacak olursa tam da Cioran kötümserliğini hatta karamsarlığını ortaya koyuyor. Emil Cioran huysuz bir düşünür. Tıpkı Nietzsche gibi diyeceğim, zaten Nietzsche'den de epey etkilenmiş. “Çürümenin Kitabı”nı yazmış bir adam. Ümitsizliğin doruklarında dolaşan bir düşünür olarak, bu yolculuklarına uyacak şekilde “Ümitsizliğin Doruklarında”yı kaleme almış. Aforizmalarıyla bütün iyimserlerin aklını karıştıran

Ali Hasar kardeşimin Romen düşünür Emil Cioran'dan aktardığı “fikirler ölü ezgilerdir” sözü, aslına bakılacak olursa tam da Cioran kötümserliğini hatta karamsarlığını ortaya koyuyor. Emil Cioran huysuz bir düşünür. Tıpkı Nietzsche gibi diyeceğim, zaten Nietzsche'den de epey etkilenmiş. “Çürümenin Kitabı”nı yazmış bir adam. Ümitsizliğin doruklarında dolaşan bir düşünür olarak, bu yolculuklarına uyacak şekilde “Ümitsizliğin Doruklarında”yı kaleme almış. Aforizmalarıyla bütün iyimserlerin aklını karıştıran kötümser ve üstelik ortodoks bir papazın oğlu olan bu adam, “Kendimi tanrı sanmak, tanrıya inanmaktan daha kolay geliyor” diyerek Kilise'nin yarattığı tanrıyla da âdetâ kafa buluyor. Doğrusu işin bu tarafına karışmak pek haddim değil ama, ezgilerle ilgilenen biri olarak “fikirler, ölü ezgilerdir” aforizması kafama takıldı.

Fikirler ölü ezgiler midir ve Cioran neye dayanarak bunu söylemiştir ? İkinci sorunun cevabını bilemiyorum ama iyisiyle kötüsüyle fikir fikirdir. Beğeniriz veya beğenmeyiz, kendimize yakın buluruz veya bulmayız, doğrudur veya yanlıştır her neyse ama, fikir esaslı bir şeydir. Fikir, emek sarfeden zihnin hâsılâtıdır ve insanı yüceltir. Öyle fikirler vardır ki durduğu yerde, yazılı olduğu metinde hiç yerinden kıpırdamadan, tıpkı Franz Lizst'in Macar halk hareketini müzikleriyle coşturması gibi kitleleri ayağa kaldırır, bazen akan suları durdurur, her şey olabilir. Hasbelkader bir müzisyen olarak fikirleri, bir mütefekkirin bestesi olarak kabul eder ve fikirlerin, mütefekkirin canlı, paylaştığı kimselere birşeyler öğreten, ufkunu açan ezgileri olduğunu düşünürüm. Yani fikirler, birilerinin kulağına gitse de gitmese de, başkaları tarafından önemsense de önemsenmese de âdetâ mütefekkirin bestesidir. O halde ezgilerin de pekâlâ canlı fikirler olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca bestecinin, mütefekkirden ayrı bir kişilik olarak düşünülmesini de doğru bulmuyor ve besteciye yapılmış bir haksızlık olarak kabul ediyorum. Çünkü besteci de tefekkür ettiklerini seslerden nağmeler elde ederek ifade eden bir kişiliktir. Böyle bakıldığında bir mütefekkir fikir bestecisi, bir besteci de müzik mütefekkiridir.

Tefekkür etmenin sadece bir tek biçiminin olduğunu ve tefekkürün neticesi olan fikirlerin de yine sadece bir tek biçimde ortaya çıktığını ve ifade edildiğini zannediyoruz sanki. Bir mütefekkir fikirlerini konuşarak veya kâğıda dökerek ifade ediyorsa, bir müzisyen fikirlerini bestelediği ezgilerle, bir ressam vücuda getirdiği renk ahengiyle, gölgeler ve ışıkla, şair kelimelerle, bir dans sanatçısı hareketlerle anlatabilir. Wolfgang Amadeus Mozart, babası Leopold Mozart'ın doğum gününü kutlamak için yazdığı mektubuna şu sözlerle başlar: “Düşünce ve duygularımı şiirle anlatamam, çünkü şair değilim. Kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, çünkü ressam değilim. Düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam, çünkü dansçı değilim. Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim. Çünkü ben bir müzisyenim...”. Avrupa müziğinin klasik dönemde yetiştirdiği en önemli bestecilerden biri olan Mozart, düşüncelerini sadece müzikle ifade edebildiğini bu sözleriyle anlatıyor. Belki bestecinin ifade ediş biçimi bir mütefekkirden farklıdır ama, netice itibarıyle müzik de çoğu zaman bir “düşünce ifade ediş biçimi”dir. Bir besteyi genellikle ruhu dinlendiren bir ilaç gibi kabul ederiz. Halbuki bir müzik eseri de bestecisinin birşeyler anlatmaya çalıştığı ya da anlattığı bir ifade biçimidir ve dinleyiciler olarak müzik eserinin böyle bir özelliği olduğunu düşünmeyiz.

Bir müzik eserinin gücü, sözü, şiiri veya güfteyi kullanmaksızın duygu ve düşünceyi ifade edebiliyor olmasıyla anlaşılabilir. Müzik eseri, bu vasıtalara ihtiyaç duymaksızın derdini anlatabilmelidir. Besteci de bunu yapmaya çalışır hatta yapar. Vivaldi'nin “Mevsimler” adlı konçertoları bunun belki de en güzel örneğidir. Kim ne derse desin, fikirler canlı ezgilerdir, ezgilerse canlı fikirler. Yukarıda da yazdığım gibi, fikir mütefekkirin bestesi, beste de bestecinin fikridir. Her fikir bir beste, her beste de bir fikirdir.

Not: Bundan üç hafta öne yazdığım “Tasavvuf yok fakat mûsikîsi var” başlıklı yazıyla ilgili iki haftadır yapmak istediğim fakat unuttuğum bir açıklama var. Yazıyı okuyan bir yakınım, çok kıymetli kardeşim Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç'ın, yazıdan daha önce yayınlanan bir televizyon programında aynı ifadeyi kullandığını belirtti. Bu televizyon programını izleme fırsatım olmadı fakat Sayın Mahmud Erol Kılıç gibi sahasında derinleşmiş değerli bir insan ile aynı düşünceyi paylaşmak benim için mutluluk verici bir paylaşımdır.
#Mahmud Erol Kılıç
#Fikir mütefekkiri
#Emil Cioran