Suriye’de Baas Partisi’nin askerî darbeyle iktidara geldiği 1963 yılından itibaren, Sünnî ulemânın temelde üç sınıfa ayrıldığı söylenebilir: 1) Farklı sâiklerle ve derecelerde de olsa, rejimi destekleyenler, 2) Rejime mesafesini koruyanlar, hatta zaman zaman açıktan muhalefet edenler, 3) Sessizliği ve siyasî meselelerden tümüyle uzak durmayı seçenler.
Birinci sınıfta dinî bürokrasinin üst düzey memurlarıyla onlara bağlı ekipler var. Bunlara ilaveten, normalde müstakil bir çizgide yürürken rejimle birlikte olmayı maslahata uygun bulanlar da mevcut. Bu başlığa dâhil edilebilecek en ünlü isim, hiç şüphesiz Prof. Dr. Saîd Ramazan el-Bûtî. Gerçek bir zahid olarak makam-mevki ve parasal ilişkilerden uzak duran Bûtî’nin Baas rejimiyle girdiği derin angajman, bugün hâlâ tartışma konusu. Onun “devlet başkanına isyan etmenin caiz olmadığı” görüşünden hareketle geliştirdiği rejim yanlısı tavrı “içtihat” olarak yorumlayanlar çok. Bûtî’nin böyle davranmak suretiyle Suriye’de komünizmin yayılmasını engellediği, ülkenin İslâmî kimliğinin muhafazasında kritik bir rol oynadığı ve Şam ilim havzasının dağılmamasını sağladığı şekilde yorumlar var. Bûtî’nin “içtihadını” hatalı görenler ise, Suriye “komünist” olmasa bile dinî kimliğinin zorla değiştirildiğini, İran’ın ülke üzerindeki tasarruf ve tasallutunun hayatî boyutlara ulaştığını, rejimin katliamlarında Suriye’nin gelecek on yıllarını kuracak dinamik, eğitimli ve dindar Sünnî kadroların sistemli bir şekilde yok edildiğini, tüm bu kayıplarla Baas tarafından müsaade edilen “kontrollü dinî atmosfer” kıyaslandığında, Bûtî’nin hareket biçiminin Suriyeli Müslümanlara gerçekte ne kazandırdığının sorgulanabileceğini belirtiyorlar.
Şam’ın köklü ulemâ ailelerinin kahir ekseriyeti, rejimle aralarındaki mesafeyi titizlikle korudular, gerektiğinde de muhalefet safına geçtiler. Bu ikinci sınıfta ayrıca Şeyh Abdulkerîm er-Rifâî’nin şöhretli oğulları Usâme ve Sâriye Rifâî ile “Şam’ın kurrâsı” unvanıyla bilinen Şeyh Kureyyim Râcih ve tatlı sohbet üslubu dünya çapında beğenilen Muhammed Râtib en-Nâbulsî gibi isimler yer aldı. Emevî Camii’nin şöhretli hatiplerinden Mağrib kökenli Şeyh İbrahim Yakûbî’nin Şâzelî şeyhi olan oğlu Muhammed Ebu’l-Hudâ Yakûbî de, sözünü sakınmayan cesur bir âlim olarak öne çıktı.
Üçüncü sınıfta daha çok farklı tarikatların müntesipleri, dinî hiyerarşinin alt düzeydeki görevlileri ve akademik çalışma yürüten ilim adamları bulunuyor. Bunlar arasında en meşhur isim, “İslâm Fıkhı Ansiklopedisi” adlı ölümsüz eseriyle Türkiye’de de yakından tanınan Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî. Keza Halep’in önemli âlimlerinden Prof. Dr. Nûreddin Itr, siyasetten ve sıcak gündemden tamamen uzak durarak kendisini eser kaleme almaya ve talebe yetiştirmeye adadı.
2011’den itibaren rejim yanlısı isimler, halk ayaklanmasının bastırılması için Esed hükümeti tarafından sahaya, televizyon ekranlarına, kürsü ve minberlere sürüldü. (Bûtî, 2013’te çevresinde rejim tarafından kuş uçurtulmayan Câmiu’l-İmân’da şüpheli bir suikasta kurban gitti.) Rejim muhaliflerinin çoğu ya öldürüldü veya -aralarında Türkiye’nin de bulunduğu- farklı ülkelere hicret etti. Bunlardan kalan medrese, enstitü ve mescitler, rejim tarafından “makbul” kişi ve çevrelere verildi. Örneğin, Şeyh Usâme Rifâî’nin vazife yaptığı Abdulkerîm er-Rifâî Camii’nin adı değiştirildi, imamlığına da Beşşâr Esed’e ölçüsüz övgüler yağdırmakla maruf Şeyh Muhammed Avâd atandı. Câmiu’l-İmân’da Şeyh Naîm Araksûsî’nin yeri sağlamlaştırıldı. Ülkenin cami ve mescitlerinde artık “aykırı” ses çıkmıyordu, “fitne” sona ermişti.
Derken Baas rejimi düştü ve en büyük sürprizi de Suriye’de kalarak savaş sonrası düzene ayak uyduran ulemâ yaşadı. Bunlardan bazıları sessizliğini bozarak yeni yönetime desteğini açıkladı. Vaktiyle, sivil halka bomba yağdıran Esed iktidarına uygulanan ambargoyu Hz. Peygamber ve ashabının Mekke’de karşılaştığı boykota benzetmiş olan Dr. Tevfîk el-Bûtî (Saîd Ramazan el-Bûtî’nin oğlu), şimdi Suriye’nin karanlık bir dönemi geride bıraktığını vurguluyordu. Naîm Araksûsî gibi bazıları, “fethi” kutlamakla beraber, yeni gelenlerin devlet ve kamu malına zarar verdiklerini söylemeyi ihmal etmiyordu. Nihayet bazıları da -herhalde yaşadıkları bocalamanın derinliğinden olsa gerek- bırakın konuşmayı, henüz yüzünü bile göstermedi. Bir cuma hutbesinde, Beşşâr Esed’in “ilahî ahlâkla ahlâklandığını” söyleyen Şeyh Husâmuddîn Farfûr bunlardan biri mesela.
Mevcut özgürlük ortamı, Suriye’de sağlıklı bir dinî atmosferi yeniden tesis etmek için bir fırsat. Ancak uzun baskı dönemlerinden sonra gelen ani özgürlükler, “dinî anarşi” de doğurabilir. Suriye’yi çok yakından izlemeye devam edeceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.