Erdoğan’ın The Washington Post’ta yayımlanan makalesiyle İslam dünyasında ve genel manada sömürgecilik sonrası bağımsızlık kazanan ülkelerde Batı’ya bağımlı yapıların varlığı en üst seviyede dile getirildi. Bu, önemli bir gelişmedir. Şimdiye kadar Batı’ya, sömürgeci ülkelere bağımlılık ya da bağımlı yapılar, bilinmeyen bir husus değildi. Bağımlı yapılar kendi ülkelerine karşı sömürgeci ülkelerle fiilî ittifakı yıkıcı bir aşamaya getirdiler. Bunun zarurî bir sonucu olarak bağımlı yapılara karşı mücadelelerin başlatıldığı bir aşamadayız. Erdoğan’ın makalesi bu mücadeleyi göstermesi açısından son derece önemlidir.
Hiçbir zaman doğrudan bir sömürge ülkesi olmadığı hâlde Türkiye’de de bağımlı yapıların kök saldığı 15 Temmuz 2016 gecesi anlaşıldı. Özellikle NATO çerçevesinde Amerika ile yürütülen ilişkiler neticesinde hem devlet kurumlarında hem de sivil toplumda bağımlı yapılar zaman içinde güçlendi. İtalya’da 90’lı yıllara damgasını vuran Gladyo karşıtı çalışmaların, o dönemde Türkiye’de de yapılması gerektiği konuşulurdu. 2012’de fiilî olarak Erdoğan tarafından başlatılan FETÖ-PDY tasfiye süreci İtalya’da yaşanan mücadeleye benzer. İtalya ne kadar başarılı oldu, bilmiyorum. Fakat NATO ile emperyal ilişkiler çerçevesinde oluşan bağımlı yapılara karşı Türkiye’nin mücadelesinin ciddî mesafe kat ettiğini söyleyebiliriz. Erdoğan karşıtlığını içselleştirmiş grupların kendilerini deşifre etme pahasına Amerikancı-İngilizci-İsrailci tutumlarını görünür hâle getirmeleri bu başarıya işaret etmektedir. FETÖ, bin Salman, bin Zaid ve Sisi eliyle oluşturulmaya çalışılan yeni Amerikancı hegemonyaya karşı Türkiye’nin Kaşıkçı cinayeti üzerinden verdiği cevap da bağımlı yapıların çok kolay zaaf üretebildiğini gösterir. Ayrıca bu cinayet yeni Amerikancı yapılanmanın çözümsüzlük içinde olduğunu gösterir. Fikrî hegemonya döneminin rahatlığını kaybettiklerine hükmedebiliriz.
Irak’ın işgali sırasında karşımıza çıkan yeni dinî hareketler Amerikancı sistemin ihyası ve devamı açısından çok önemlidir. Mısır’da meşru Mursi yönetimine karşı yapılan darbede de bu gruplardan oluşan bağımlı yapılar önemli bir rol üstlenmişti. Türkiye, Suudî Arabistan’da devlet içinde kurumsallaşmış bağımlı yapıların veya odakların hiyerarşik bir yapılanmaya sahip olduğunu söylüyor. Bunun BAE’yi içerdiğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin kendi içindeki bağımlı yapılara karşı mücadelesi doğal bir şekilde bu ülkeleri de etkileyecek. Mısır’daki Sisi darbesi bağımlı yapıların iç içe geçmişliğini gösterdi. FETÖ’cü okulların bu darbedeki rolü üzerine araştırmalar yapıldıkça bu konu da aydınlığa kavuşacaktır.
Doğrudan devletleri ele geçirmek istedikleri açıktır. Artık örgütlerin başarı şansı azalmıştır. Mısır’ın millî kuvvetleri açısından dahi çıkış yolları kapanmış değildir. Suudî Arabistan, Kaşıkçı cinayetinden sonra geleceğinden şüpheye düşmelidir. Muhakkak Suudî devleti içinde bir adım sonrasını görebilenler vardır. Mısır gibi ülkeler örgütler eliyle yeniden devlet düzeyinde Batı hegemonyasına girdi. Bu da Salman gibi figürleri Amerika için daha kullanışlı hâle getirdi. Suudîler, Mısır’da darbeci Sisi’ye destek vermekle kendilerini ateşe atmış oldular. Bu iç içe geçmişliğin bir sonucudur. Suudî yönetiminin Amerika ve İsrail kıskacını bir nebze hafifletebilmesi için atması gerekli adımlar bellidir. BAE ve Suudî Arabistan şimdiye kadar para ile coğrafyamıza zarar verdi. Fakat şimdi sahip oldukları para kendilerini dahi kurtarmaya yetmeyecek. Mısır’da Sisi darbesine de para ile destek vermişler, bağımlı yapıları harekete geçirmişlerdi. Türkiye için de benzer adımlar attıklarına şüphe duymamak gerekir. Kaşıkçı cinayeti çok basit bir bilginin dahi ülkeleri hareketsiz bırakmaya yettiğini göstermiştir. Kirli ilişkilerini deşifre etmek bile bütün dengeleri değiştirebilir. Kuşkusuz yeni dönem emperyal hegemonya çok daha vahşî ilişki ağları üzerine bina edilmektedir.
Erdoğan, emperyal bir dünyada yaşamak istemiyoruz, diyor. Bu, Türkiye’nin sesidir. Bahçeli, geleceğin süper gücüyüz, diyor. Bu sözlerin sadece bir öfke ve inancın ifadesi olmadığını bilmemiz gerekiyor. Türkiye, büyük bir güçtür. Türkiye, kendini yeniden inşa ederken daha şimdiden bütün yakın coğrafyasında ve Amerikancı hegemonyaya karşı söz söyleme cesareti gösteremeyen Avrupa’da hareketlenmeye yol açmıştır.
Dünya beşten büyüktür ile başlayan süreç emperyal bir dünyada yaşamak istemiyoruz ile devam ediyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.