Esasen 2013’te eylemlerin başladığı ilk günlerden itibaren FETÖ etkisi konuşulduğu için bu etkiyi kanıtlayan Yeni Şafak’ın haberi şaşırtıcı değildir. Fakat o dönemde çoğu kimse ilişkilendirmeyi garipsedi, anlamadı ya da anlayanlar da olayın üstünü örtmekle meşguldü. Kalkışma günleri Erdoğan’ı yalnız bırakan siyasetçileri hatırladığımızda söylemek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Şahsî kanaatimize göre Gezi Parkı Kalkışması, dershane tartışmalarının başladığı günden bu tarafa emperyalizmin Türkiye’ye yönelik en büyük saldırısıdır. Eğer bu kalkışmanın üzerine gitmek ve olayları aydınlatmak mümkün olursa Türkiye’de anlaşılması zor olan birçok gelişme bir ölçüde açıklığa kavuşur. Bu açıdan dünkü haber ile gösterilen ilişkiler son derece önemlidir. Çünkü bu ilişkiler aynı zamanda bağımlı yapılar arasındaki işbirliğine de ışık tutuyor.
Hatırlanacağı gibi Gezi Parkı Kalkışması’na en ciddî katılım liseli öğrencilerden gelmişti. Bu katılımın en yüksek düzeyde seyretmiş olması, terör örgütünün 2007’den sonra üniversiteye giriş sınav sistemindeki hâkimiyetinden kaynaklanıyordu. Sistem tamamen onların elindeydi. Bu dönemde yapılan atamalar da oldukça enteresandı. Eğitim sisteminin en kritik yerlerine örgüt elemanları yerleştirildi. TUBİTAK gibi kurumlar dahi şaibe altındaydı. Terör örgütü sınav sistemini tamamen ele geçirdiği için öğrenciler onların dershanelerine gitmek zorunda kalıyor fakat bu aynı zamanda genç kuşaklarda bir gelecek endişesi oluşturuyordu.
Din adına hareket ettiği düşünülen bir örgütün iktidar ile yakınlığı, sınav sistemindeki yolsuzluk ve hırsızlıkların iktidarı destekleyen tabanın ve onların temsil ettiği fikrin üzerinde kalmasına yol açtı. Çok kapsamlı bir hırsızlık ve yolsuzluk vardı fakat bu hırsızlık ve yolsuzluk eylemlerinin aktörü FETÖ’cüler, bu dönemden itibaren hırsızlık, yolsuzluk ve hatta Türkiye’nin satılmakta olduğu yönünde yoğun bir propaganda faaliyetine girişmişti. O zamanlar kişisel konuşmalarımızda örgütsel yolsuzluklara işaret ettiğimizde çok sert tepkilere maruz kalıyorduk. Örgütsel ağları yaygın olduğu ve öğrencileri de dershaneler vasıtasıyla ele geçirdikleri için bu öğrenciler üzerinden Erdoğan karşıtlığını işlediler.
Erdoğan, Türkiye karşıtı sistemin en hassas noktasını tespit etti. Bu elbette FETÖ’cü dershanelerdi. Dershane sisteminin kaldırılması ile bağımlı yapıların etkinliğinin kırılması arasında doğrudan bir ilişki vardı. O dönemde dershane sisteminin devamı adına yapılan çalışmaları ve görüş beyanlarını incelemek bile bize bir fikir verir. Zira sonradan adı FETÖ’cüye çıkan önemli sayıda kişi ve grup, terör örgütünün kurduğu ve Türkiye’yi bağımlı yapılara mecbur eden sistemi ayakta tutmak için epeyce gayret sarf etmişti.
Erdoğan dershanelerin kaldırılmasını istedi ve bir yıl sonra, 2013 Mayıs’ında Gezi Parkı Kalkışması yaşandı. Eğitim öğretim döneminin sonuydu ve üniversite sınavları yaklaşıyordu, liseli öğrenciler açısından gelecek endişesinin en yoğun yaşandığı günlerdi. İnanılmaz bir hınçla her yere saldırdılar. Bu olaylarda muhafazakâr aile çocuklarının katılımı da üst seviyedeydi. Görünüşe göre Türkiye’nin siyasî ve sosyal yapısına aykırı bir durum vardı fakat olayları ve fikrî dönüşümleri yakından takip edenler için bu, şaşırtıcı değildi.
Dün Yeni Şafak baş sayfada yayımlanan haber yazısı, o günlerde sokaklara yansıyan birlikteliklerin anlamını gözler önüne serdi. O gün sokakta gördüklerimiz bugün kanıtlanıyor. Açık Toplum Vakfı temsilcileri ve FETÖ’cü akademisyenlerin Gezi Parkı Kalkışması’nın devamını sağlamak için görüşme yapması kimseyi şaşırtmasın. Daha da gerilere gidilirse çok şaşırtıcı birlikteliklerin kurulmuş olduğunu göreceğiz.
FETÖ’cü ve Açık Toplumcu herhangi bir kişinin bağımlı ilişkilerin neticesi birtakım yıkıcı faaliyetlerde bulunması oldukça önemlidir. Fakat nedense onları destekleyenler beni daha çok ilgilendiriyor. Hukukun, onları yargılayıp yargılamayacağı konusunda bir fikrim yok, açıkçası çok da merak etmiyorum. Fakat onlar vicdanî bir muhasebe yapabilecekler mi, bu, beni daha çok ilgilendiriyor. Milletin vicdanında yargılandılar ve mahkûm edildiler, şerefi olmayan bir hayat yaşadıklarına dair çok kuvvetli bir kanaat oluştu. Bu da onlara yeter.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.