Küresel sistem eleştirisi ve Türkiye’de millî irade

04:0024/01/2019, Perşembe
G: 24/01/2019, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

Edebiyat ve düşünce dünyasında eleştiri kavramının hatırlı bir yeri vardır. Farklılıklarına rağmen tenkit kavramının eşanlamlısı olarak kullanılır. Tenkit, bir şeyin içindeki değeri ortaya çıkarma manasında kullanılırken eleştiri, olumsuzluklara odaklanma şeklinde algılanmaktadır. Hatta sırf bu sebeple yapıcı ve yıkıcı eleştiri kavramları kullanılmıştır. Eleştirel yaklaşım güçlü bir karşıtlık anlamı içerir. Geçtiğimiz yüz yılda sistem karşıtlığı daha çok Marksist yaklaşımları akla getirirdi. Yirminci

Edebiyat ve düşünce dünyasında eleştiri kavramının hatırlı bir yeri vardır. Farklılıklarına rağmen tenkit kavramının eşanlamlısı olarak kullanılır. Tenkit, bir şeyin içindeki değeri ortaya çıkarma manasında kullanılırken eleştiri, olumsuzluklara odaklanma şeklinde algılanmaktadır. Hatta sırf bu sebeple yapıcı ve yıkıcı eleştiri kavramları kullanılmıştır. Eleştirel yaklaşım güçlü bir karşıtlık anlamı içerir. Geçtiğimiz yüz yılda sistem karşıtlığı daha çok Marksist yaklaşımları akla getirirdi. Yirminci yüz yılın sonuna doğru İslam ve Batı karşıtlığı, sistem karşıtlığının ya da eleştirel yaklaşımın en önemli göstergesi oldu. Çünkü Müslüman dünyadan yükselen eleştirel yaklaşımlar ya da itirazlar sistemi temelinden sarsabileceği endişesini doğurdu.


Türkiye, sadece Türk ve İslam dünyasının önemli bir parçası değildir. Osmanlı gibi bir geçmişin üzerinde yükselen en önemli ada olması bakımından Türkiye’nin sistem karşıtlığına doğru sürüklenmesini önemsemek gerekiyordu. Küresel sistemin temelleri bizim kayıplarımız üzerine atılmıştı. Doğal olarak yirminci yüz yılda sistem karşıtı hareketler Batı’nın kendi içindeki mücadeleydi. Batı sistemi ilk defa güçlü bir eleştirel yaklaşımla yüzleşmek zorundaydı. 90’lardan bu tarafa Batı’nın İslam dünyasına yönelik saldırıları eleştirel yaklaşımın sonuçlarını erteleme veya yok etme çabasından ibarettir. Türkiye’yi durdurmak ya da içeriden ele geçirmek üzere atılan bütün adımlar boşa çıktı. 28 Şubat’tan sonraki hızlı toparlanma süreci Türkiye’nin her zaman ayağa kalkabileceğini gösterdi. Buna rağmen içeriden müdahalelerin ardı arkası kesilmedi. Belli ölçüde başarılı olduklarını söyleyebiliriz.

Türkiye elbette sadece kendinden ibaret değildir, Türk ve İslam dünyasında temsil kabiliyeti yüksek bir ülkedir. Türkiye’nin sistem karşıtı eleştirel yaklaşımı, temsil ettiği dünyanın genişliği ölçüsünde daha da değerli hâle geliyor. Yaklaşımından taviz vermediği müddetçe temsil ettiği dünyada Türkiye’nin etkisi artıyor. Bunun anlamını çözmek gerekiyor. Türkiye’nin benimsediği eleştirel yaklaşım kitlesel düzeyde kabul görmektedir. Sokakları hareketlendirebilmek ve başka ülkelerin sokaklarında herhangi ideolojik bir propagandaya gerek duymadan karşılık bulmak çok önemlidir.

Hem Türkiye’de hem de Türkiye’nin etkili olduğu coğrafyalarda Erdoğan karşıtı bağımlı örgütlü yapıların olduğu bilinmektedir. Bunun bir örneğini 15 Temmuz’da yaşayarak gördük ve tanıdık. Yaklaşık yüz yıl süren bir mağlubiyet sonrasında oluşan bağımlı yapıların yerlilik ve millîlik karakterine sahip olmadıkları da bilinmektedir. Bu yapıların, Türkiye’yi ve Erdoğan’ı en güçlü olduğu yerden vurmak istediklerini geçmiş dönemlerde gördük.

FETÖ’cüler devlet içinde öbeklenmek suretiyle milletin devleti ile olan bağını zayıflatmaya çalıştı. Özellikle 2007’lerden sonra FETÖ’cü takımı her türlü yolsuzluk, usulsüzlük, hırsızlık ve adam kayırma örneklerini sergilemişlerdi. Ehliyetsiz ve liyakatsiz kişiler devlet kurumlarında cirit atıyordu. Aynı kişi ve gruplar bu türden haksızlıklar neticesinde toplumda oluşan huzursuzluğun faturasını da Erdoğan’a çıkarmışlardı. Gezi Parkı Kalkışması’nda bu türden propagandaların etkisi büyüktür. Türkiye’ye güven duyulmasını istemiyorlardı.

Gezi Parkı Kalkışması öncesinde olduğu gibi şimdi de yaygın söylentilerle benzer bir güvensizlik ortamı oluşturmaya çalışıyorlar. Bu yeni süreçte FETÖ konusunda ciddiye alınacak tek bir yazısı dahi bulunmayan kişilerin başı çekiyor olması anlamlıdır. Güvensizlik ortamı inşa ediyorlar. Her zaman kullanıma müsait duygular üzerinden bir memnuniyetsizlik havası estiriyorlar. Çürüme, yozlaşma gibi duyanda uzaklaşma hissi uyandıran kavramları genele teşmil etmek suretiyle dinî duyguları harekete geçirmek istedikleri açıktır. Sokaklarda oluşan sistem karşıtı güçlü duyarlılığı sönümlendirmek ancak bu şekilde mümkün olabilir. Güven kaybı çok önemlidir.

Hem Türkiye’de hem de Türk ve İslam dünyasında millî iradenin güçlenmesi istenmiyor. Türkiye sokaklarında ve coğrafyamızda millet iradesi karşısında örgütlü seçkinci yapılar var. Türkiye bu yapılardan bir kısmını etkisizleştirse de çok güçlü bir direnç olduğunu inkâr edemeyiz. Sokaklarımızı millî iradenin aksine hareketlendirmek istedikleri açıktır. Türkiye’de millî iradenin güçlenmesi ile güçlü bir şekilde ifade edilen küresel sistem eleştirisi tahminlerimizin ötesinde etkilidir. Latin Amerika ülkelerine kadar etkili olan bir sistem eleştirisinden bahsediyoruz.

#Küresel sistem
#Eleştiri
#Milli irade
#Türkiye
#FETÖ
#Gezi Parkı Kalkışması