Bodrum ve Datça sularında görülen Yunan sahil güvenlik botlarını biliyorsunuz. Bu Türk toplumunu huzursuz etmeye dönük bir provokasyondur. Atina bununla da kalmadı. Yunan lobisi, ABD Kongresine gönderdiği mektupta Türkiye’yi düşman ülke gibi lanse etti. Ama öte yandan Yunanistan Başbakanı Miçotakis, üstelik BM kürsüsünde, yeni şeyler söyledi: “Türkiye ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi için fırsat var, cesur olmalıyız” dedi. Bu büyük bir açıklamadır. Birbirine zıt ama eşzamanlı yaşanan bu
Bodrum ve Datça sularında görülen Yunan sahil güvenlik botlarını biliyorsunuz. Bu Türk toplumunu huzursuz etmeye dönük bir provokasyondur. Atina bununla da kalmadı. Yunan lobisi, ABD Kongresine gönderdiği mektupta Türkiye’yi düşman ülke gibi lanse etti. Ama öte yandan
Yunanistan Başbakanı Miçotakis,
üstelik BM kürsüsünde, yeni şeyler söyledi:
“Türkiye ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi için fırsat var,
cesur olmalıyız” dedi. Bu büyük bir açıklamadır.
Birbirine zıt ama eşzamanlı yaşanan bu gelişmeler ne anlama geliyor? Cevaplayayım:
Ard arda yaşanan üç gelişme Atina’nın kimyasını bozdu.
Çelişkiler savrulmayı işaret ediyor. Şimdi bu gelişmelere mercek tutalım.
DOĞU AKDENİZ’DE YENİ STATÜKO
Ankara’nın
ortaya koymasının nedeni ABD liderliğindeki bir konsorsiyumun Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi kıyılarına hapsetme girişimiydi. Türkiye buna Libya anlaşmasıyla karşılık verdi. Yunanistan da bunun üzerine Mısır’la anlaşma imzaladı. Doğu Akdeniz’de yükselen gerilim, sahada oluşan bu yeni statüko sonrasında dindi. Ya da ertelendi.
İşte
bu statükoda geçtiğimiz ay derin bir kırılma yaşandı. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin
4 Eylül tarihli Ankara ziyaretinden bahsediyorum. Mısırlı bir yetkilinin de dediği gibi ziyaret “Doğu Akdeniz’i de kapsayan daha kapsamlı, stratejik işbirliği arayışıydı.” Atina’nın bundan endişeleneceğini öngörmüştüm. Bunu 6 Eylül’de,
Doğu Akdeniz’de Tektonik Kırılma Beklentisi
başlıklı yazıda anlatmıştım. Ancak ziyaretin etkisinin bu kadar çabuk ortaya çıkmasını beklemiyordum.
Atina, gelişen Türkiye-Mısır ilişkilerinin
Doğu Akdeniz’le ilgili yeni bir anlaşma
ile taçlanmasından korkuyor. Böyle bir anlaşma olursa,
- Yunan tezinin temelini oluşturan Atina-Kahire anlaşması boşa çıkacaktır (Bu anlaşma Mısır için kayıptır. Mısır Akdeniz’de 21 bin kilometre kare alanı kaybetmiştir).
Yunanistan Başbakanı Miçotakis‘in
BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın sebebi budur.
Atina, Doğu Akdeniz’de, ayağının altındaki halının çekileceğini görüyor.
Miçotakis, işte bu yüzden “Türkiye ve Yunanistan arasındaki deniz yetki alanlarının belirlenmesi için fırsat penceresi doğdu. Bunu değerlendirmek için cesur olmalıyız” diyor. Önümüzdeki süreçte yapılacak
Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey
toplantısında bu konuda bir gelişme yaşanacak mı göreceğiz.
TÜRKİYE F-35 PROGRAMINA GERİ Mİ DÖNÜYOR?
Atina’yı endişeye sevk eden ikinci gelişme Türkiye ile ABD arasında yapılan görüşmelerdir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan,
Türkiye’ye dönük CAATSA yaptırımlarının kalkması için
görüşmeler yapıldığını söyledi. Bu da büyük bir açıklamadır. F-35 projesini yakından ilgilendirmektedir. Fidan’ın “Bu konunun bir ayak bağı olduğu konusunda her iki taraf hemfikir” sözleri önemlidir.
Bu açıklamalar Türkiye’de değil ama Yunanistan’da büyük bir tartışma başlattı. ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile savunma alanında imzaladığı işbirliği anlaşması Atina’ya yeterli gelmedi.
Türkiye’nin F-35 programının dışında tutulması için kampanya başlatıldı.
ABD’deki Yunan lobisi
Helen Amerikan Liderlik Konseyi,
Kongre üyelerine zehir zemberek ifadelerin yer aldığı bir mektup gönderdi.
Yunan Kathimerini gazetesi,
F-35 programına tekrar dahil edilme karşılığında S-400’lerin İncirlik’te ABD kontrolünde olacağını öne sürdü. (ABD’liler gerçekten
bunu önermiş, ancak Ankara kabul etmemiş.) Milli Savunma Bakanlığı
kaynakları bu iddia için “üçüncü ülkelerin algı oluşturma çabası” nitelemesi yaptı.
Yunan endişelerine tuz biber olan bir gelişme de
Dışişleri Bakanı Fidan’ın gayriresmi AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’na
davet edilmesidir. Fidan, bu toplantıda, 2019’da Türkiye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını istedi (Ki bu yaptırımların sebebi Doğu Akdeniz’dir). Üstelik bu konuda ilerleme var. Kanada, İsveç, Hollanda gibi ülkeleri
Norveç izledi, 11 Eylül’de Türkiye’ye dönük yaptırımları kaldırdı
. Yunanistan, bu sürecin CAATSA meselesine gittiğini görüyor olmalı. (Almanya, hala ayak diriyor.)
İşte Bodrum ve Datça kıyılarında gördüğümüz Yunan botları, tam da bu konjonktürde karasularımıza girdi. Son tahlilde Atina,
Türkiye’nin Batı başkentleriyle sorun yaşamasını ister. Kriz ve gerilimden beslenir.
Kriz yoksa kriz çıkarır. Türkiye’nin F-35 programının dışında tutulması, Ankara’ya uygulanan savunma sanayii yaptırımlarının sürmesi Atina’nın beklentisidir. Bu yüzden yeni provokasyonlara karşı hazırlıklı olmalı.
#yunanistan
#diplomasi
#Yahya Bostan