|
Türkiye’nin gözleri

Türkiye, Amerika ve taraftarları tarafından Suriye’nin kuzeyinde inşa edilen terör koridorunu kırmak ve yok etmek istiyor. Bunun için 16 Temmuz 2016’dan bu tarafa, yani FETÖ’cü darbe girişiminden sonraki ilk günden itibaren her türlü zorluğa göğüs gererek mücadele ediyor. Ordumuz, Cerablus’tan başlamak suretiyle doğudan batıya uzanan bu koridorun Akdeniz’e ulaşmasını engelledi.



Suriye’de rejim tarafından işlenen cinayetlerin ve katliamın en yoğun olduğu günlerde göç muazzam boyutlara ulaşmış, Türkiye ve Avrupa derinden sarsılmıştı. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak güvenli bölgeler iyi bir çözüm sunabilirdi. Bu, Türkiye’nin bir önerisiydi ama herhangi bir ortamda kabul görmedi. Güvenli bölge, hem savaşı daha dar bir alana hapsedecek hem de göçle yaşanacak insanî dramları sınırlayabilecekti. Savaşı fırsata çevirenler, Türkiye’nin güvenli bölge tezine karşı çıkmaktaydı. Amerika, savaşın başından itibaren Türkiye’yi oyaladı.

Türkiye’nin güvenli bölge oluşturulması yönündeki teklifini görmezden gelenlerin gizli bir ajandaya sahip olduğu zamanla anlaşıldı. 2003’teki İkinci Körfez Savaşı’nda olduğu gibi Suriye Savaşı devam ederken de Amerika’nın gizli ajandasından bahsedenler eleştiri konusu oldu. Hâlbuki Amerika’nın ve İsrail’in terör koridoru denilen alanla ilgili hesapları çok eskiye dayanmaktaydı. Bu hesaplar, I. Dünya Savaşı zamanında iyice belirginleşmişti.

Türkiye’de belirli çevreler emperyalizm sözünden hoşlanmıyor. Bu sözün içerdiği anlamlar ve ilişki biçimlerinin görülmesini engellemek amacıyla ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. FETÖ, MİT TIR’ları baskınında görüldüğü gibi Türkiye’nin Suriye’de emperyalizme karşı oluşturmaya çalıştığı direnç hatlarını kırmak için var gücüyle çalıştı. Onlar da emperyalizm sözcüğü ile gösterilenleri yok sayıyordu. FETÖ, Soğuk Savaş döneminde oluşturulmuş bir bağımlı yapıydı. Bu örgüt, Soğuk Savaş dönemi bağımlı yapılarının ne kadar derin ilişkilere karşılık geldiğini gösterdi.

FETÖ, Suriye’de yaşanılan savaşın Türkiye’ye taşınması için çalıştı. 15 Temmuz’un bilinmeyenleri çoktur fakat bunlar arasında Suriye’de yaşanılan savaşın ülkemize taşınması da önemli bir boyutu oluşturmaktadır. Fırat’ın doğusuyla ilgili gelişmeleri de aynı çerçevede değerlendirmek gerekir. Halep’in batısında ve kuzeyinde oluşturulan “güvenli bölgeler”, fikrin sahaya yansımasıdır ve güven telkin etmektedir. Ne var ki FETÖ örneğinde görüldüğü gibi belli çevreler, Fırat’ın doğusunda da benzer “güvenli bölgeler” oluşturulması ihtimalinden endişe ediyor. Suriye bağlamında yapılan tartışmaları dikkatli bir şekilde takip etmek gerekiyor.

Trump’ın ya da Amerika’nın adamları İsrail’den başlamak suretiyle bölgeyi dolaştı ve Türkiye’ye geldi. Zaten gerilimli olan Türkiye gündemi, terör koridorunun kırılması bağlamında yeniden hararetlendi. Türkiye, Amerikalı yetkililerin söz ve fiillerinden hoşlanmadığını çok açık bir şekilde dile getirdi. Fakat tam da bu dönemde terör koridorunu unutturma ve Türkiye’nin kararlılığını itibarsızlaştırma yönünde faaliyetlerde de bir artış oldu. FETÖ, Suriye meselesinde Türkiye’nin elini kolunu bağlamıştı. Bugün benzer çevrelerin aynı yönde adımlar atması oldukça ilgi çekicidir. Fırat’ın doğusu için de Türkiye’nin gözlerini körleştirmek istiyorlar.

Hâlbuki bugün Türkiye’nin gözleri bütün bir coğrafyayı en ince ayrıntılarına kadar görmek zorundadır. Bazı hatların önemi bugün ile sınırlı değildir. Terör koridorunun Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılmasını iyi anlamak gerekir. Bakan Soylu, Türkiye’deki Suriyelilerin ağırlıklı olarak Misak-ı Millî sınırlarından geldiğini söyledi. Bu ifadeleri önemsemek gerekir. Bu sınırlar belirli bir görüş ile çizilmişti, kabul ettiğimiz sınırlar ise bir zorunluluğun neticesiydi. Yaklaşık kırk yılımızı belirleyen terörün bu kadar uzun zamana yayılması ile Misak-ı Millî sınırlarına hâkim olamayışımız arasında doğrudan bir ilişki vardır.

Türkiye’nin gözleri elbette Doğu Türkistan’ı da görmektedir. Bu konuda bir sıralamanın yapılmayacağı da açıktır. Fakat bu gözlerin mutlaka bizim gözümüz olmasına dikkat etmemiz gerekir. Doğu Türkistan, Türklerin İslamiyet’i ilk defa kabul ettiği şehirleriyle bilinir. İktisadî, ticarî, kültürel, dinî ve tarihî açılardan asla göz ardı edemeyeceğimiz yerleri önemi bakımından birbiri ile yarıştırmak gözlerimizi yeniden körleştirir. Emperyalizme hizmet etmekte “kararlı” olanların bunu anlaması zordur.

#ABD
#Suriye
#FETÖ
#Misak-ı Millî
#Doğu Türkistan
5 yıl önce
Türkiye’nin gözleri
Ülkelerin gelir grupları
Temmuz’da mahalli idarelerdeki memurların ilave ödemeleri arttı
Türkiye’ye karşı bu operasyonun bir bedeli var!
Hicret ruhu: Direniş, Diriliş ve Yenileniş yolculuğu 
Avrupa ve Türk/İslâm korkusu