Türkiye’nin ahlakî tutumu ve askerî gücü Suriye meselesinin çözümü konusunda önemli bir dayanak noktası oldu. Türkiye, uzun zamandır Ortadoğu’da sokakları hareketlendiren tek ülkedir. Erdoğan’ın çok geniş bir sahada sokaklara hâkim olan tek lider olması Türkiye içinde dahi eleştiri konusu olmuştu. Bunun Türkiye aleyhine bir durum meydana getirdiğini ileri sürenler dahi vardı.
Onlara göre yöneticileriyle kavgalı olduğumuz ülkelerin vatandaşlarının Türkiye’ye gönülden bağlı olması politik gerçeklik açısından sakıncalı bir durumdur. Çünkü bu, Türkiye’nin o ülkelerle kopuş yaşamasına neden olur. Bu yaklaşımların aksine Suriye meselesinde Türkiye’nin ürettiği dayanak noktası, sokaklarla kurulan ilişkinin bir neticesidir. Bunu güven kavramı ile açıklayabiliriz. Suriyeliler, yönetimden bağımsız olarak Türkiye’ye güven duymaktadır. Türkiye’nin idarî kontrolünde bulunan şehirlerde sağlanan huzur ortamı sadece Suriyeliler açısından önemli değildir. Özellikle uluslararası alanda Türkiye’nin yaklaşımı meşru bir zemin olarak kabul görmektedir. Bunun, dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan sorunların çözümü açısından, ciddî bir örneklik olduğunu da kaydetmemiz gereklidir.
Türkiye’nin sokaklarda oluşturduğu güven ortamının başka bir yöntemle oluşmasını beklemek çok anlamlı değildir. Çoğu kimse yüz yıl önceyi hatırlamıyor olabilir. Fakat Halep’ten başlamak suretiyle Kudüs’ün de dâhil olduğu çok geniş bir coğrafya tek bir ülkenin topraklarıydı. Emir Şekip Aslan, Mustafa Kamil Paşa gibi aynı kadere inanmış münevverlerin sayısı oldukça fazlaydı. Fakat büyük bir savaşı kaybettik ve Batı emperyalizmi geride bıraktığımız şehirlerde hâkimiyet kurdu. Biz dahi FETÖ benzeri bağımlı yapılarla uğraşmak zorunda kalıyorsak sokaklarını hareketlendirdiğimiz ülkelerde hâkimiyet kurmuş bağımlı yapıların daha da güçlü olduğuna hükmedebiliriz.
Galiba sırf sokakları hareketlendiren ülke olmamız sebebiyle Türkiye’ye sığınmış Suriyeliler hakkında olumsuz bir algı oluşturulmak isteniyor. Bugün Türkiye’de yaşamakta olan Suriyelilerin, yüz yıl önce parçalanan coğrafyamıza yol göstereceğini hayal etmek çok da romantik bir beklenti değildir. Türkiye, coğrafyanın yeniden parçalanmasını önlemekle kalmıyor, aynı zamanda sosyolojik ve siyasî alanda çözüm yollarını da üretmiş oluyor. Güven ortamının tesisi ile ahlakî ve askerî dayanak noktası anlam kazanıyor. Türkiye’ye sığınmış Suriyeliler üzerinden çıkış yollarını anlamsızlaştırmak istiyorlar.
Türkiye’nin Suriye’de sadece Arap ve Türkmenlere değil, kendisiyle birlikte hareket eden Kürtlere de sığınak olmasından daha tabiî ne olabilir! Bölgede yaşayan gayr-i Müslimlerin dahi Türkiye’ye güven duyduklarını biliyoruz. Daha da ileri giderek şunu söyleyebiliriz: Batı emperyalizmi, birleştirici gücünü bildiği için Türkiye’yi FETÖ ve diğer bağımlı yapılar eliyle Suriye’de durdurmak istedi. PKK-PYD’nin kullanışlı bağımlı yapı olmasını başka türlü izah edemeyiz. Her iki kullanışlı terör aracını bir araya getiren de aynı merkezdir. Bunun etnik aidiyetten türeyen bir mesele olmadığı da bu örneklerle açığa çıkmış oluyor.
Suriye örneği coğrafyamız açısından çok anlamlıdır. Türkiye, bakışlarını Münbiç’e ve Fırat’ın doğusuna çevirdikçe içeride hareketlenmeler yaşanıyor. FETÖ, DEAŞ, PKK-PYD birer terör aracıydı. Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail onların eliyle Suriye’yi büyük bir felakete sürükledi. Fakat bu terör araçlarının etkisi kırıldıkça başkaları da sürece dâhil olmaya başladı. Osmanlı, yüz yıl önce Arap aşiretlerini yanına çekmeye çalışıyordu. Bugün aynı aşiretler Türkiye ile birlikte hareket etmenin yollarını arıyor. Türkiye’nin ahlakî tutumu ve askerî gücünün oluşturduğu güven ortamı, bu arayışı ortaya çıkaran en önemli faktördür. Fakat Batı emperyalizminin Ortadoğu’da kazandığı büyük tecrübeyi de önemsemek gerekir. Onlar bu coğrafyada yüz yıldır fiilen varlık gösteriyor. Hazırlık devresini saymıyoruz.
Türkiye içinde de birtakım hareketlenmelerle karşılaşıyoruz. Bunlar Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail gibi ülkelerin Türkiye’de ve coğrafyamızda kurduğu derin ilişkiler açısından önemli. Bu derin ilişkilerin bir kısmını yaşayarak gördük ve anladık. Türkiye’nin bölgesel etkinliği arttıkça bunlar ortaya çıkıyor. Milletimizde de bu bağımlı yapılara karşı ciddî bir hassasiyet oluştuğunu söyleyebiliriz. Milletimizin bu hassasiyeti coğrafyanın yeniden ihya sürecinde çok önemlidir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.