Bütün saldırıları IMF ile tekrar anlaşmadığımız için yaşıyoruz

04:007/02/2019, Perşembe
G: 7/02/2019, Perşembe
Selçuk Türkyılmaz

2013’te son ödeme yapıldığında görünüşe göre çok sıradan bir gün yaşanıyordu fakat daha sonra yaşanılanlar, yanıldığımızı gösterdi. 2008’den 2013’e kadar geçen zamanda Türkiye, kararlılığını ispat etti. “Dünya beşten büyüktür” bu kararlılığın ulaşabileceği nihaî bir aşama değildi.Küresel ulusüstü kurumların baskısından ve denetiminden kurtulup bağımsız karar alma iradesini göstermek çok da zor değilmiş. Aslında IMF baskısından kurtulduktan sonra iktisadî başarıyı yakalayan ülkeler vardı. Türkiye,

2013’te son ödeme yapıldığında görünüşe göre çok sıradan bir gün yaşanıyordu fakat daha sonra yaşanılanlar, yanıldığımızı gösterdi. 2008’den 2013’e kadar geçen zamanda Türkiye, kararlılığını ispat etti. “Dünya beşten büyüktür” bu kararlılığın ulaşabileceği nihaî bir aşama değildi.


Küresel ulusüstü kurumların baskısından ve denetiminden kurtulup bağımsız karar alma iradesini göstermek çok da zor değilmiş. Aslında IMF baskısından kurtulduktan sonra iktisadî başarıyı yakalayan ülkeler vardı. Türkiye, özellikle 2008 küresel iktisadî krizine rağmen Erdoğan’ın “teğet geçecek” öngörüsünü doğrulayan bir başarı gösterdi. Türkiye’nin başarısı tesadüfî değildi ve bu tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Amerika’nın küresel hâkimiyetine rağmen yeni güç merkezleri oluşumunu sürdürdü.

Amerika, I. Körfez Savaşı sonrası nüfuz alanlarında fiilen varlık göstermeye başladı. Bunun coğrafyamızın işgali anlamına geldiği daha o günlerde biliniyordu fakat Türkiye, hem içeriden hem de dışarıdan baskı altına alındı. 28 Şubat, öncesi ve sonrasıyla bir sürecin adıdır. Coğrafyamız en büyük dönüşümlerini yaşarken Türkiye sığ gündemlere mahkûm edildi. Türkiye, II. Körfez Savaşı başladığında büyük siyasî, ekonomik ve toplumsal krizlerle yorgun düşmüş bir hâldeydi.

FETÖ’yü ortaya çıkaran koşulları genele teşmil etme yönünde bir hastalığın çok yaygın olduğu anlaşılıyor. Bu hastalığın yakın tarihimizin sosyal ve siyasî hadiselerini, itikadî farkları ve Türk düşünce tarihini bilmemekten kaynaklandığı açıktır. Amerikan uçakları Irak’ın her bir tarafını vahşice bombalarken Gülen, alakasız bir şekilde İsrailli çocuklar için sabahlara kadar gözyaşı döktüğünü söyledi. Hâlbuki o günlerde Türkiye’de hemen hemen her cenahtan Amerika’ya lanet yağıyordu. Dinî, millî ve insanî hassasiyeti olan herkes Amerika’ya kin duydu ama sadece bugün terör örgütü olarak tescillenen yapı şartları kendi lehinde kullandı. İsrail ve onun temsil ettiği sermaye ile ilişkisini geliştirdi.

Amerika bir taraftan coğrafyamızı işgal ederken diğer taraftan devşirdiği elemanlarla içeriden işgalin şartlarını hazırladı. Sadece zaman beklendi. Yeni bir alan keşfedilmişti ve dindarlar üzerinde büyük operasyonlara başlandı. 90’ları dindarlar arasında yaşanan gelişmeler bakımından incelemek bugünü anlamak açısından önemlidir.

2008 küresel krizi Türkiye’yi teğet geçti. Türkiye, IMF ile yeni bir anlaşma yapmayacağını duyurdu. Bu, ulusüstü yapılara karşı bir saldırı şeklinde algılandı ve küresel emperyalizme “hayır” anlamını taşıyan bir gelişmeydi. 2013’te son taksitin ödenmesiyle birlikte Gezi Parkı Kalkışması’nın başlaması çok anlamlıydı. Bu kalkışmanın organizasyon aşamasında FETÖ aklının devrede olması hâlâ tam olarak ele alınmamıştır. Ulusüstü yapılar, Türkiye gibi ülkelerde, devşirilmiş unsurlarla çalıştı. Devşirilmiş unsurların, Türkiye IMF ile yolunu ayırdıktan sonra Erdoğan’a karşı harekete geçmiş olması şaşırtıcı değildi.

90’larda Türkiye’nin gözleri kör edilmişti. Yapay gündemlerle oluşan gerilim ve çatışma dikkatin içeriye yönelmesine yol açtı. Amerika, İslam dünyasının kalbine yerleşti ve bugün yaşadığımız birçok sorunun temelleri atıldı. Suriye Savaşı’nı durdurmak için mücadele eden Türkiye, MİT Tırları operasyonu ile kendi coğrafyasından uzaklaştırıldı. Bunun Amerikancı bir müdahale olduğu açıktı. Bu müdahale, devşirilmiş unsurların geniş koalisyonu ile yapılmıştı.

Seçime doğru giderken bir parti başkanı, Türkiye’nin IMF ile anlaşma konusunu yeniden gündeme getirdi. Başkan Erdoğan, en sert sözlerle karşılık verdi.

Parti başkanının basit bir yalan ile gündemi meşgul etmek istediğini söyleyemeyiz. Bu söz ile 2008’den bu tarafa kıyasıya devam eden bir mücadeleye darbe vurulduğu açıktır. Trump’ın finansal saldırısı ile bu yalan birlikte ele alınmalıdır. Trump’ın finansal saldırısını görmek istemeyen muhafazakâr muhalefet unsurları ve IMF ile anlaşma meselesini gündeme getiren parti başkanını birlikte ele almak gerekir. Türkiye bu yakınlığı geçmişte örtük bir şekilde yaşadı. Şimdi açık bir birliktelik var.

Türkiye’nin mücadelesi içeride yok sayılıyor. “Yok öyle bir şey”, “hani emperyalistler nerede”, “havada uçuyorlar”, “yerde kaçıyorlar”, “binlerce mağdur”, “bütün sorun bizde” gibi laflarla küresel ve bölgesel gerilimler gözlerden uzaklaştırılmak isteniyor. Bunları sadece zihnî körlükle izah edemeyiz.

Soğuk Savaş yıllarının yapay kutuplaşmaları geride kaldı. Bugün yaşanılan iç içe geçmişlik hâlini muhakkak önemsemek gerekir.

#Türkiye
#IMF
#FETÖ
#ABD