|
Dünya her alanda küçük bir köye dönüştü

Mısır’da darbeci Sisi ve taraftarlarının Mursî yönetimini devirme süreci, son derece ustalıkla hazırlanmış bir yöntemin varlığına işaret ediyordu. Sovyet sonrası devletlerde Amerika yanlısı yönetimlerin oluşması sırasında benzer bir tecrübe yaşanmıştı. Mursî taraftarları çok köklü bir geleneğe sahiplerdi fakat yönetim tecrübesizliği onların çıkış bulmalarına imkân vermedi. Erdoğan’ın Mısır’ın yeni yönetimine çok önemli uyarıları olmuştu fakat Mursî, çok kısa bir zaman iktidarda kalabildi.



Mursî yönetimine karşı tertiplenen gösteriler neredeyse eş zamanlı olarak Türkiye’de de yaşanmıştı. Mısır’da yeniden Batı yanlısı bir yönetim oluşturdular ama bunu Türkiye’de başaramadılar. Onların başarısızlığının nedenlerini belirlemesi gerekenler emperyalizmin müdahalesine muhatap olanlardır. Çünkü bu, emperyalizmin başarısızlığıdır.

Mısır’da denenen ve başarıya ulaşan yöntemin bugün Venezüella’da da tatbik edildiğini görüyoruz. Kahire’de başlayan gösteriler başka şehirlere yayılmıştı. Türkiye’de de benzer bir süreç yaşanmış, İstanbul’da başlayan gösteriler kısa zamanda diğer şehirlere sıçramıştı. Venezüella’da da benzer bir süreç yaşanıyor. Maduro taraftarları ile karşıtları arasında bir gerilim ortamı oluşturmaya çalışacaklar, sonra da bu gerilim ortamından çatışma çıkarmak isteyeceklerdir. Kahire’de bu şekilde başarıya ulaştılar.

Kahire sokaklarında çok kısa bir zaman önce köhnemiş iktidarı devirmek için kitleler sokaklardaydı. Kısa bir zaman içinde umutlar yok oldu. Muhtemelen Türkiye’de de benzer bir çatışma ortamını oluşturacaklardı. Fakat Türk siyasî hayatı bu türden yapay gerilimleri daha önceden yaşadığı için önemsenmesi gerekli bir tecrübeye sahipti. Dolayısıyla yapay kutuplaşma ve çatışma bir aşamada durduruldu. Bizim açımızdan 2013’ün en önemli kazanımlarından biri budur.

Sadece Batı müdahalesi ve verilen tepki bakımından Mısır, Venezüella ve Türkiye’nin karşılaştırılması bile Türkiye’nin Batı ile mücadele birikiminin önemini gösterir. Erdoğan’ın Kahire konuşması Türkiye’de dindarlar arasında tartışmaya yol açmıştı. Birtakım yazarlar Mısır’da seküler bir yaşamın hâkim kılınacağını, Mısırlıların kapitalizme ve Batı sömürüsüne uyumlu hâle getirileceğini dile getirmişti. Kuşkusuz çok daha geniş bir açıdan bakanlar, Erdoğan’ın uyarılarını Mısır’da yeni bir devlet ve yönetim geleneği oluşturma çerçevesinde görüyordu.

Gerek Türkiye’de birtakım çevrelerin Erdoğan’a yönelik eleştirilerini ve gerekse de Mısır’da Sisi’nin Mursî karşısında başarısını devletler ve gruplar arasındaki yaklaşım farkları ile izah edebiliriz. 28 Şubat’ta Erbakan’ın geri çekilmek zorunda kalması bu farklılıklara güzel bir örnektir. O dönemde Erbakan’ın gösterdiği tavır, grup sınırlarından çıkamamanın doğal sonucuydu. Türkiye, kurumsal düzeyde bağımsızlığını kaybetmemiş olsa da bireyler düzeyinde sürdürülebilir bir siyaset üretememişti. Kişisel ve grupsal düzeyde bağımlı yapılar, her türlü alternatifi yok sayabiliyordu, gerekirse bunun için bütün bir ülkeyi ateşe atabilirlerdi. Nitekim 28 Şubat sonrası yaşanan iktisadî krizler ateşe atılmanın salt bir mecaz olmadığını gösterdi. Gerilimin çatışmaya dönüşmemesinde Erbakan, tarihî bir rol oynadı.

Batı müdahalesi karşısında Mısır ile Brezilya birbirine daha çok benzer. Geçici bir kayıp yaşadıklarını söyleyebiliriz. Amerika’nın bunu kalıcı hâle getirmek isteyeceği de aşikâr. Venezüella’nın Türkiye tecrübesinden faydalanıp faydalanamayacağını zaman gösterecek. Amerika ve yandaşları, ülkeleri teslim almak için benzer yöntemler kullandığına göre ona karşı geliştirilecek mücadele biçimlerinde de benzerlikler olacağını söyleyebiliriz.

Bu çerçevede Papa’nın dinler arası diyalog toplantılarına hız vermesi ve bunu Körfez ülkelerine taşımak istemesinde de şaşılacak bir durum yok. Denenmiş ve başarılı olmuş bir yöntemi başka yerlere taşımak akla yatkındır. FETÖ, dinler arası diyalog projesinin çocuğudur. Ne yazık ki başarıya ulaşmıştır. FETÖ’nün başarılı bir örnek olduğu görülmek istenmiyor fakat 15 Temmuz’a kadar bu yapı farklı alanlarda kendini kabul ettirmişti. Yol açtığı zihnî dönüşümler ise daha kalıcı olacaktır.

Dünya küresel bir köye dönüştü diyenler, bu sözün kapsamını dar tutmamalıdır. Bu ifade ile 19. yüz yıl metinlerinde karşılaşabiliriz. Gemicilik teknolojisinin gelişmesi ve demir yolları, dünyanın küçük bir köye dönüştüğü fikrini doğurmuştu. Ülkelerin işgali, yönetim değişikleri, darbeler ve soygunlar açısından da dünyanın küçük bir köye dönüştüğünü söyleyebiliriz.

#Mısır
#FETÖ
5 yıl önce
Dünya her alanda küçük bir köye dönüştü
Ülkelerin gelir grupları
Temmuz’da mahalli idarelerdeki memurların ilave ödemeleri arttı
Türkiye’ye karşı bu operasyonun bir bedeli var!
Hicret ruhu: Direniş, Diriliş ve Yenileniş yolculuğu 
Avrupa ve Türk/İslâm korkusu