Fransızlar''ın ünlü düşünürü Michel Foucault, "İki kişinin olduğu her yerde iktidar sorunsalı vardır ve iktidar bütün boyutlarıyla o iki kişinin ilişkisini etkiler" demişti. Onun, fantezi denecek kadar uçuk tarih tezlerini, yazın dünyası hayretle karşılıyordu. Foucault Fransız tarihini, kıyıda köşede kalmış, gözden kaçmış kuytularından yola çıkarak çözümlemeye çalışmıştı. Kitaplarından en önemli ikisinin adı, bu yüzden "Deliliğin Tarihi" ve "Hapishanenin Doğuşu"dur.
Düşünür, bu iki kitabında Fransız tarihini - elbette ki antropolojiyi de yardımına çağırarak - hapishanelerden ve tımarhanelerden yola çıkarak çözümlüyordu. Ayrıca söylemeye gerek yok, onun kafasını asıl kurcalayan ve merakını uyarıp dürten olgu, insanın insan üzerindeki baskısının ve iktidarının boyutlarıydı.
Bir gün bu filozof, "Modernizm ile birlikte insan vücudu da ticaretin merkezlerinden birisi haline gelmiştir, iktidar tarafından ele geçirilmiştir" dediğinde, onun aura''sına uzak kimseler, tiksintiyle reddettiler bu eğretilemeyi. Oysa Foucault''nun teklif ettiği bu yorum, fena halde doğruydu ve mankenlik kurumu, defile kurumu, Paris''te, New York''ta, Roma''da insan vücudunu hızla "eşyalaştırmaya" başladıktan sonra anlaşıldı değeri.
Sonra Pazar''ın egemenleri, Foucault''nun bile tüylerini kaldıracak bir buluş yaptılar: İnsan vücudunu tamamıyla ele geçirebilmek için (vücudun hızla ticari dolaşıma sürülebilmesi bakımından gerekliydi bu) onu ölçtüler! Ölçüm, o "eşyaya" parada olduğu gibi bir "değişim değeri"nin atfedilmesini kolaylaştıracaktı: Öyle de oldu. İşte Podyumlardaki bir deri bir kemik kızlar, en büyük değer-ölçüm birimi olan Pazar''ın bu "ihtiyacına" cevap vermek üzere "güzel" oldular! Tıpkı, 90-60-90 rakamlarının, insan vücudunu anlatan yeni bir (ticari) dil, yeni bir "para birimi" haline gelmesi ve onun değerini bildiren yeni bir alfabe olarak icat edilmesi gibi...
Ben İstanbul-Fatih''te dolaşırken, "streç" pantolonla birlikte başörtüsü takan kız kardeşlerimi gördüğümde (Ankara''da durum bu kadar vahim değildi), başörtüsü probleminin o psikopat rektörün kabalığına filan gerek kalmadan, çok daha derin bir yerlerde(n) "çözüldüğünü" düşünmüştüm.
Fatih''teki kız kardeşlerimiz de, sokaklarımızdaki diğer kız kardeşlerimiz gibi, kendileriyle-"kendi"leri arasına, Pazar''ın o kalın kafalı, ses geçirmez duvarının girmesine engel olamamışlardı. Elbette ki Pazar onlara, bir gün "apartman topuk!" diye buyurduğunda, onlar - beni bağışlasınlar - boyunlarının ağırlığıyla öne-arkaya yalpalamadan yürüyemeyen zavallı devekuşları gibi yürüyeceklerdi sokaklarımızda. Onların bu "zor yürüyüşünü" trajik kılan, elbette ki, yürüyüşlerinin içindeki büyük "vazife aşkı" idi! Tıpkı baş örtülü olmayan görev arkadaşlarınınki gibi...
Pazar''ın buyruğunu, minberden aşağıya konuşan birisini dinler gibi bir saygıyla dinleyen ve gereği için hemen işe koyulan bir firmamızın düzenlediği "Tesettür Defilesi" ilham etti bu yazıyı bana. Defileyi televizyondan izledim. "90-60-90"ların, adeta kıvrılarak akan vücutlarını örtmüş bulunan kıyafetlerin o yılışık davetkarlığı ve sığ güzelliğiyle; yaşamın kadim anlamının kökenlerine dönük, bizim geleneksel güzelliğimiz arasında kocaman bir boşluk duruyordu.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.