Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Amerikan gazetesi The Washington Post’un 2 Kasım’da yayımlanan makalesi, Kaşıkçı cinayeti hakkında Türkiye’nin görüşlerini anlatması bakımından çok önemlidir.
Öncelikle Kaşıkçı cinayeti bağlamında ortaya çıkan yeni bir gerçekliği gösteren çok önemli bir makale olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Erdoğan’ın makalesi, devletleri dönüştüren örgütsel ilişki ağlarına ve bu ağların devletleri hangi istikametlere doğru sürükleyebileceğine dair tespitler barındırmaktadır. Söz konusu makaleden anladıklarımızı belirli bir bağlama göre özetledik:
“Gazeteci Cemal Kaşıkçı, İstanbul Başkonsolosluğu’nda Suudî Arabistan’dan gönderilen bir suikast timi tarafından, önceden planlandığı gibi, soğukkanlı bir şeklide öldürüldü. Suudî yetkililere göre olayda kullanılan yerel işbirlikçi vardır. Kaşıkçı’nın öldürülme emri en üst Suudî makamları tarafından verilmiştir. Olay basit bir problem olarak görülemez. Türkiye olayla ilgili kanıtları Amerika ile paylaşmıştır. Türkiye ve Suudî Arabistan’ın dostça ilişkileri vardır, cinayet emrini Kral Salman’ın vermesi inandırıcı değil. Dolayısıyla Kaşıkçı cinayeti, Suudî Arabistan’ın resmî devlet politikasını yansıtmaz. Kaşıkçı cinayetini iki ülke arasında bir problem şeklinde değerlendirmek doğru değildir. Türkiye’nin Arabistan ile uzun yıllara dayanan dostluğu, işlenen cinayetin ortaya çıkarılmasını engellemez. Eğer sorumlular cezalandırılmazsa benzer çok vahim gelişmeler söz konusu olabilir. Çünkü Suudî Arabistan içinde, İstanbul Başkonsolosu ve Türkiye’ye gelen savcının da dâhil olduğu örgütlenmiş bir yapı, bu cinayetin üstünü örtmeye çalışmaktadır. Bu cinayet aydınlatılmaz ve sorumlular cezalandırılmazsa, yani devlet içindeki yapılar temizlenmezse emsal teşkil edebilir, birçok devlet benzer şekilde terör faaliyetlerine bulaşabilir.”
The Washington Post’ta yayımlanan makalenin ilgili yerlerinde Amerika Birleşik Devletleri’nin adı da zikredilmiştir. Bu da makalenin önemli bir ayrıntısıdır. Buradan hareketle makaleyle Amerika, Suudî Arabistan, İsrail, BAE ve Mısır gibi ilgili ülkelere Türkiye’nin görüşlerinin ulaştırmak istenildiğini söyleyebiliriz.
İlgili ülkelerin ve coğrafyamızın ve bütün dünyanın geleceğini etkileyebilecek gayr-i nizamî örgütsel yapılar ve devlet eliyle üretilen terör, uluslararası bir yayın aracılığı ile ilk defa bu kadar açık tespit ve tahlil edilmiştir. Bu, bir ülke cumhurbaşkanı tarafından dillendirildiği için daha da önemlidir.
Erdoğan’ın makalesi ülkeleri ve devletleri ilgilendiren bir sorun ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Cinayet hadisesi hem Türkiye hem de Suudî Arabistan’ın geleceğini tehlikeye atacak ve her iki devleti karşı karşıya getirebilecek güçte Suudî devleti içine yerleştirilmiş ve Suudî devletini teslim alan bir örgütsel yapıya işaret etmektedir. Makale, cinayetten önce de Türkiye karşıtı faaliyetleriyle tanınan BAE veliahtı ile Suudî veliahtının tehlikeli faaliyetlerini tanımlıyor. Makale, devlet içinde örgütlenmiş küçük grupların, ülkelerin ve devletlerin geleceğini ve ülkeler arasındaki ilişkilerin kaderini belirleyecek örgütsel faaliyetlerini güçlü ifadelerle tespit ediyor. Bu tespit, Türkiye’nin 15 Temmuz 2016’da maruz kaldığı FETÖ’cü saldırının da mahiyetini de açıklayabilecek önemdedir. Zira devlet içinde örgütlenen gayr-i meşru küçük yapılar; ülkeleri ve devletleri, dinî oluşumları, mezhepleri birbirine düşürmek adına geçmişte yapılan ve gelecekte yapılması muhtemel komplolara da işaret etmektedir.
Türkiye FETÖ konusunda belirli bir mesafe aldı ama diğer devletlerin bu türden örgütlü yapılar karşısında kırılgan bir durumda olduğu anlaşılıyor. Devletleri bile terör faaliyetlerine sürükleyecek güçte örgütlü yapılardan bahsediyoruz.
Devlet terörü tespitini gayr-i ihtiyarî bir şekilde kullanmış değiliz. Bütün dünyada küçük grupların terör üretmek bakımından çok etkili bir şekilde kullanıldığını biliyoruz. Bizatihî devlet tarafından üretilen terörü ise İsrail örneği açıklar.
Cemal Kaşıkçı cinayeti İsrail’in diğer devletleri de terör üretmeye sevk ettiğini gösteriyor. İsrail’in diğer bölge devletlerini yönlendirdiğine, kendisi gibi davranmaya zorladığına hükmedebiliriz. Kaşıkçı cinayetinden çok önce Trump’ın damadı, İsrail ve bin Salman arasındaki yoğun ilişki birçok soruyu açıklayabilecek niteliktedir. Hem Amerika hem de İsrail, bin Salman adının cinayetle ilişkili olduğunun basına yansımasından sonra duydukları rahatsızlığı açıkça dile getirdi. Bu rahatsızlığa 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimi’nin başarısızlığa uğramasından sonra da şahit olmuştuk.
Devletlere egemen olan örgütlü yapılar ve bunların Amerika, İngiltere ve İsrail gibi ülkelerle ilişkisi, yerli işbirlikçiler çok önemli bir meseledir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.