FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine Batı ülkeleri yeterli tepki göstermemiş, bilakis örtük bir şekilde darbecilere sahip çıkmışlardı. Fakat yine de FETÖ’ye açık bir destek verememişlerdi. Hâlbuki Sisi darbesi başarılı olunca Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerden açık destek gelmişti. Darbenin meşruiyet kazanmasında Avrupa ülkelerinin bu desteği çok önemliydi.
Erdoğan’ı devirmek için bir dizi başarısız kalkışma denemelerinden sonra askeriyede örgütlenmiş terör yapılanması 15 Temmuz 2016’da harekete geçerek darbe girişiminde bulundu. Eğer onlar da başarsaydı, Avrupa ülkeleri yine cuntacıları destekleyecekti. Bunun afakî bir iddia olmadığını Sisi darbesinden sonra Mısır ile yaptıkları anlaşmalardan anlayabiliyoruz. Şarm el-Şeyh buluşması o anlaşmaların devamıdır.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Türkiye’den kaçan darbeciler çoğunlukla Avrupa ülkelerine sığındı. Avrupa ülkelerinin Türkiye ile her türlü krizi göze alarak FETÖ’cü teröristlere sahip çıkması hâlâ tam olarak anlaşılmış değildir. Konuyu Avrupa ülkelerinin demokrasi geleneğiyle veya özgürlük vurgusuyla açıklayanlara söz söylemenin fazla bir anlamı yok. Avrupa ülkelerinin, Amerika ve İsrail’in FETÖ’cülere ilgisi uzun zamandan beri biliniyordu fakat bu ilişkinin derinliği ve kapsamı hakkında bir bilgi yoktu. FETÖ’cülerin Avrupa ve Amerika’ya gitmeleri belirli bir fikir
veriyor olsa da aralarındaki derin ilişkileri gösteren bilgilerden bahsedemiyoruz. Ama yine de Avrupa ülkelerinin, Amerika’nın ve İsrail’in FETÖ’ye sahip çıkma yönündeki siyaseti Türk-İslam dünyası ile ilişkiler bağlamında yorumlanmaya muhtaçtır.
15 Temmuz 2016’dan sonra örgüt elebaşının Amerika’da yaşayabilmesi başlı başına bir anlama sahipti. Fakat önce Amerikan ve şimdilerde de Fransız basınının örgüt elebaşını meşrulaştırma çabası daha anlamlıdır. Devlet politikası bir şekilde izah edilebilir. Fakat basın sahasında görülen bu pespayelik aslında çok daha dipten gelen rezaleti gösteriyor. Küresel ölçekte bir eksen kaymasından, güç kaymasından bahsediliyordu. Batı’nın entelektüel açıdan da kendini üretemediğini görüyoruz. Daha önce The New York Times gibi meşhur bir gazete de Le Monde gibi sayfalarını terör elebaşına açmıştı. Bunun çok yönlü bir Batı müdahalesi olduğunu söylemeye bile gerek yok. Le Monde gazetesi de pespayelikte
sınır tanımadığını göstermiş oldu.
31 Mart seçim sürecine damgasını vuran en önemli kavramlardan biri beka meselesidir. Hem başkan Erdoğan hem de Bahçeli, Türkiye’nin beka meselesine vurgu yapıyor ama özellikle muhafazakâr muhalefet cenahı bu vurguya tepki gösteriyor. Le Monde gazetesinde yayımlanan yazının içeriği ile
Türkiye’de belli düzeylerde görülen paralelliğe dikkat çekilmediğini söyleyebiliriz. İçerikten daha önemli olan ise şahsa ve örgüte meşruluk kazandırma arayışıdır. Bu da Batı’nın Türk ve İslam dünyası hakkında farklı fikirlere, projelere sahip olduğunu gösterir. Terör örgütünden vazgeçmediler ve ona her türlü desteği sunuyorlar. Beka meselesini dar bir çerçeve içine hapsetmemek gerekir. Batı’nın, darbecileri hararetle desteklediği bir siyasî ortamdayız. Bu FETÖ için geçerli olduğu kadar PKK-PYD için de geçerlidir. Daha vahimi ise DAEŞ benzeri terör yapılarının Batılı merkezlerle olan derin ilişkisidir.
Türk ve İslam dünyası hakkında bir fikre sahip oldukları ve bunu da mevcut terör örgütleri aracılığıyla hayata geçirecekleri anlaşılıyor. Mısır bunun en açıklayıcı örneğidir. Ne yazık ki Mısır’da post-kolonyal yönetim anlayışına dönüş yaptılar. Coğrafyanın direnç noktalarının kırılması açısından Mısır’da Sisi darbesi yıkıcı sonuçlar doğurdu. Mursî yönetimindeki Mısır’ın Suriye meselesine katkısı çok farklı olurdu. Aynı şekilde Suudî ve BAE’li veliahtlar bu kadar pervasızca Filistin karşıtlığına soyunamazlardı. Onun için Şarm el-Şeyh’teki kutlama merasimini önemsemeliyiz.
Uzun bir zamandır, özellikle FETÖ bağlamında muhtemel tehditlere dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu yapının bundan sonra çok daha önemli değişimler geçireceğini söylüyoruz. Din, millet ve coğrafya bağları tamamen kopan yapı kendisiyle birlikte başkalarını da sürüklüyor. Türkiye’nin çözülmemiş ve çökmemiş
olması onları yeni arayışlara sevk ediyor. Bu açıdan beka meselesinin önemini seçimlerle sınırlı tutamayız. Süreklilik arz eden bir müdafaa olmasaydı zaten beka meselesinden bahsedemezdik.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.