Fransa’da Gezi Parkı

04:006/12/2018, Perşembe
G: 6/12/2018, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

2013 Haziran’ında yaşadıklarımız Türkiye için bir travmadır. Küresel ölçekte yaşanan hadiseleri değerlendirirken bu travmanın etkisinden kurtulamayışımız doğaldır. Bugün Fransa’nın altını üstüne getiren eylemlere de elbette bu çerçeveden bakıyoruz. Türkiye’yi derinden sarsan Gezi Parkı Kalkışması, 1945 sonrası Amerika merkezli dünyadan uzaklaşma siyasetini başarısız kılmak için hazırlanmıştı.Türkiye, 28 Şubat Süreci ile uçurumun kenarına kadar gelmişti. Bir karar verilmeliydi. 2002’de Türkiye bir

2013 Haziran’ında yaşadıklarımız Türkiye için bir travmadır. Küresel ölçekte yaşanan hadiseleri değerlendirirken bu travmanın etkisinden kurtulamayışımız doğaldır. Bugün Fransa’nın altını üstüne getiren eylemlere de elbette bu çerçeveden bakıyoruz. Türkiye’yi derinden sarsan Gezi Parkı Kalkışması, 1945 sonrası Amerika merkezli dünyadan uzaklaşma siyasetini başarısız kılmak için hazırlanmıştı.



Türkiye, 28 Şubat Süreci ile uçurumun kenarına kadar gelmişti. Bir karar verilmeliydi. 2002’de Türkiye bir seçim yaptı ve Amerikancı politik düzenin devamından yana olmadığını gösterdi. Gezi Parkı Kalkışması’nı durdurmamızı sağlayan, küresel hegemonyaya karşı erken bir zamanda kararlı bir duruş sergilememizdir. Mısır başarılı olamadı, çünkü yeni yönetimin tecrübesi yetersizdi. Gezi Parkı Kalkışması’ndan hemen sonra Mısır’da darbe yapıldı ve Mısır kendini Batı’ya teslim etti.

Gerek Türkiye’yi derinden sarsan olaylar gerek Mısır’da seçimlerle işbaşına gelmiş meşru hükümetin devrilmesi sürecinde Amerika müdahalesi şüpheye yer bırakmayacak ölçüde açıktı. Sisi’nin, darbe sürecindeki destekleri sebebiyle FETÖ okullarına teşekkür plaketi gönderdiğine dair haberler hiç de şaşırtıcı değildi.

Fransa ve Almanya, Amerika’nın Türkiye ve Mısır’ı tamamen etkisizleştirip güdümlü bir hâle getirecek müdahalelerine tam destek verdi. Hem Almanya hem de Fransa, Amerika’nın yanında yer almakla kalmayıp Türkiye ve Mısır’ın istikrarsızlığa sürüklenmesi sürecinde aktif rol aldı. Fransa ve Almanya, o dönem takip ettikleri siyaset hakkında ne zaman bir iç hesaplaşmaya gider, bilemeyiz. Fakat her iki ülkenin Amerika karşısında kendilerini zayıf bıraktıklarını söyleyebiliriz. 1945’ten sonra kurulan Amerikancı düzenin, bu iki ülkedeki kökleri çok daha derinlerdedir. Almanya ve Fransa darbeci Sisi yönetimi ile ilişki kurmakta Amerika’dan daha hızlı davrandılar. Belki de Nietzsche’nin Avrupa hakkındaki kehaneti gerçek olmuştu.

N. Sarkozy, Fransa’da baş gösteren İslam düşmanlığını daha ileri bir seviyeye taşımak suretiyle emperyalist mirası canlandırmak istemişti. Kuzey Afrika’da ve Suriye’de Amerika ve İsrail’i güçlü kılacak siyaset takip etmekte bir sakınca görmeyen Fransa, İslam dünyası karşısına yeni bir fikirle çıkmış olmuyordu. Fransız İhtilali’nden sonra, ürettiği büyüleyici kavramları dünyanın gözü önünde çiğnemekten çekinmedi. E. Macron, dörtlü zirve için İstanbul’a geldiğinde Türkiye ve Rusya tarafından Suriye’de sağlanan kırılgan barış ortamı hakkında Trump’ın sözlerini tekrar etmekten ileri gidemedi. Macron’un bu tavrı Fransa’nın kararsızlığı hakkında yeterince fikir veriyordu. Amerika, İsrail ve İngiltere’nin İslam dünyasını yeniden büyük bir karmaşaya sürükleyecek siyaseti karşısında durumdan faydalanmanın ötesine geçemeyen, kendi içinde bu ülkelere bağımlı bir hayat süren Fransa’ya Gezi Parkı Kalkışması’ndaki tavrını hatırlatmak elbette hakkımızdır. Bu hatırlatmanın bize bir faydasının olup olmaması çok da önemli değil.

Amerika, İngiltere ve İsrail güdümünde İslam dünyasını yeniden ateşe vermeye gönüllü veliaht bin Salman ve bin Zaid, Kaşıkçı cinayetinden sonra iyice köşeye sıkışmıştı. Bu iki “züppe”nin meşruiyeti kalmamıştı. Paris’te yaşanan hadiseler uluslararası kamuoyunun dikkatini bu ikiliden geçici bir süreyle uzaklaştırdı. Amerika ve İsrail, iki veliahta sahip çıkmak için her şeyi göze almış durumdadır.

Fransa’nın kimliksizliği ve Amerika-İsrail gölgesinde emperyalist emellerine ulaşma isteği yeni siyaset üretememeyi beraberinde getiriyor. Fransa’da klasik ideolojik grupların sarı yeleklileri yeni barbarlar şeklinde tanımlamalarını da garip karşılamamak gerekir. Türkiye’nin Batı yanlısı “kanaat önderleri” de hadiseler karşısında heyecansız görünüyor. İşler onların istediği gibi gitmiyor. Fransız eylemciler de “cici çocuk” olabilirlerdi, fakat zaman onların istediği gibi akmıyor. Ne yazık ki Batı kendi içinde çok sert bir çatışma yaşayacak. Sömürgecilik çağının aydınlanmacı filozoflarının büyüleyici fikirleri tarihte kalacak diye endişelenmelerini hafife almamak lazım. Sermayeleri tükeniyor.

Hâlbuki Türkiye onları da uyarmıştı. Dünya beşten büyüktür, basit bir iddia değil. Daha adil ve yaşanabilir bir dünya için Batı ve Doğu birlikte hareket etmek mecburiyetindedir.

#Fransa
#Gezi Parkı

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.