Türkiye’de ideolojik farklılıkların ya da bir ideolojinin kendi içinde yaşamış olduğu değişimlerin ideolojik bir amaçla yeniden gündeme getirilmesini şaşkınlıkla izliyorum. Hâlbuki üzerine çokça laf söylenen İslamcılık da dâhil olmak üzere ideolojiler, uzun zaman önce sahneden çekildi. 28 Şubat Süreci, ideolojilerin tamamını silindir gibi ezip geçti.
Bu süreçte İslamcılara yönelik çok ağır bir baskı uygulandı ama bu baskının başarıya ulaşması için diğer ideolojik gruplar gönüllü destek sundu. Zaman içinde 28 Şubat Süreci’nin bir NATO-FETÖ operasyonu olduğu anlaşıldı. Bunun, bütün ideolojik gruplar için utanç verici bir aşağılanma olduğu zamanla anlaşılacaktır. 28 Şubat Süreci’nden güçlenerek çıkanlar, liberal Batıcı aydınlardı. Herhangi ideolojik bir karşılığı olmayan, daha çok bağımlılık ilişkisi çerçevesinde ele alınabilecek küçük grupların dönemi başlamıştı. Onun için 28 Şubat sonrası dönemleri ideolojilerden hareketle eleştiriye tabi tutmak sağlıklı neticeler vermez.
Bağımlılık ilişkisi çerçevesinde faaliyet yürüten küçük grupların ideolojik gruplara sirayet etme ve onları yönlendirme gücüne sahip olduğunu yaşayarak gördük. 28 Şubat’tan sonra ideolojilerin belirleyici olamadığı dönemler yaşadık. Gazete ve dergi sayfalarında kalmış birçok yazı bu ideolojisiz dönemi kutsallaştırmıştı. Dönem ruhu bunu gerektiriyordu. 2000’li yılların başından itibaren kişisel gelişim kitaplarının çok yüksek satış rakamlarına ulaşması da ideolojisiz dönemin en karakteristik özelliğidir. FETÖ de aynı yıllarda çok hızlı bir yükseliş dönemine girdi.
Batı’da, 1980’lerin sonundan itibaren İslamcılık eleştirisi yapan makalelerin sayısında belirgin bir artış yaşanmıştı. Oryantalist edebiyatta çok hızlı bir değişim yaşanıyordu. 90’larda özellikle Akdeniz’i kuşatan İslam ülkelerinde köklü siyasî değişimlerin yaşanması bekleniyordu. “Siyasal İslam” kavramı keşfedildi ve bu kavram üzerinden yoğun bir ötekileştirme yapıldı. İslam ülkelerindeki muhtemel değişimler ile oryantalist edebiyattaki ötekileştirici dil arasındaki zaman ortaklığı anlamlıdır. Bu edebiyatın Türkiye’de karşılık bulması için beklemeye gerek yoktu. Erbakan aleyhine çok yoğun bir kampanya başlatılmışken FETÖ’cü takımı “hoşgörü” ve “diyalog” kavramlarıyla öne çıkarıldı. Bu kavramların merkezde olduğu fikir ortamı ideolojisiz dönemin habercisiydi.
28 Şubat, İslamcıları saf dışına iterken FETÖ’cü takımının önünü açtı. Bu takımın İslamcıların saf dışına itilmesinden çok yönlü fayda temin ettiği anlaşılıyor. Çünkü birçok gruba sirayet etmek suretiyle fikir alanında hâkimiyet kurdular, siyasî nüfuz ve kültürel hegemonya oluşturdular. Bu dönemin en önemli özelliği FETÖ’cü takımının süreci perde arkasından yönetmesidir. Çünkü onların arkasında çok güçlü bir akıl vardı. NATO desteğinin çok daha karmaşık olduğunu söyleyebiliriz.
Değişimin sürükleyici gücünü oluşturanlar ile yaşanan değişimlerden sorumlu tutulanlar aynı gruplar değildi. Liberal Batıcı (Amerikancı-İngilizci-İsrailci) aydınlar uzun zamandır FETÖ’cü yayın organlarında boy gösteriyordu. Süreç uzun zamana yayıldığı için değişimin etkisi çok yaygındı. İslamcı olarak bilinen yazarların da aynı yayın organlarında arz-ı endam etmesiyle ideolojilerin öldüğü konusunda kesin bir kanaat oluştu. Çünkü bütün gruplar FETÖ eksenli bir dünyaya ikna olmuştu. FETÖ’cü yayın organlarının İslamcılık konulu tartışmalarını hatırlatmak isterim.
Bugün İslamcılık ve İslamcılar üzerinden genelleyici fikirler ileri sürmenin çok da anlamlı olmadığını düşünüyorum. Meşrutiyet zamanlarının İslamcılık düşüncesi üzerine yeni sözler söylemenin çok da önemli olmadığı açıktır. Elbette akademik bir çalışmaya diyecek bir lafımız olmaz. Fakat İslamcılar başlığı altında günümüze dair genelleyici tespitlerin çok da doğru olamayacağı açıktır. İzah etmeye çalıştığımız gibi yaşanan değişimler sağlıklı bir değerlendirmeye imkân vermez. Yaşanan büyük değişimler İslamcılık dahil olmak üzere bütün ideolojileri saf dışına itmişti. Güçlü gruplar ve aktörler üzerine konuşmanın daha anlamlı olduğunu söyleyebiliriz. Bu grupların ve aktörlerin hepsini bir torbaya doldurmak Türkiye’yi tanımamak anlamına gelir. Birbirine oldukça zıt görüşlere sahip kişi ve grupları aynı kategorinin içine dahil etmek yeni bir entelektüel körlüğe yol açacaktır.
Türkiye eksenli gelişmeler yeni tartışmaların habercisidir. Muhafazakâr muhalefet kavramı geçmişe yönelik yeni tasnifleri zorunlu kılmaktadır. Bu, İslamcılık tarihini yeni bir eksende ele almanın zorunluluğunu da ortaya çıkarır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.