Bir sene önce 15 Şubat''taki köşe yazımda: "Hasta bir kadını karda-kışta gecede banklara mahkum eden sistemsizlik nasıl çözülür?" diye sormuştum. Aradan bir yıl geçti, maalesef sorum halen geçerliliğini koruyor. Sosyal hizmetler ve sağlık alanındaki sistemsizliğin sokağa terkettiği hasta insanlarımız için hiçbirşey yapılmadı-yapılmıyor.
Karlı bir kış günü, İstanbul''un Eyüp Sultan Camii civarında donmak üzereyken taksi şoförlerince tenekede yakılan ateşle ısıtılıp hayata döndürülmeye çalışıldığı sırada rastladığım Fatma Demirkol ile dostluğumuz ilerledi. Yenişafak okurlarının şahit olduğu zorlu süreçten sonra hastaneye yatırdığım Fatma Hanım''la kendimi yoğun işlerimden fırsat bulmaya zorlayarak özellikle hafta sonları, bayram gibi tatil zamanlarında beraber olmaya çalışıyorum. Tüketici köşesi yazılarım ve size bahsettiğim sokak çocukları projesiyle ilgili faaliyetlerimden fırsat buldukça sokaklara terkedilen hasta insanlarımızla ilgileniyorum. Gazetemiz editörlerinden Nusret Özcan''ın Edirnekapı civarında bir parkta, perişan halde tespit ettiği Metin Kos da bunlardan biri oldu. Metin Bey''i İstanbul Büyükşehir Belediyesi''nin Kayışdağı''ndaki Dar''ül-aceze binasına yerleştirmek, Fatma hanımı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Kronik Servisine yatırmak kadar zor olmadı. O şimdilik emin ellerde, adını öğrenip haber verdiğimiz tek kızı ziyaretine gidecek, ben de sürekli gidemesem de telefonla durumunu takip ediyorum.
Bitmiyor ki... Sokaklar insan dolu. İnsanın Anayasal hakkı olan ruh ve beden bütünlüğünü tehdit eden türlü tehlikenin kol gezdiği İstanbul''un geceleri, her köşe başında ayrı bir drama sahne oluyor. Bir avukatın ricasıyla başka bir sokak vakasıyla ilgilenmek yine bana düştü. İş çıkışı Fatih Camii civarını dolaştık. Yardıma muhtaçlarla ilgilenirken, yönümüz Kerim''e döndü. Kerim''le, Malta''da bir kahvehanede konuşup, kendisini hastaneye yatırmak için rızasını aldık. Ertesi gün ilk işim bir ambulansı hazır etmek oldu. Fatih Karakolu''ndaki polislerin ve Malta Esnafının da yardımıyla Kerim Aydoğan''ı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi''ne götürdük. Doktor kontrolü tahmin ettiğim gibi Kerim abimizin de bir kronik şizofreni vakası olduğunu gösterdi. Doktorlar iğne yaptılar ve 15 gün sonra bir başka iğne daha yapılması gerektiğini söylediler. Onu tekrar sokaklara götürmek istemiyordum, doktorlara, en azından bir sonraki iğnesi de vuruluncaya kadar hastanede kalmasını arzuladığımı söyledim. Bunun mümkün olmadığı, hastanenin kapasite üstü çalıştığı, ailesine teslim etmem gerektiği, ya da aldığımız yere bırakmak zorunda olduğum söylendi. Doktorluğun sadece ilaç vermekten ibaret olmadığını bildiğim için Sağlık Bakanı''nın bir önceki dönem basın müşaviri Leyla Karahan Hız''ı aradım. Onun, geceyarısı Kerim Bey''i sokağa bırakmamak yönündeki hassasiyetimi değerlendirerek Sağlık İl Müdürü ve Hastane Başhekimi Arif Verimli''ye ulaşmasından sonra sorun çözüldü.
Bundan sonra benim için, nöbetçi doktorun "Yalnızca 15 gün... Eğer ailesini bulamazsanız Kerim''i sokaklarda görürsünüz..." uyarısı üzerine verdiğim sözü yerine getirmek için onur mücadelem başladı.
Kerim''i aldığımız sokağın çay ocağında tanıştığımız duyarlı genç kardeşim Mustafa, muhtarlıklara gitti. Kerim Aydoğan''ın ailesiyle ilgili hiçbir bilgiye ne muhtarlıklarda, ne hastane kayıtlarında rastlanmıyordu. Kerim''in savunmasız halde sokaklara dönmesi ihtimali konusunda Başhekim Arif Verimli''nin desteğiyle 15 günlük sürenin uzatmaları oynanıyor, vakit daralıyordu. Fatma hanım gibi Kerim beyi de kimsesi olmadığı için sürekli kalabileceği tek yer olan kronik servise aldırabilir miyim diye hesaplarken, Kerim beyin yattığı servisi aradım.
Servis hemşiresi hastamızın, taburcu edileceğini söylediğinde, konudan Başhekim ve İl Sağlık Müdürünün de bilgisi olduğunu belirttim. Kerim''in aslında kimsesiz olmadığını, hemşire hanımdan o zaman öğrenebildim. Kerim beyin sokaklara dönmemesi için, bulduğum telefon numarasını değerlendirmem şarttı. Kerim beyin ailesini bulup taburcu olmasını sağlamam gerekiyordu. Geçen her saniyeyi değerlendirmenin telaşı içinde araştırmalarıma başladım. Hem sevindirici, hem düşündürücü sonuç şu: Sokağa düşen Kerim''in beş ağabeyi var...
Gönüllü Avukat Saliha hanımla buluşup, abileri, yoğun işleriyle ve özel mazeretleriyle ilgili beyanlarına rağmen telefonla ve tek tek dolaşarak topladık ve nihayet Kerim''i hastaneden çıkarırken teslim almaları için ikna edebildik.
Sonra Kerim ve abileriyle gazetede istişare toplantısı yaptık. Gündem şu: Kerim bundan sonra sokaklarda tükenmesin diye elini taşın altına kim ne kadar koyacak? Onlara, bir senedir, Fatma hanım, Metin bey ve son olarak Kerim Aydoğan vesilesiyle yoğunlaştığım şizofreni vakaları sorunuyla ilgili olarak Türkiye''deki mevcut durumu anlattım.
Bu ülkenin insanını sokağa atan kim?
Eskiden sağlık ve sosyal yardım konuları aynı bakanlığın işiydi. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı adlı bakanlık hem sağlık-hem de sosyal hizmet sorunlarından sorumluydu. Şimdi ise bu iki hizmet birbirinden ayırılmış durumda. Oysa şizofreni vakaları uzun süreli ayakta ve ilaçlı tedavi gereksinimi nedeniyle, toplumsal dayanışma, aile desteği, yoksa devlet hizmeti istediğinden, bir yönüyle sosyal problemken, diğer yönüyle de bir sağlık meselesi.
Türkiye''de şizofreni hastaları için müessese yok!
Bu durumda ailelerin hastalarını sokağa atmamaları, zaten çoğunluğu zararsız olan ya da ilaçla zarar vermeleri engellenebilen bu tür insanlara sosyal destek vererek yaşamlarını devam ettirmelerini sağlamak durumunda.
Ancak hastane kayıtlarına hasta sahibi isim bırakmama gibi genel tavırlar ve Kerim Aydoğan''ın ailesinin onu sahiplenme konusundaki bıkkın ve isteksiz olmaları da açıkça gösteriyor ki değişen toplumsal ve manevi değerler aileleri bu konuda zorluyor...
Kerim için aileye, bir çözüm bulma konusunda rehberlik etme amacına yönelik toplantılarımız sürüyor. Gerekirse ben de bir insan olan Kerim''in sokakta kalmaması için bundan sonra elimden geldiğince destek olup onu tekrar sokaklara göndermemeye kararlıyım. Ancak bu arada birilerine bazı şeyleri hatırlatmam lazım;
Bu düpedüz hizmet ayıbıdır! Nasıl sokatan insan toplamak benim işim değilse,sistemsizliğin düzelmesi için de birilerinin (?) artık çalışması gerekir.
İnsanların ödedikleri vergilerle, verdikleri oylarla kaliteli yönetim hizmetini talep etme hakları vardır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.